Tehlikenin (Cumhuriyet'in) farkında mısınız?

Tehlikenin (Cumhuriyet'in) farkında mısınız?

Bence hiç eskimeyecek bir soru bu. Her dönemde güncelliğini koruyacak... İlk başta yarısı karanlık bir ana sayfada çıktı karşımıza ve ne hikmetse tersten yazılmıştı.

Hakkında "Gizli servislerin at oynattığı gazete" iddiaları çok güçlü verilere dayandırılarak ortaya atılmasaydı, bu soruyla bizi tanıştıran gazeteyi, cumhuriyet, laiklik, Atatürk devrimlerinin yılmaz savunucusu olarak biliyor olacaktık. Aslında hâlâ öyle sanan 40-50 bin kişilik bir kitle var, kandırıldıklarının henüz farkında olmayan...

"Kemalist" görüntüsüyle dar bir çevrenin ve bazı güç odaklarının sürekli ayakta tutmaya çalıştığı, bazı mihrakların ısrarla desteklediği, kökeninde masonluk olan bir gazete tehlikeye dikkat çekiyorsa bunun altında yatan nedenleri iyi analiz etmek gerekiyor. Tehlike uyarısı geldiğinde Türkiye yeni bir dönemeçteydi, sivil anayasa çalışmaları büyük bir heyecana neden olmuştu. Türkiye A.N.S tipi bürokrat kalıntılarından kurtulmaya hazırlanıyordu, devletim tüm kademelerinde reformlar gündemdeydi, Türkiye bir seçim sürecine yaklaşıyordu, onlarca yıl sonra güçlü bir iktidar tek başına Parlamento'da söz sahibiydi, bazı basın kuruluşlarına eski hükümetler döneminde tanınan imtiyazlar ve peşkeşler kesilmişti, kısacası Türkiye tehlikeli geçmişinden sıyrılarak yeni bir geleceğe yol alıyordu.

Darbeler, ihtilaller, sıkıyönetim dönemleri, kurtarılmış bölgelerin hâkim olduğu kentler, insanlar arasında çizilmiş sınırlar, taranan kahvehaneler, sağ-sol çılgınlığının sürüklediği karanlık günler, beceriksiz iktidarlar, iktidarları hiçe sayan cuntacı manyaklar, darbe hevesi uğruna milyarlarca doları hiçe sayan postal kafalılar, postal yalayıcısı yargı mensupları, akademisyenler, beşli çeteler, anayasa kitapçığı fırlatmalar, şovlar, ekonomik krizler, millet iradesine saygısızlıklar, başörtüsüne TBMM çatısı altında tahammül edemeyen çağ dışı zihniyetlerin karanlık tablosu, terör olayları, şehit cenazeleri, pusular, mayın tuzakları, köy basmalar, dolmuş taramalar... Ve daha sayılması gereken çok şey.

Yerli Pravda, tüm bunların organizatörlerine mesaj gönderiyordu; "Tehlikenin farkında mısınız?" diye.

Daha önce de kaleme aldık, bu ciddi bir organizasyon. Bunun adına öyle terör örgütü diyerek küçültemezsiniz. Bu bir terör örgütü olamaz. Terör, bu organizasyonun sadece yaptığı işlerden bir tanesi. Yani bir ayağı terör.

Belki de bazı belgelerde ortaya çıktığı gibi "tüm gizli servislerin at oynattığı bir gazete haline gelen" Cumhuriyet, Ergenekon sürecinin yaklaşmakta olduğunu, bir an önce önlem alınmazsa kaçınılmaz sonun yakın olduğunu haykırıyordu. Yani yerli Pravda, açıkça bu organizasyonun elebaşlarına, destekçilerine bu mesajı vererek uyarıyordu. Belki de değil, bu kesinlikle böyle.

Hatta Ergenekon süreci belki çok daha önce başlayacaktı, zira taşlar yerine oturuyordu. Rahip, misyoner, Hrant Dink gibi son cinayetler ve Susurluk'a kadar uzanan karanlık süreç, TBMM'de kurulan komisyonlara aktarılan bilgiler, belgeler, gizli ya da açık kimlikli tanıklar, bütün bunlar büyük bir operasyonun gerekliliğine, bu yaraya bir neşter vurulması gerektiğine işaret ediyordu.

Gazeteye atılan bombalar, Danıştay saldırısı, devamında bazı silahlı saldırı girişimleri vesaire, bu sürecin yavaşlamasına neden oldu. Bu süreçte dindar kesim töhmet altında bırakılmak istendi. Aynı gazete "dinci terör" diyerek hedef gösterdi. Günlerce bunun üzerinden yayın yaptı. Kendisinden pek de farkı olmayan ama onun kadar profesyonelleşmemiş kartel medyası da tam destek verdi. Zira tüm bu suçlar mütedeyyin kesimin üstüne yıkılmazsa, işte o zaman tehlike gelip onları bulacaktı. Neyse ki, bilgi kirliliğinin had safhaya ulaştığı bir dönemin ardından iletişim olanaklarının genişlemesi, bilgiye her yerden ulaşılabilmesi, teknik imkânların artması, biraz da eğitim ve kültür seviyesinin yükselmesi, bilgisayar ve internet kullanımının yaygınlaşması bir araya geldiğinde artık kolay kolay kandırılamayacak büyük bir kitlenin varlığı da önemli bir gerçeklik kazandı.

Ve her şey, bir bir serildi ortaya. "Tehlikenin farkında mısınız?" furyası sadece bir yıl sürdü. Öyle ki "tehlike" gelip taa o gazetenin imtiyaz sahibine, Ankara temsilcisine kadar ulaştı.

Şimdi birilerinin duyarlı kesimleri, bu işin içindeki savcıları, güvenlik güçlerini, duyarlı yargı mensuplarını, Adalet Bakanlığını; "Tehlikenin farkında mısınız?" diyerek ciddi bir şekilde uyarması gerekiyor. Anayasaya saygı diyerek ortalığı inletenlerin anayasayı hiçe saydıkları, kanun dinlemedikleri, kafalarına göre kararlar alarak inanılmaz skandallara imza attıkları bir dönemden geçiyoruz. Ergenekon sanıklarının yargılanması sürerken, bazı paşalar başta olmak üzere önemli isimler ile ilgili türlü türlü şaibeler, skandal tahliyeler, devreye giren ve adeta sağlık kurumu gibi çalışan barolar, GATA vesaire...

Tüm bunların yanında "Kurucusu mason ve Yahudi" olan bir gazetenin böylesine bir derin yapılanmanın içinde olması, devletin imtiyazı ile karanlık güçlerin güdümüne girmesi, Kemalizm'i maske yaparak bunun üzerinden emellerine ulaşma gayretine girmesi, sözde ulusalcılık safsatalarıyla insanları kandırmaya kalkması...

Ciddi bir tehlike var ortada. Türkiye, bağırsaklarını temizleme sürecine girmişken, dokunulamaz denilen isimlere dokunulmuşken, darbe planları bir bir ortaya çıkan omuzu kalabalık birçok isim ifşa olmuşken, gizlenen gerçekler bir bir ortaya çıkarken bu süreçten yara almadan ya da en az yarayı alarak kurtulmak gerekiyor. Bu iş, YARSAV'a, HSYK'ya, GATA'ya, Barolara, fosilleşmiş bazı hukukçulara, bazı putlaşmış rektörlere bırakılmayacak kadar mühim. Aksi takdirde, on binlerce sayfalık iddianameler de hazırlansa, her gün ortaya çıkan ses kayıtları gibi tonlarca belge, bilgi, delil de çıksa bugün sanık diye yazdığımız ve deliller ışığında öyle inandığımız, öyle inanılan ve toplumun da genel kanaat getirdiği isimlerin tek tek serbest bırakılacağını, suçsuzmuş gibi ortalıkta dolaşacağını, malum çevreler tarafından kahraman ilan edildiklerini görmemiz çok zor görünmüyor. Yakındır yani.

Yargıtay ne hikmetse tam da inanılmaz ses kayıtlarının ortaya çıktığı bir dönemde öyle bir karara imza attı ki, bence Ergenekon'u kapatın gitsin. Ne gerek var. Bundan böyle ne dinlenirse dinlensin bir şey ifade etmeyecek. Öyle ya, Yargıtay bu. "367 Sabih" güdümlü olmadığını kim söyleyebilir. Ergenekon soruşturma sürecini bir şekilde geciktiren ve belki de bu süreçte çok önemli bilgi ve belgelerin ortadan kaldırılmasını sağlayan yerli Pravda ve kartel basınının da desteğiyle sulandırılan bu süreç artık kaygı veriyor. Eğer dokunulmaz denilenlere dokunulabiliyorsa, sonuna kadar da gidilmeli.

Tehlikenin farkına varmak için geç kalmak üzereyiz sanırım... Çünkü bizden ve sizden olan mahkemelerin bulunduğu bir ortamdan sağlıklı yargılama beklemek fazla hayalperestlik olsa gerek.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi