Erovizyonda yeni birincilikler bekleyebilir miyiz?

Erovizyonda yeni birincilikler bekleyebilir miyiz?

Türkiye’de Avrupa ile yarışma anlamına gelen her şey derin bir heyecan uyandırıyor. Herhalde Avrupa’dan duyduğumuz kuyruk acısı o kadar müthiş ki, onları her gün her sahada bozguna uğratsak, teselli bulamayız gibi görünüyor.
İnsanımız Erovizyon’da Türkiye’yi temsil edenlerden de büyük başarılar bekliyor. “Gereken her şey yapılmalı, sonunda birinci olunmalı! İngilizce ise İngilizce, Yamyamca ise Yamyamca, yeter ki Avrupa’yı geride bırakalım!” diye düşünüyor.
Sertab Erener ile Türkiye “Türkçe tabusu”nu yıkmıştı. Birinci olmakta zorlanmadı. Halbuki söylediğinden kimse tek kelime anlamadı. Erener’in birincilik kazanan parçasının Türk müziğine ne kattığını tartışan da olmadı. Ama Türkiye onunla gurur duydu.
Şimdi Hadise’nin aynı başarıyı tekrarlaması isteniyor. O da az değil; Avrupa’daki “Türk kızı tabusu”nu yıkanların önemli bir temsilcisi; “Türk kökenli bir Avrupalı”… Yani gereken ne ise fazlasıyla yapabilecek ve birinci olması beklenebilecek biri!

“EROVİZYON” NEDİR?

Erovizyonun, asla sadece bir şarkı yarışması olmadığını bilmeyen yok. Erovizyon, adı üstünde, “Avrupa görüşü, Avrupalı görüş”tür. Gerçi bu görüş, son yıllarda bir parça “Doğu Avrupalı görüş” haline gelmiştir ama, özünden hiçbir şey kaybetmemiştir. Erovizyon Avrupa’nın müzik görüşü olmaktan önce, sosyal, politik, ekonomik, psikolojik görüşüdür.
Biz ona yanlışlıkla “Erovizyon” adını vermişiz. Onu “Eros”tan gelir sanmış olmalıyız. Oysa Erovizyon “Europe”dan gelir. İngilizler “Yurovijın”, Fransızlar “Örovizyon”, Almanlar “Oyrovizyon” derler. Bizim de “Avrovizyon” dememiz gerekirdi. Bu takdirde millî hançeremize uydurulmuş olurdu. Ama bizde “millî hançere”nin mânâsını bilen bile kalmadı.
“Millî hançere” dağılınca, millî müziğimiz de dumura uğradı. Musikîmizin makamları unutuldu, türkülerimizin “ayakları” ayaklar altında kaldı, Avrupa (sound)larıyla müzik yapan nesillerimiz türedi. Güftenin Türkçe mi, İngilizce mi olması gerektiği tartışmasından çok önce, bizim için ne Erovizyon’a katılmanın, ne de birinci olmanın hiçbir mânâsı kalmadı.
Bakmayın, temsilcilerimizin Türk bayraklarıyla sahneye çıkmalarına. Türk müziği söylemiyorlar. Batı Avrupa müziğine en çok katkıyı kimin yapacağı yarışmasına çıkıyorlar. Erovizyon bize Türk müziğini unutturmakla işe başladı, bugün bizi Türkçe’yi de terketmeye zorluyor.

BİRİNCİLİK… MUTLAKA!..

Birinciliklere doymayan bir yapımız var. Eskiden Solcular’ın şöyle bir sloganı vardı: “Bir, iki, üç… Daha fazla Vietnam!” Bizim için bunun anlamı şu oldu: “Bir, iki, üç… Daha fazla birincilik!”
Nede “birinci” olacağımız önemli değil; isterse, en uzağa tükürme yarışı olsun… Birinci olamazsak, hırsımızdan ağlarız; hakemin yedi ceddini ezberden sayarız. Yeter ki birinci olalım, ne olursa olsun Avrupa’yı geride bırakalım!
“Millî dâvâmız”ı kaybettiğimizden beri, her şeyi kendimize dâvâ edinmeye başladık. Birinci Dünya Savaşı’nı bütün cephelerde kaybettik, ondan sonra başka sahalarda Avrupalılar’la yarışabilmemizle teselli bulmaya çalıştık. Avrupa “ırkın üstünlüğü” mü dedi; biz hemen bizim ırkımızın daha üstün olduğu iddiasına kalkıştık. Avrupa’yı güreşte, kürekte, yelkende geçebilmek dâvâsına tutuştuk.
Bu dâvâların “sanal” dâvâlar olduğunu hiç düşünmedik. Birinci Dünya Savaşı’nda yenilmemizin değil, ama bu “sanal âlemde” birinci gelmemizin, “millî dâvâmız”ın bir daha dirilmemecesine ölmesi olduğunu anlayamadık. Avrupalılar’ın düzenlediği “çıplak güzellik” yarışmasında Keriman Halis adlı Türk kızının birinci gelmesinin, milletçe bizi nasıl bir “kuyrukçuluk” derekesine düşürdüğünü düşünemedik.
Şimdi Erovizyon birinciliği için yırtınıyoruz. Erovizyonda bizim müziğimiz temsil edilmeyecek, bizim lisanımız konuşulmayacak, bizim kıyafetimiz taşınmayacak, bizim ruhumuz salınmayacak; ama ne hikmetse bizim bayrağımız dalgalanacak… Uyarına gelirse, milletlerarası konjönktür müsaade ederse, gurbetçilerimiz “görevlerini” eksiksiz yaparsa, komşularımız da puan verirse, belki de birinci olacağız!
Bu nasıl iş? Kimse çıkıp da bu gidişi sorgulamayacak mı? Kimse çıkıp da “Yeter artık! Erovizyonda birinci olmaya çalışmayalım! Gerekirse en sonuncu olalım, ama yeter ki orada buram buram Anadolu kokan bir türkü okuyalım!” demeyecek mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi