Dokunulmazlık konusu
Adalet, örgüt yandaşlıkları, ideolojik veya çıkar kaygılarıyla yorum farklarına uğrayıp bireyselleştikçe, dokunulmazlık konusu önem kazanmaktadır. Bu durum ayrıcalıklı bir sınıfa yol açmakta, toplum ve milleti global çağın mutlak gereklerine ters yöne zorlamakta, demokrasi, değişim ve milletler yarışında engel teşkil etmektedir. Bu nedenle de istismara müsait bir konu olarak ortada durmakta, CHP, milletvekilliğini bütünden ayırarak, sık sık istismarın da ötesinde bir tehdit konusu haline getirmek istemektedir.
Dünyadaki ahlaki çöküntüye paralel olarak giderek önemi artan bu konu, adil bir şekilde bütün olarak halledilmelidir. CHP, bu zarureti tam zıddından, çok daha kötü duruma getirecek, demokrasiyi yozlaştıracak istikamette gündeme getirmektedir. Yalnız milli irade için istemekle, sanki TBMM’yi hırsız ve eşkıya barınağı intibaı doğuran bir yola girmektedir. Bu CHP tavrı, “Halk cahil, Cumhurbaşkanı’nı halkın seçmesi kadar tehlikeli bir şey yok” fikriyle yüzde yüz örtüşen yanlış, milleti maceralara sürükleyecek tehlikeler üreten bir fikirdir.
Bu fikir ve eylem sadece Karadayı ve Baykal’a has değildir. Hatta evrensel örgütlerin çıkar düzeni, bu fikir ve tavrın dayanışması üzerine inşa edilmiştir denebilir. Nitekim, merkezi Illinois’te bulunan Rotary kitabına önsöz yazan Prof. Fahir Armaoğlu, “Biz rotaryenler, bulunduğumuz memleketin görünmeyen liderleriyiz” diyor.
Bugün ülkemizde, başörtüsü gibi temel insan hakları hariç birçok dokunulmazı vardır. Toptan kaldırıp halletmenin yolu ahlaktır. Ama gündemdeki konumuza bakınız. Üniversite kurucu ve rektörünün televizyonunun müdürü, CHP adayı Kılıçdaroğlu’na “Sizi başkan yapmak için her türlü puştluğu yapma talimatı aldık” diyor. Medya bu, ahlak bu ise, meseleyi ahlakla çözmek imkanı şimdilik kalmamıştır. “Asr-ı Saadet”, Ömer bin Abdülaziz, Harunureşid, Osman Gazi, Fatih dönemleri gibi zamanlar gerekmektedir. Batı değerleriyle böyle buna imkan yoktur.
Dokunulmazlar çeşit çeşittir: Her gün gündeme gelmeyenler. Örneğin darbe ve ihtilallerin değişmez andı, “NATO ve CENTO’ya bağlıyız.”
Dokunulmaz kimseler ve kurumlar vardır. “İhtilalcilere hesap sorulamaz” diye anayasaya girer. Her darbede dernekler kapatılır, masonluk ve türevleri kapanmaz!
Bürokrasi dokunulmazlığı?.. Rektör Yücel Aşkın’a, “Kanun dokun diyor” diyen savcının durumu malum. Tarihi eser kaçakçılığı dosyası da bir senedir çuvaldaymış.
Milletvekilli dokunulmazlığı dünyada var ve zaruret. Meclis kaldırmazsa 4 sene, seçim dönemiyle sınırlı. Memur dokunulmazlığı, amir kaldırmazsa hayat boyu. Daha önemlisi, siyasilerin hayatı akvaryum balıkları gibi herkesin gözü önünde. Gerçek bir itham ve suç varsa, sağken mezara koyarlar. Yuvacık Barajı, Çankaya Belediyesi’ndeki durum?..
Ama CHP, “yalnız milletvekilleri!” diyor. Niye? Millet de tecrübeli, kaygılanıyor. Nasıl kaygılanmasın? Güneş Moteller, 28 Şubatlar, nice andıçlar yaşamış. Ecevit iktidar için 12 kişiyi bakan yapmış. Dokunulmazlık olmasa, TV müdürü tabiriyle yedi kişiye bir puştluk yapılıp tutuklatsalar, beşini de Meclis’e gelirken kavgayla karakola götürseler, Güneş Motel’e ne gerek kalırdı? Bu imkan olsa, 367’ye bile gerek kalmayabilirdi.
Kaldı ki milletvekili dokunulmazlığı bazen örümcek ağı kadar zariftir. 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra kurulan meclisin yeni seçilmiş milletvekilleriydik. AP Zonguldak Milletvekili, o zamanın bürokratlarından, sonra CHP milletvekili olan S.B. ile içiyorlar. S.B. “Şöyle dedi” diye şikâyet ediyor. Dokunulmazlık hemen kalktı. Belki de Merve Kavakçı gibi, görünmez yöneticilerin başlangıç gözdağı...
Fransa Masonları, Türkiye’deki biraderlerine güven belirterek, “Millet, % 80 karşı çıksa dahi başörtüsüne geçit vermeyin” diye ilan etti. Bu nasıl olacak?
Burada fütürist bir tahminde bulunmalıyım. Evrensel gizli örgüt çok büyüdü. Fakat aynı derecede tanındı. Yani güç kaybetti. Encümenlere varıncaya kadar dallandı budaklandı. Osmanlı’yı indirirken, bir başörtüsü yasağı kadar zorlanmamış ve kendini açığa vurmak zorunda kalmamıştı. Bilgi çağı, görünmez işler için uygun değil. Yalnız Rotary ve Lion, dünyada 74 bin kulüp olmuş. Bu kadar şişmiş kuruluşlarla “görünmeyen hakiki yöneticiliği” sürdürmek mümkün değil. Milletler görmeye başlarsa, görünmeyen işgalci zorda kalır. Bence toparlanıp, bu işlerden vazgeçerek barışla neticeye varılmalıdır. İmkanları bırakmak zordur ama, barış ve güven fedakarlık ister.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.