Hz. Selmân (r.a) ve Hz. Huzeyfe (r.a) gibi yaşamak
Selmân-ı Fârisî (Allah ondan razı olsun -ki o kendisini Selmân bin İslâm yani “İslam’ın oğlu Selman” diye tanımlamış; kabile kimliği yerine İslam kimliğini kullanmayı yeğlemişti-) Rasûlüllah’ın (s.) çok değer verdiği, fikrine itibar ettiği önde gelen ashabındandı. Hz. Ömer (r.a) onun kıymetini en iyi bilenlerden biri idi. İran’ı fethettiğinde, onu başkent Medayin’e vali tayin etti. Aslen İranlı olan Selman (r.a), emrindeki yirmi bin askere de kumandanlık ediyordu. Vali ve komutan olmasına rağmen halktan biri gibi yaşar, hiç boş durmaz, elinden bir çok iş gelirdi. Ebu Nuaym’ın Hilye’sinde (I/197-198, 201) aktardığına göre, sepet örerdi; tabakhanede elleriyle deri tabaklardı; hamur yoğururdu. Evinde yere serili bir sergiden başka hiçbir şey yoktu. Başucunda birkaç kerpiç vardı. Karşıda da bir at bellemesi vardı. Bir cariye ile evlenmişti ve bu hanımının serip üzerinde yattığı da o sergiden ibaretti. Kıyafeti ise, insanların taaccüple karşılayacağı kadar sade idi. Yine Ebu Nuaym (Hilye, I/199), Abdu’l-Kaysoğullarından bir adamdan naklediyor:
“Selman’ı bir askerî birlikte gördüm. O birliğin kumandanıydı. Bir merkebe binmişti. Üzerinde de bir don (şalvar) vardı. (İbn Sa’d ‘don ve aba vardı’ der.) Askerler ‘Kumandan geldi’ diyorlardı. Selman da: ‘Bugünün bir diğeri yoktur. Aslolan yarınki hayatın kazanç veya kaybıdır’ diyordu.”
İbn Sad’ın (IV/63) Sabit’ten aktardığına göre; Selmân (r.a) Medayin valisi iken, Şam ehlinden, Teymoğulları’ndan bir kişi Medayin’e geldi. Bir yük incir getirmişti. Selman’ın sırtında da bir don ile abadan başka bir şey olmadığı için, adam onu hizmetçi sanarak: “Gel, bu yükü taşı!” dedi. Selman’ın vali olduğunu bilmiyordu. Selman yükü sırtına aldı. Halk bu durumu görünce adama: “Bu validir” dediler. Adam: “Vallahi seni tanımadım” dedi. Selman: “Hayır, hayır! Senin gideceğin noktaya kadar bunu götüreceğim” dedi.
-
Huzeyfe bin Yeman (r.a) Hz. Peygamber’in (s.) önde gelen ashabındandı ve Hz. Ömer ona çok değer verirdi. İbn Sa’d, Muhammed b. Sirin’den aktarıyor: Hz. Ömer bir valiyi, idareciyi gönderdiğinde, oranın halkına: -“Bu adamın sözünü dinleyiniz. Sizin için adaletten ayrılmadıkça ona itaat ediniz” diye yazardı.
Hz Ömer, Selman’dan sonra Huzeyfe’yi de (r.a) Medayin’e vali tayin ettiğinde ise şöyle yazdı:
“Bunu dinleyiniz, ona itaat ediniz. Sizden ne isterse veriniz”.
Huzeyfe (r.a), Hz. Ömer’in yanında bir merkebe binerek, sırtında eğer olduğu ve azığı da bulunduğu halde, Medayin’e vardığında, toprak sahipleri ve köy ağaları onu karşıladılar. Onun elinde bir ekmek ve etli bir kemik vardı. Eğerli bir merkebin sırtında onları yiyerek geliyordu. Ömer’in emirnamesini halka okudu.
Halk: -“Sen ne istiyorsan söyle bakalım!” dediler.
Huzeyfe: -“Sizden şu yediğim yemeği istiyorum, onu bana vereceksiniz. Bir de sizinle kaldıkça bu merkebimin yemini vereceksiniz” dedi.
Böylece Allah’ın dilediği kadar Medayin’de kaldı. Sonra Ömer kendisine bir mektup yazarak Medine’ye davet etti. Hz. Ömer’e Huzeyfe’nin geldiği haberi verilince, gitti, yolunun üzerinde bir yerde pusuya yattı. Ömer onu yanından geçerken görünce dikkatle baktı ve nasıl gönderdiyse, öyle döndüğünü gördü. Hemen kalkıp onun boynuna sarıldı. Ve “Sen benim kardeşimsin, ben de senin kardeşinim” dedi.
(Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, Akçağ Yayınları: 3/119-122.)
-
Sahabe hayatı ile ilgili harika örnekleri zaman zaman sizinle paylaşıyorum. Bu eşsiz örnekleri ayniyle günümüze aktarmak ne kadar mümkün, bu ayrı bir konu. Ama o örnek neslin, o Peygamber terbiyesi almış neslin hayata bakışları, hayat tarzları, görev anlayışları, halkla ilişkileri, dünya ve ahiret mukayeseleri, sade ve mütevazı yaşayışları... hasılı dosdoğru, dürüst ve dimdik duruşları herkese ve özellikle de günümüz Müslümanlarına örnek olmalı. Koskoca İran İmparatorluğunun fethinden sonra o göz kamaştırıcı saltanatın başkentine vali tayin edilen iki büyük sahabenin o saltanat ve şaşaaya meydan okuyan sadeliklerine ne kadar da ihtiyacımız var. Para, güç ve iktidar sarhoşluğuna düşmemek için ne güzel örnekler onlar!
-
TAZİYE: Değerli büyüğüm Necati Ceylan’a, muhterem ağabeyi Recai Ceylan’ın dâr-ı bekâya irtihali sebebiyle baş sağlığı diliyor; merhuma Allah’tan rahmet, merhumun eşi İsmet Ceylan ablamıza ve tüm aile efradına sabırlar niyaz ediyorum.
-
DAVET: - 19 Mayıs 2009 Salı; Saat: 14.00 - 17.00’da, Feza Düğün Salonunda (Karagümrük-Fatih), Halime Uyulan Hocahanımın Kur’an derslerinin final programı var. Sadece hanımlar davetlidir.
-19 Mayıs 2009 Salı, saat: 20.30’da: 4.Levent’te Senai Demirci ile birlikte Ailemizi Ateşten Korumak başlıklı panelimiz var. (Adres: Prestij Düğün Salonu, Sanayi Yeşilce mah. Yunus Emre cd. Önder İş Merkezi, No: 2. 4.Levent/İst. Tlf: 0212-284 04 16
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.