“Kirli plan” onun kaleminden çıkmış gibi
Kafa karıştıran pek çok soru önümüzdeki günlerde cevap arayacak.
Türkiye, bir gazete manşetinin yansıttığı ve adına “kirli plan” denen bir projeyi tartışıyor.
Toplumun bütün kesimlerinin sert tepkisine neden olan ve adına “AK Parti ve Fetullah Gülen’i bitirme planı” denilen şok belgeler şöyle özetlendi:
“Kıdemli Albay Dursun Çiçek imzalı plan, Psikolojik Harp Dairesi'nin yeni adı olan Genelkurmay Harekat Başkanlığı 3. Destek Şube Müdürlüğü'nde hazırlanmış. Plan Ergenekon'da tutuklanan Serdar Öztürk'ün ofisinde ele geçirildi. Emekli Yüzbaşı Öztürk, Devlet Üstün Hizmet madalyası'nı iade etmesiyle gündeme gelmişti. Deniz Kurmay Albay Çiçek imzalı, ‘gizli’ ibareli ‘irticayla Mücadele Eylem Planı’, hükümeti ve Fethullah Gülen cemaatinin, başta ordu içindekiler olmak üzere, bütün mensuplarını hedef alıyor. Planın ‘İcra’ bölümünde şöyle deniyor: Laik düzeni yıkıp İslam devleti kurma hayalindeki AKP hükümeti ve Gülen grubu başta, dini oluşumların faaliyetlerine son vermek için çalışılacaktır. Dört sayfalık planın ‘Durum’ bölümünde, ‘Ergenekon adı altında, TSK'ya büyük emeği geçmiş emekli ve muvazzaf askeri personel yersiz ithamlarla lekelenmektedir’ saptaması var.”
Planın özeti bu şekilde. Ancak, Genelkurmay Başkanlığı tarafından yalanlanmayan şok plan ve sonrasında ortaya çıkan tartışmalar farklı bir mecrada yürüyor. TSK’nin konuyla ilgili açıklaması, konunun önemini daha da arttırıyor. Zira Genelkurmay Başkanlığı, büyük bir skandal niteliğindeki bu planı yalanlamak yerine, konunun araştırılacağını beyan etti.
Plan ile ilgili tartışmalar Başbakan Erdoğan’ın, “Böyle bir şey varsa bunun gereği yapılacak, gerekirse davalar açacağız” şeklindeki sert sözlerine kadar vardı ancak gözden kaçırılmaması gereken önemli bir husus var.
İlker Başbuğ’un Genelkurmay Başkanlığı’na gelmesinin ardından kilit dönemlerde yaptığı konuşmalar, aslında böyle bir planın bireysel olmadığını bütün çıplaklığı ile gözler önüne seriyor. Gerek devir teslim töreninde gerekse sonraki önemli toplantılarda Başbuğ, bazı cemaatlerle mücadele edilmesi gerektiğini özellikle vurguluyor.
Yani aslında belge ya da rapor, ya da plan “şok” gibi ifadelerle yansıtılsa da, çok da sürpriz olarak nitelendirilmemeli.
Planın kaynağını merak edenler, İlker Başbuğ’un şu sözlerine çok dikkat etmeli:
“Laiklik ilkesi, cumhuriyetin temel taşıdır. (…) Toplumun bir kesiminde laiklikle ilgili bir endişe vardır ve bu endişe ciddiye alınmalıdır. Bugün toplumsal hayatımızda dini değerlere ağırlık verilmekte ve bu endişeyi körüklemektedir. Laiklik ilkesinin demokrasiyle çeliştiğini söylemek dayanaksızdır. Cemaatlere karşı tedbir Sosyal devlet niteliğinin zayıflamasının toplumları cemaatleşmeye ittiği bir gerçektir. Bu kapsamda giderek güçlenen bazı cemaatler, ekonomiyi yönlendirmeye, sosyo-politik yaşamı biçimlendirmeye, dine bağlı bir yaşam tarzı olarak sosyal kimliklerini ortaya koymaya çalışmaktadırlar. Ancak bu sosyal gerçek doğru analiz edildiği takdirde, bu oluşuma karşı alınacak tedbirlerin başarı şansı olabilir.”
Altı çizilecek, üzerinde önemle durulacak ifadeler… Bunun devamı da geldi…
Gelelim gündemdeki meseleye…
“Kirli plan” olarak nitelendirilen şok belgenin, Nisan 2009 tarihli olması çok dikkat çeken bir husus. Yerel seçimlerden hemen sonraya denk geliyor. Altındaki imza Kıdemli Kurmay Albay Dursun Çiçek'e ait ve görev yeri sıradan değil, son derece hassas: Genelkurmay Harekat Başkanlığı
Bu gerçeklerin tümü şunu gösteriyor: Bu kirli eylem planı bireysel bir çalışma olamaz. Geçmiş örnekleri olsa da ve bazıları ısrarla “Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'la ilişkilendirmek sağlıklı olmaz” diye ısrar etse de, farklı tarihlerde yapılan konuşmalara bir göz gezdirmekte yarar var diye düşünüyorum.
Böylece planın mimarı konusunda daha net fikir sahibi olunur kanaatindeyim.