Eyvah! Yine yaz geldi!
Her mevsimin ayrı bir tadı, ayrı bir işlevi ve beraberlerinde getirdikleri ayrı zenginlikleri vardır. Biri diğerisiz olmaz ve her biri diğerinin hazırlayıcısıdır. Baharın gülen yüzü, yemyeşil yaprakları ve rengarenk çiçekleri, gülleri; kışın bereketli yağışlarının sonucudur. Yazın ekin, bağ, bostan ve bahçelerin bereketli mahsulleri de bu iki mevsim olmadan olmaz.
Hülasa Rabbul âlemin, kainattaki varlıklara nispetle bir nokta kadar bile olamayan biz kullarına nimet sofralarını sermişte sermiş… yer, gök, yağmur, kar, taş, toprak, hava, su, bütün hayvanat ve nebatat/bitkiler ve yerin altında ve üstünde saymakla bitiremeyeceğimiz kadar çok enva-ı çeşit nimetlerin hepsi biz insanlara musahhar kılınıp hizmetimize sunulmuş. Tüm bunlar bizim için ya biz ne için, kim içiniz?!!!...
“Allah, gökleri ve yeri yaratan, gökten yağmur indiren ve onunla size rızık olarak türlü meyveler çıkaran, emri gereğince denizde yüzmek üzere gemileri emrinize veren, nehirleri de hizmetinize sunandır.
O, âdetleri üzere hareket eden güneşi ve ayı sizin hizmetinize sunan, geceyi ve gündüzü sizin emrinize verendir.
O, istediğiniz şeylerin hepsinden size verdi. Eğer Allah’ın nimetlerini saymaya kalkışsanız sayamazsınız. Şüphesiz insan çok zalimdir, çok nankördür. (İbrâhîm 14/32-34)
Nimetler devam edip arttıkça doğal olarak o nimetlere karşılık şükrün de artması gerekir.
“İyiliğin karşılığı, yalnız iyiliktir. O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?” (Rahman 55/60-61)
Ancak gel görelim ki pratik böyle olmamaktadır. Nimetler artıkça şükür yerine nankörlük artmaktadır. Halbuki bakınız Allah (cc) ne buyuruyor:
“Hani Rabbiniz şöyle duyurmuştu: “Andolsun, eğer şükrederseniz elbette size nimetimi artırırım. Eğer nankörlük ederseniz, hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir.” (İbrâhîm 14/7)
Yaz nimetlerine şükür için:
• Kur'an öğrenme ve öğretme kampanyasına katılalım. Bu konuda elimizden ne geliyorsa yapalım; evimizin bir köşesini Kur'an kursu yapma, başka insanları teşvik etme, çocuklarımızı Kur'an öğrenebilecekleri yerlere gönderme, elifba, Kur'an-ı kerim veya dini kitaplar alıp dağıtma, bu faaliyetlerde bulunan kurum, kuruluş veya şahıslara yardımcı olama, destek olma, destek bulma vs. vs…
• Giyim kuşamda İslami kisveyi muhafaza etme.
• Küçük çocuklarımızı da İslami kisveye uygun giydirip, o yaşta moda rezaletine kurban etmeme.
Yaz gelince sıcaklar bastırıyor. Cahil ve gafil insanlar da adeta fırsat kollarcasına soyunup yarı çıplak vaziyette dışarı fırlıyorlar. İslami kesimden imanı zayıf olan bazıları kısmen veya tamamen bu furyaya katılıyorlar. Özellikle 3-13 yaşlarındaki kız çocuklarını, henüz büluğa ermemişlerdir bahanesiyle her tür dekolte kıyafetlere alıştırıyorlar. Halbuki çocuklarımızı bir çok güzellik gibi islamî kisveye de küçükken alıştıracağız.
İslam alimleri, Resûlullah (sav) ın “yedi yaşına gelen çocuklarınıza namazı emredin. On yaşlarına geldiklerinde hala kılmıyorsa onları hafifçe cezalandırın ve (erkek ve kız çocukların) yataklarını da ayırın” hadisinin hikmetini şöyle açıklarlar; çocuklar namaza aşina olup isteyerek kılsın ve ömürlerinde namazsız bir an hatırlamasınlar. Yoksa namazın farziyeti büluğa erdikten sonra başlar. Aynı şey tesettür de dahil islamın tüm hükümleri için geçerlidir.
• Düğünlerimizi İslami örf ve adetlerimize uygun yapma.
• Tüm işlerimizde vasat olup israftan, saçıp savurmaktan kaçınma.
• Gözlerimizi, kulaklarımızı, vs organlarımızı haramdan koruma.
• Tatil ve eğlenceleri kararında ve haramlara bulaşmadan yapma.
• Kadın erkek iç içe, kim kime dum duma pozisyonlarından kaçınma.
Düğün, tatil ve eğlencelerin mevsimi de doğal olarak daha çok yazdır. Ancak bizler her amelimizi ibadet bilinciyle yaparak hiçbir surette harama bulaşmadan yapmak zorundayız. tatil ve eğlencelerde israf yapıp, saçıp savurmak haram olduğu gibi, kadın erkek iç içe şehvet tahrikine sebep olacak her tür davranış ta haramdır. Allah (cc) bize nasip ettiği nimetlere karşı şükrün birinci şartı mülkin sahibinin emir ve yasaklarını çiğnememektir. Yoksa şükür kuru bir laftan ibaret değildirki…
Çarşı sokak yarı çıplak dolaşan bayanlar, gökten düşmedi, yerden bitmediler. Onlar bizim kızımız, bacımız, amca, dayı veya hala-teyze çocuklarımız. Bana ne demeyelim. Uyaralım bir kere daha, bir kere daha uyaralım. “o kendisi bunu bilmiyor mu” “sahibi yokmu ki? O uyarsın” gibi ucuz kaçamaklara sığınmayalım. İyiliği emretmek kötülükten sakındırmak her mü'minin görevidir.
Özellikle düğün gibi yer yönüyle ibadet olan, sadece yavrumuzun değil aslında bütün toplumun/geleceğin temelini atmak olan bir işi; şehvet yüklü müzikler, kadın erkek iç içe, kol kola, göz göze dans, dümbelek, içki vs haramlarla yoğurmak neyin nesi?...
“Efendim çocuklar ömründe bir kere evlenecekler” “düğün mü, cenaze mi?” “el-alem sonra ne der” ve benzeri bahaneler çocuklarımızın düğünlerini onca haramlara bulaştırmanın gerekçesi olamaz.
• Yatak odası işlerini park-bahçe, çarşı-pazara taşırmama.
Yazın yoğunlaşan felaketlerden biride, haya perdesini yırtan bir takım gafillerin, halka açık her alanda erkekli dişili sarmaş dolaş halleridir. Mahremiyet denen bir şey var. Özgürlükmüşşş… içine tüküreyim böyle özgürlüğün… bu, düpedüz hayvanlıktır… behey gafiller! Sizin aşk, meşk ve sex özgürlüğünüz kadar, benim şehitler yurdu vatanımda harama bulaşmadan gezip dolaşma özgülüğüm yok mu?...
Akif ne güzel der:
Bastığın yerleri toprak diyerek geçme, tanı
Düşün altında binlerce kefensiz yatanı
Sen şehit oğlusun incitme yazıktır atanı
Verme cennetleri alsan da bu cennet vatanı
Evet… ne yazık ki bu ve daha nice ağzımıza alamayacağımız çirkinlikler bu cennet vatanda bu vatanın evlatları tarafından icra edilmekte ve bizlerde seyrediyoruz… Allah (cc) bunu yanımıza komaz… bu böyle gitmez… kendimize gelelim ve bilelim ki, Müslüman; her zaman her yerde ve her halinde islama teslim olandır. Evinde, işinde, çarşı, sokak ve pazarında… yeme, içme ve giyinmesinde… düğün, nişan, tatil ve her tür eğlence ve tasa günlerinde, vs… Sadece camide ve namaz kılarken değil…
Yazının başlığına itiraz ettiniz belki. Elhamdulillah ki yaz geldi demek için hadi hep beraber göreve…
Muhammed özkılınç 12/6/09