Hayat kaynağı cihad ve şehadet aşkı

Hayat kaynağı cihad ve şehadet aşkı

Her şubat ayında STK ların değişik etkinliklerle islamın kutlu şehitlerini yad etmeleri ve çok yoğun olarak bir çok vesileyle yürekleri köreltilen neslimize kahraman geçmişlerini hatırlatmaları önemlidir. Zira CİHAD ve ŞEHADET aşkı bir milleti ayakta tutan en önemli enerjidir. Bu enerjisini yitiren bir millet zevale mahkumdur. İslam ümmeti silahlarla yıkılmadı, yıkılmaz da. Ama bu ruhu yıkılırsa işte o zaman yıkılır…

Silah, mühimmat, araç-gereç, insan gücü vs vasıtalar elbette önemlidir. Ancak tüm bu araç gereçleri kullanacak olanlar, cihad ve şehadet aşkıyla dolup taşan yiğitlerdir. Ümmetin yiğit evlatları bu ruh ve şuuru, Kur'an ı Kerim’in cihad ve şehadete çağıran yüzlerce ayetinden, Resulullah (sav) ın bir o kadar hadisinden ve onun pratik hayatından almaktadırlar.

Devri saadete saadet katan, cahiliye karanlıklarını nebevî öğretilerle izale eden, insanları kullara ve putlara kul olmaktan kurtarıp tek bir Allah (cc) a kul yapan da bu ruh ve şuurdur. Sonraki asırlarda ümmeti aziz kılan, serhadlerde dolaştıran, Allah (cc) yolunda ölüme, gül bahçesine girercesine yürüten, hem ümmeti, hem de sair insanlığın; huzur, güven ve barış içinde yaşamasını sağlayan yine cihad ve şehadet aşkıdır.

Bu ruh diriyken, İslam ümmeti hem kendi içinde zaman zaman depreşen sorunları çözüyor, hem de diğer mazlum milletlerin sorunlarına çare oluyordu. Zira İslam, gücü adaletin ikamesi, insanlığın; güven, huzur, barış ve esenlik içinde yaşamasını sağlamakta kullanmayı emreder. Zulüm, zorbalık ve diğerini ezme vesilesi olarak değil.

Cihad ve şehadet sevdasının kısmen küllenmesi sadece İslam ümmetine değil, tüm dünya insanlığına çok şey kaybettirdi. Zalimleri cesaretlendirdi, müstekbirleri azdırdı, mazlumları karamsarlığa itti. Sonuç olarak, cahiliye asrındaki gibi güçlülerin zayıfları ezmede birbirleriyle yarıştıkları, mazlumların ise körelmiş cihad ve şehadet duyguları sebebiyle direniş saflarından dağıldıkları zillet asrı…

cihad ve şehadet aşkı olmadan, mazlumların hakları alınamaz, zalmlerin hesabı sorulamaz… Bu sevda olamadan, ümmetin işgal edilen vatanları, pay-ı mal edilen değerleri, sömürülen servetleri kurtarılamaz… Dökülen kanların, kıyılan canların hesabı sorulamaz… Dökülen gözyaşları ve arşa yükselen feryad-u figanlar dindirilemez…

Kısaca cihad ve şehadet aşkı olmadan ümmet ümmet olamaz. İnsanlık insanca yaşama imkanına kavuşamaz.

Şu anda işgal edilen vatan topraklarını, pay-ı mal edilen maddi ve manevi değerlerini; canı, kanı ve malıyla savunan yiğit mücahitlere terörist, onların kutlu direnişlerine de terör deniliyor. Hem de küresel terör. Zalim, despot, hunhar, gaddar, kalleş gibi vasıfların tarif etmekte cılız kaldığı emperyalist güçler; kıtalar ötesinden gelip işgal ediyor, yıkıyor, yakıyor, katliam yapıyor, harimi ismetleri çiğniyor, bunun için; kimyasal silah, seyreltilmiş uranyum denilen nükleer silahlar, fosfor bombaları, salkım bombalarıyla yapılan halı bombardımanları ve daha nice teknolojik silahlarıyla her tür vahşeti sergiliyorlar. Onların yaptıkları tüm bu vahşetler terör değil de, mağdur ve mazlum ümmetin evlatları kendilerini savunmaya kalkıştıklarında adı terör oluyor. Derler ya “ne kalleş dünya, itleri salmışlar taşları bağlamışlar.”

Her yıl “ermeni soykırımı” hikayesiyle bizi köşeye sıkıştıran ABD vs batılılara bakın. Altmış milyon Kızılderili, bir o kadar Afrikalı, doğu Asyalı ve İslam topraklarının mazlum evlatlarının; kanları, canları, göz yaşları, feryatları ve maddi manevi değerlerinin hesabı elbet bir gün sorulur… hiç bitmeyen ve şu an halen İslam çoğrafyasında devam eden işgal, sömürü ve katliamların sorumlusu kim???...

Son zamanlarda büyük Ortadoğu projesi (BOP) nin uzantısı olan ılımlı İslam vb projelerle bu ruhu yok etmek istiyorlar. Dikkat ediyormusunuz bu çevreler, mevlit kandilleri, kutlu doğum haftaları vb günler vesilesiyle “güllerin efendisi” nin asla ve kat’a mü’min kafir hiç kimseye beddua etmediğini her vesileyle yayıyorlar. Halbu ki bu, korkarım kasıtlı bir çarpıtmadır. Hadis ve siyer kitaplarında islama ve Müslümanlara kalleşçe bir saldırı olduğunda, Resulullah (sav) ın ne denli hiddetlendiğine dair onlarca delil bulanabilir.

Resulullah (sav) İslam düşmanı olan Ka’b bin Eşref vb nice mülhidleri ortadan kaldırtmıştır.

Hendek savaşında Resulullah (sav) ve ashabının (ra) namazlarını kazaya bıraktırdıklarından dolayı, "Onlar nasıl, güneş batıncaya kadar uğraştırıp, bizi namazımızdan alıkoydularsa, Allah da onların evlerine, karınlarına ve kabirlerine ateş doldursun!" diyerek müşriklere beddua etti.

Bi’ri maunede yetmiş küsür seçkin hafız sahabeyi kalleşçe katleden değişik kabileden kafirlere de beddua etmişti.

"Allah'ım!.. Mudar Kabilelerini kahreyle… Allah'ım!.. Onların yıllarını Yusuf Peygamber'in kıtlık yılları gibi çetin yap, başlarına dar getir… Allah'ım!.. Lihyan Oğullarını, Adal, Kare, Zi'b, Rı'l, Zekvan ve Usayya Kabilelerini Sana havale ediyorum. Zîra, onlar, Allah'a ve Resulüne karşı geldiler!" (İbni Sa'd, A.g.e., c. 2, s. 53.)

Peygamberimiz, bu bedduasına bir ay boyunca her vakit namazından sonra devam etti. Sahabeyi Kiram (ra) da "Âmin." dediler. (Ebû Davûd, Sünen, c. 2, s. 68.) Fahri Kâinat'in bu duası kabul olundu. Kısa bir müddet sonra adı geçen bölgede kıtlık kuraklık başladı, yağışlar kesildi, sular çekildi, her taraf yanıp kavruldu.

Cihad ve şehadetle ilgili yüzlerce nass tan sadece bir demet.

“Mü’minlerden öyle adamlar vardır ki, Allah’a verdikleri söze sâdık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir.” (Ahzab. 33/23)

“Size ne oluyor da, Allah yolunda ve, “Ey Rabbimiz! Bizleri halkı zalim olan şu memleketten çıkar,

katından bize bir dost ver, bize katından bir yardımcı ver” diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı

erkekler, kadınlar ve çocukların uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz?” (Nisa 4/75)

“Şüphesiz Allah, mü’minlerden canlarını ve mallarını, kendilerine vereceği cennet karşılığında satın

almıştır. Artık, onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve ölürler. Allah, bunu Tevrat’ta, İncil’de ve

Kur’an’da kesin olarak va’detmiştir. Kimdir sözünü Allah’tan daha iyi yerine getiren? O hâlde, yapmış

olduğunuz bu alışverişten dolayı sevinin. İşte asıl bu büyük başarıdır.” (Tevbe 9/111)

Bir adam:

–Yâ Resûlallah! Bana cihada denk bir iş gösterseniz? dedi. Resûl–i Ekrem:

–"Cihada denk olacak bir iş bulamıyorum ki" buyurdu; sonra da şöyle devam etti:

"Allah yolunda cihad eden kimse yola çıktığında, sen de mescidine girip hiç ara vermeden namaz kılmaya, hiç iftar etmeden oruç tutmaya güç yetirebilir misin?" Soruyu soran kişi:

–Buna kim güç yetirebilir ki? dedi. (Buhârî, Cihâd 1. Riyazus salihin H. No= 1301)

"Kim Allah yolunda cihada gidecek bir gaziyi donatır, cihad için gerekli olan ihtiyaçlarını karşılarsa, bizzat cihada gitmiş gibi sevap kazanır. Cihada giden gazinin arkada bıraktığı ailesine güzelce bakıp onların ihtiyaçlarını karşılayan da bizzat cihad yapmış gibi sevap kazanır." (Buhârî, Cihâd 38; Müslim, İmâre 135–136. Riyazus salihin H. No= 1309)

"Cennete giren hiçbir kimse, yeryüzündeki her şey kendisinin olsa bile dünyaya geri dönmeyi arzu etmez. Sadece şehit, gördüğü aşırı itibar ve ikram sebebiyle tekrar dünyaya dönmeyi ve on defa şehit olmayı ister." (Buhârî, Cihâd 21; Müslim, İmâre 109. Riyazus salihin H. No= 1314)

"Kim Allah'a gerçekten inanarak ve va'dine gönülden bağlanarak O'nun yolunda cihad etmek için at beslerse, o atın yediği, içtiği, gübresi ve bevli kıyamet gününde o kimsenin sevapları arasında olacaktır." (Buhârî, Cihâd 45. Riyazus salihin H. No=1333)

"Allah Teâlâ bir ok sebebiyle üç kimseyi cennete koyar: Hayır ve sevap umarak o oku yapan sanatkârı, bu oku Allah yolunda atanı, oku atana yardımcı olanı. Atıcılık ve binicilik öğreniniz. Atıcılık öğrenmeniz binicilik öğrenmenizden bana göre daha sevimlidir. Kim kendisine atıcılık öğretildikten sonra ondan yüz çevirirse, Allah'ın kendisine ihsan ettiği nimete karşı şükrünü terk etmiş veya nankörlük etmiş olur." (Ebû Dâvûd, Cihâd 23. Ayrıca bk. Tirmizî, Fezâilü'l–cihâd 11; Nesâî, Hayl 8.)

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi