“Adam Gibi Adam”dı Muhsin Bey
“Düz yaşayacağız, düz duracağız, düz yürüyeceğiz. Dik duracağız, doğru gideceğiz.
Allah’ın izniyle hayatım boyunca hep böyle gittim...
Yarın ahirette Allah, bize ‘Niye iktidar olmadın’ diye sormayacak...” Muhsin Yazıcıoğlu
Hz. Ömer (r.a.) bir gün arkadaşlarına şöyle dedi:
“İçinizden geçen, yapmak/ulaşmak istediğiniz bir hedef ve hayaliniz/hülyanız yok mu? Varsa nedir? İnsanlar için, insanlık için ne yapmak isterdiniz?”
İçlerinden biri; “İçinde bulunduğumuz şu oda/ev dolusu gümüşüm olsa da onu Allah yolunda insanlar için harcasam isterdim” dedi.
Hz. Ömer; “Başka...” dedi.
İçlerinden bir başkası; “İçinde bulunduğumuz şu oda/ev dolusu altınım olsa da onu Allah yolunda insanlar için harcasam isterdim.”; (...) bir başkası ise; “İçinde bulunduğumuz şu oda/ev dolusu mücevherim olsa da onu Allah yolunda insanlar için harcasam isterdim” dedi.
Hz. Ömer; “Başka yok mu?” dedi.
Onlar da; “Artık daha başka ne kaldı ki, daha ne söyleyelim ki... Bu kadar...” dediler.
Hz. Ömer; “Ben ise, içinde bulunduğumuz şu oda/ev dolusu adam, adam gibi adam, doğru, dürüst, mert; Ebû Ubeyde bin el-Cerrah, Muaz bin Cebel ve Huzeyfe bin el-Yeman gibi babayiğit, erler ve erenler isterdim ki; onları Allah yolunda insanların hizmetinde istihdam edeyim isterdim... O takdirde her şeyi başarırdım.” dedi (Prof.Dr.Ali Akyüz, Hz.Peygamber’in Medeniyet Projesi, s.63-64).
Hiç birimiz Hz. Ömer (r.a) gibi ve onun sözünü ettiği ashâb-ı güzîn gibi elbette olamayız; ama onun arzuladığı, özlediği güzel insanların benzerleri, çok az da olsa, bugünün dünyasında da çıkabilmektedir. Hiç lâfı dolaştırmadan söyleyeyim: Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu “adam gibi adam”dı; Hz. Ömer’in tarifinde yer alan; “doğru, dürüst, mert, babayiğit, er ve eren” nitelemelerini gerçekten hak eden ender bir şahsiyetti.
Mâhût 28 Şubat döneminde, sürecin mimarı olan Bir’ileri “5 milyon insanı kesmekten” söz edince, “Türkiye Suriye olmayacaktır; gerekirse 5 bin insanla dağa çıkarız” diyecek kadar yiğitti.
Yaklaşık on yıl hapiste yatmış ve işkencelerin en acımasızını görmüş olmasına rağmen, iradesini, istikrarını, kararlığını, itidalini ve hilmini muhafaza eden bir dava adamı idi.
Kader birliği yaptığı dava arkadaşlarından mağdur olan, sıkıntıya düşen kim varsa onlara sahip çıkarak şefkatle kucaklayan bir ağabey, bir baba idi.
Gerek karşı düşüncede olanlar, gerekse yollarını ayırdığı insanlar aleyhinde hiçbir cümle sarf etmeyen, ‘onlar da bir gün bizi anlayacaklar’ diyen erdemli bir dava eri idi.
Hapishanede aynı koğuşta kalan solcular için; “koca Türkiye’yi aramızda paylaşamadık, ama yıllarca birkaç metrekarelik mekânı birlikte paylaştık” diyebilecek kadar dürüsttü.
“Namazla Diriliş Seferberliği”mize büyük destek vererek, Alperen Ocakları’na çok sayıda “Namazla Diriliş” programları tertipleten, namazın değiştirici/dönüştürücü vasfının bilincinde olan bir musalli idi. Şiirleri gibi hayatı da dualı, zikirli; Allah ve Peygamber aşkı ile meşbu idi.
Hasılı: Türkiye’deki kirli siyaset çarkının kirletemediği, mevcut siyaset anlayışına birkaç gömlek fazla gelen, özü-sözü bir, doğru sözlü, erdemli, mert bir “eren”di.
Allah (c.c.) gani gani rahmet eylesin.
Ailesine, yakınlarına ve dava arkadaşlarına sabr-ı cemil diliyorum.
Vefatı sadece yakınlarını değil, bütün bir milleti mateme boğdu. “Üşüyorum” şiirini kendi sesinden dinleyip de gözleri dolmayan, yüreği yanmayan kimse görmedim, duymadım.
Kurduğu partinin oy oranına bakarak; dik duruşunun, doğruluğunun, dürüstlüğünün kadrü kıymetinin bilinmediğini sanmak yanlış olur. O, milletin gönlünde taht kurdu. Eminim ki, bugün kaldırılacak olan cenazesi, milletimizin “adam gibi adam”lara verdiği değerin bir ispatı olacak.
Tekrar Allah rahmet eylesin; mekanı cennet olsun.
NOT: 3 Nisan Cuma, saat 8.30’da Umran Çamlıca Kültürevi’nde (Bulgurlu cd. No: 70 Üsküdar) “Namaz Bilinci”ni konuşuyoruz. Bekleriz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.