Ergenekon'un savcıları ve avukatları
Berberlerin tek işi, müşterileri tıraş etmek değildir. Spor ve siyaset başta olmak üzere, her konuda konuşmak da mesleklerinin bir parçasıymış gibi davranır, habire konuşurlar.
Müşteriler de alışkındır bu duruma. Hatta kimileri büyük memnuniyet duyar.
Cevap verir, soru sorar, sohbeti lastik gibi uzatmaya yardımcı olurlar.
Bunlar her türlü tıraşa alışkın, aynı anda kafanın hem içini hem dışını tıraş ettirmekten hoşnut müşteri tipleridir.
Kafa ütülemeyen bir berber bulmak isteyense, her seferinde başka bir berbere gitmek suretiyle epeyce dolaşmak zorunda kalır.
*
İstisnalar vardır elbette. Her şehirde birkaç tane bulunur konuşmayan berberlerden.
İlk defa kapısından adım attığınız bir berbere "Tıraş yaparken çok konuşur musunuz?" diye soramazsınız ki... Mecburen tecrübe edeceksiniz.
Öyle bir soru karşısında, berber ya usturayla kovalar, ya sivri uçlu makasla.
Yahut sinirine hâkim olabilen biriyse, hayır konuşmam diye cevap verir.
Fakat kafasına takıldığı için, tıraşa geçince "Niye öyle sordunuz?" diye bir başlar ki gerisi uzar gider yine.
*
Berber kısmı önce müşteriyi yoklar... Kısa sorularla tartar. Meslek, memleket, takımın renkleri kayda geçirilir. Kısa sürede müşterisini belli bir çerçeveye oturtmuştur.
Azbuçuk fikrini fikriyatını, ne tarafa yatkın olduğunu tespit eder.
Sonra ya nabza göre şerbet verir ki bunların tarifesi yüksektir yahut kendi kafasına göre siyasetini dayatma yoluna gider.
*
Hiç ölçüp biçmeden, hangi mevzu olursa olsun, bodoslama dalan berberlerden korkmak gerekir azizim. Onların ne yapacağı hiç belli olmaz.
Hangi takım şampiyon olacak diyorsa, o an için itiraz etmek abestir.
Seçimi kimler kazanacak diyorsa, seçim o dakika itibariyle bitmiş gibi davranmakta fayda vardır; aksini söylemek kesinlikle tehlikelidir.
*
Geçenlerde gittiğim berberde, tıraş sırasında televizyondan haberleri de takip ediyorduk.
Güm güm diye ramazan davulu gibi sunulan flaş gelişmeler arasında sıra Ergenekon'a gelince, bizim berber "Gör bak bunların arkasından daha neler çıkacak" dedi.
"Ya, ya..." dedim... Gelsin de bu koltuğa Baykal otursun ve itiraz etsin.
"Ne çıkacağını sen nereden biliyorsun? Savcı mısın sen?" desin sıkıysa.
*
Yan koltukta tıraş olan emekli öğretmen tipli adam, benim Baykal'ı düşündüğüm sırada karşı çıkmaz mı? "Yok canım, bu davadan bibok çıkmaz" deyiverdi.
Ulan adam sinirlenecek, sen kendi tıraşını yapan adamın sözüne itiraz etsene! Niye beni tehlikeye atıyorsun.
Neyse ki berber hasara yol açmadan ve bu davadan çok şey çıkacağına olan inancından da vazgeçmeden tıraşı bitirdi.
*
Azizim, berber biliyor. Kahvedeki adam biliyor. Dolmuştaki, trendeki, metrobüsteki, taksideki, vapurdaki adam biliyor ve söylüyor. Bilgi veya tahmin, gel ölç... Onlar savcı mı?
Sokaktaki adamın söylediğini Başbakan Erdoğan söyleyince, Baykal "Ne çıkacağını sen nereden biliyorsun?" diye soruyor.
Yanımdaki koltukta berbere itiraz eden adam nereden biliyor bir şey çıkmayacağını?
Yoksa o da mı Baykal gibi Ergenekon'un avukatı?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.