Cindoruk ve korkunç tuzağın şifreleri!
Türkiye’nin son yıllarına damgasını vuran olayların gerçek anlamda bir analizini yapabilmek ve somut sonuçlar ortaya koyabilmek işte bu yüzden zor.
Çünkü taşlar bir türlü yerine oturmuyor. Başından beri büyük bir darbe yediğini düşündüğümüz Ergenekon terör örgütünün PKK gibi bir yapılanma ile siyasallaşmasının tamamlandığını gördük.
Zaten başından beri Ergenekon terör örgütünün yapılanmada PKK ile aynı yöntemleri izlemesi, örgütlenme şemalarının birebir benzerlik taşıması, eylem stratejilerinin aynı yerden emir almışçasına benzerlik taşıması bu sonucun şaşırtıcı olmadığına da gösteriyor.
Peki, Ergenekon Terör Örgütü nasıl siyasallaştı?
Türkiye, farklı ayakları olan bir siyasi yapılanmaya doğru gidiyor. Geniş bir bakış açısıyla bakanlar bunun bir ayağının TBMM’de, bir ayağının toplumun belli bir kesiminin içinde, bir ayağının da doğrudan Ergenekon’un en büyük destek bulduğu yüksek bürokrasinin içinde olduğunu görür.
Demokrat Parti’nin yeni genel başkanlık seçiminden birkaç gün önce yapılan açıklamalara bakın… Süleyman Soylu bas bas bağırıyor:
"Benim partimi etkisizleştirmeye çalışanlar, demokrasiden ve kendi kimliğinden uzaklaştırmaya çalışan anlayışlar, bugün yeni bir siyaset mühendisliğinin merkezi haline getirmeye çalışan anlayışlar, siyaset dışı arzuların, amaçların merkezi haline getirmeye çalışan anlayışlar DP ile ilgili yeni bir konuyu ortaya koymaktadır.”
"Parti içerisine Ergenekon'un sızmasına izin vermeyecekleri" sözünü de Soylu, seçimden çok kısa bir süre önce söylemişti ve herkes bunun genel başkanlık sürecinde kendisine yönelik bir propaganda malzemesi olarak algılamıştı. Farklı algılamalar da olabilir. Saygı duymak lazım.
Ama bana kalırsa Soylu, feryat ediyordu. “Bir şekilde buna engel olun” diyordu.
Günlerce 28 Şubatçı zihniyetin hangi karanlık oyunlarla bu memleketin kanını emdiğini, darbe karşıtıymış gibi görünen ama aslında darbenin tam da ortasında duran zihniyetlerin yeni ve korkunç oyununu gözler önüne sermeye çalışan haberler yapıldı, kamuoyu bir şekilde bu sahte demokratların kirli yüzlerini seyretti.
Sonra ne mi oldu:
Demokrat Parti içindeki dengelerin aslında hala sahte demokratlardan yana olduğu ortaya çıktı. Bile bile, Soylunun ipi çekildi. Bu öyle kolay olmadı çünkü bunu birileri böyle istiyordu. Cindoruk’un kendisi itiraf etti, bunun akıl hocalığını yapanın Süleyman Demirel olduğunu, kendisinin ona bir şey danışmadan asla hareket edemeyeceğini söyledi. Demirel'i anlatmaya gerek var mı? Satırlar bile yoruldu onu anlatmaktan…
Peki, bu ne anlama geliyor?
Bu, çok açık ve net Ergenekon Terör Örgütünün siyasallaşması anlamına geliyor. Tıpkı PKK’nın DTP kanalıyla siyasallaşması gibi.
Ama Ergenekon’un uyguladığı son taktik PKK gibi dağda ve TBMM’de değil, TBMM’de, belli bir kesimin güdümündeki tabanda, yani halkın içinde ve en önemlisi hala kirli kalıntılardan kurtulamamış, malum çevrelerden emir alan yüksek bürokraside…
TBMM’deki ayağını da Cindoruk yine kendisi itiraf etti. Bu yapılanmanın meclis ayağı, malum eski Başbakanlardan Mesut Yılmaz. Sesinin soluğunun çıktığına bakmayın…
Siz asıl ondan gelecek adımlara çok dikkat edin.
Önümüzdeki günler gerçek anlamda siyasetin taşlarını yerinden oynatacak ya da siyasetin taşlarını yerine oturtacak olaylara gebe.
Süleyman Demirel’in bizzat başrolünde yer aldığı operasyonda muhtemelen iç dengeler tamamiyle test edilecek, gerekli yerlere talimatlar gönderilecek. Ergenekon, DP’nin başına geçen Hüsamettin Cindoruk aracılığıyla da halk kesimlerinden destek alarak gerektiğinde kamuoyu oluşturacak ve baskı kanallarını sivil alana yayacak. Dolayısıyla Cumhuriyet mitingleriyle yapılan provalar artık profesyonel alana kaydırılacak. Bunun ilk örneği ADD’nin küçük sayılabilecek Tandoğan mitinginin, önceki cumhuriyet mitinglerinden farklı şekilde yapılması oldu. Zira mitingin-aslında biliniyor olsa da-kimleri kapsadığı, kimler tarafından organize edildiği, kimlerden destek aldığı çok fazla ön plana çıkarılmadı. Bazılarının ADD isminden rahatsızlığını bile "eş durumundan Yazar Ruhat Mengi" gibi kartel yazarlarının tepkileriyle farkettik.
Evet, Soylu’nun feryadı maalesef duyulmadı çünkü Demirel’in sesi parti içinde daha yüksek çıktı. Biz bunun adına ses de demeyelim…
DP’liler bu tuzağa düştü. Şimdi bir şekilde bu tuzağı içine sindiremeyenler gemiyi terk edecek. Bir süre sonra saflar belirginleşecek. Aynı oyun ANAVATAN için de oynanacak. Önümüzdeki günlerde bunu da göreceğiz.
Yüksek yargı, askeri bürokrasi ve bazı akademik çevrelerden yükseltilen seslerle sulandırılmaya çalışılan Ergenekon süreci, siyasallaşma senaryosuyla daha da hız kazanacak. Bu durumda tuzağı şimdiden fark etmek lazım. Zararın neresinden dönersen kardır hesabı, yargılama süreci daha ciddiye alınmalı, farklı yönlerde kamuoyu oluşturulmasına izin verecek zaaflardan kaçınmalı ve en önemlisi süreç hızlandırılmalı. Devletin hâkimi savcısı bunun için gerekirse seferber edilmeli ama bir şekilde bütün bağlantıları ile bu oyun bozulmalı.
Aksi takdirde olacakları söylemek bile ürkütücü…
Eğer birileri Türkiye’nin on yıllarını kaybetmesini göze alarak darbe planlıyorsa, milletin vekillerine vatan haini damgasını basabiliyorsa, bunun için her türlü kirli eylemi yapabilecek silahlı örgütlenmeler kurabiliyorsa, ülkenin dört bir tarafında toprağın altını cephaneliklerle doldurabiliyorsa… Eline ilk fırsatı geçirdiğinde neler yapabileceğini siz düşünün.
DP’liler, Demirelli günleriniz hayırlı olsun. Size yakışır, ne de olsa siz Arabistan’a gönderilmek istenen başörtülü anaların evlatlarısınız.
Sizinle gurur duyuyorum.