Mustafa Çelik

Mustafa Çelik

İrticâ ile mücadele İslâm dininin emridir

İrticâ ile mücadele İslâm dininin emridir

İslâm dininin yasaklarından birisi de irticâdır. İslâm dini irticâ ile irtidadı (dinden dönmeyi) eşdeğer gören bir dindir. “İrticâ” tabiri Arapça’dan dilimize geçmiştir; menşei, “dönüş, geriye dönme” manalarına gelen rücu’ kelimesine dayanmaktadır. Fıkıh ıstılahında, geriye dönülebilen ve vazgeçme ihtimali bulunan boşanmaya “rıc’î talak” adı verildiği gibi, belâ zamanında veya acı bir haber duyunca “Biz Allah’a âidiz ve vakti geldiğinde elbette O’na döneceğiz!” (Bakara, 2/156) ayet-i kerimesini okuyarak Allah’a teveccüh edip O’na sığınmaya da “istircâ” denmiştir. İrticâ ifadesi de, temelde “geri dönmek” manasını çağrıştırdığından dolayı, gericilik, muhafazakârlık, tutuculuk, eskiyi koruma, yeniye karşı tavır alma, medeniyeti kabul etmeme, moderniteye karşı çıkma ve tarihin tekerleğini geriye döndürerek eski olanı canlandırmaya çalışma gibi manaların hepsini birden ihtiva eden bir tabir olarak kullanılır hale gelmiştir. Ne var ki, öteden beri belli bir kesim, irticâ sözünü sıradan bir kelime olarak istimal etmekten daha ziyade, onu siyasî ve ideolojik bir suçlama ve sindirme aracı olarak kullanmaktadır. Bu talihsiz kimseler, bazen kolay anlaşılması için “gericilik” ifadesini dillerine dolamakta, çoğu zaman da, meseleyi daha korkunç göstermek maksadıyla manası daha az bilinen “irticâ” tabirini tercih etmekte ve kötü şekilde algıladıkları, kötü bir mazmunun karşılığı olarak kullandıkları, toplum nazarında da bir heyula haline getirdikleri bu laflarla her fırsatta Müslümanları karalamaya çalışmaktadırlar. İrtica ve mürtecinin kelime manası; gerilik, geriye gitme, eskiyi isteme anlamlarını taşır. Bu kelimeler Türkiye'nin adeta kaderiyle aynı anlamı taşır oldu. Kelimeler aslında hakikati bütünüyle ortaya koyuyor. Dün ve bugün irtica deyip Türkiye'yi yaygaraya verenler aslında genel itibariyle "irticanın baş mimarları" olma özelliğini taşıyorlar. İrticanın mühendisliğini yapan bu "mürteciler" bu kelimelerden birer vampir gibi besleniyorlar.
Ülkemizde her kavram buz üstünde muz kabuğu gibidir. Hırsızlara, eşkiyaya, ağababalarına açık, kapısı olmayan bir han misali. Şu dünya yolcularını korkutmak için terör fırtınası ile duvarları dövülüp camları kırılabiliyor, 85 yıllık bir 'laikçilik' teranesi ile bitmeyen bir yol inşaatı gibi her on yılda bir trafik durdurulup, cadde kapatılıp, sonra da kurulan kontrol noktalarında yasakçı azınlığa 'geç', Müslüman halka 'hoop!' denebiliyor. Bugün irtica tehlikesi var diyenler aynı gericiliği, 21. asrın "baş yobazları" olarak Türkiye'yi geriye götürüp bu ülkeye yazık etme sevdasındadırlar. Allahû Teâla’nın gönderdiği kâmil ve şamil İslâm nizamını bırakıp başka başka sistemlerle toplumu idare etmeye kalkışmak, en büyük irticadır ve bu işi yapanlar da hakiki birer mürtecidirler. Şunu bilelim ki; marîz bir asrın, hasta bir unsurun, alîl bir uzvun reçetesi; ittiba’-ı demokrasi değil, ittiba'-ı Kur'an’dır. Her yönde hasta hale gelmiş asrımıza reçete olarak ittiba’-ı Kur’an yerine ittiba’-ı demokrasiyi dayatanlar, Müslüman halkı aldatmaya çalışan çağdaş mürtecilerdir.
İslâm dinine göre irticâ; devri cahiliyyeye yani keyfî ve cebrî devrine ve düzenlerine geri dönmektir. Bu noktada bakıldığında görülecektir ki; İslâm dini, irticâ’ya ve mürtecilere karşı bir inkılâb-ı kebirdir. İslâm bir inkılâb-ı Rabbanidir. Bu Rabbani inkılâbın hedefi, irticâ’ya son verip mürtecileri hayat sahnesinden temizlemektir. Bu nedenle mürtecileri bol olan bir ülkenin sakinleri olarak irticâ ve mürtecilerle mücadele etmeliyiz.
Kur’an-ı Kerim, irticâ’nın ve mürteciliğin aslı ve esası olan keyfîliği, küfrîliği ve cebrîliği temelden reddeder. Kendi keyiflerini kanun haline getirip hukuk diye dayatanlarla mücadele etmek, Kur’an-ı Kerim’in önemli emirlerindendir.
İslâm dinine göre iki asır vardır: Asr-i Cahiliye ve Asr-ı Saadet. Yani menfi ve müsbet iki yaşama şeklinden söz edilebilir. Birisi: Asrımızda asr-ı cahiliye hayatını yaşamak isteyenler, asr-ı cahiliye mürtecileri; diğer tarz-ı hayat ise: Asr-ı Saadet’teki en yüksek fazilete sahip olan sahâbe hayatına uymak isteyen medeniler demek olur. Amma bazı cahil Müslümanlardan hurafeli anlayış sahibi olanları varsa, o irtica değil, cehaletli taassubdur. İslâm ise, cehaleti kabul etmiyor. Allah’ın dinini din edinenler, mütedeyyin olanlardır. Onlar hakiki medenilerdir. Ülkemizde hakiki medenilere mürteci diyenler, mürteciliklerini setretmeye çalışanlardır. Said Nursî (Rh.a.) der ki: “Bunu da derim ki: Siyaseti dinsizliğe âlet yapan bazı adamlar, kabahatını setr için başkasını irtica ile ve dinini, siyasete âlet yapmakla itham ederler.” (Divan-ı Harbi sh: 12)
Müslüman olarak ülkemizde irticâ ve keyiflerini kanun haline getirip hukuk diye dayatan mürtecilerle sonuna kadar mücadele edeceğiz. Bu, dinimiz İslâm’ın yerine getirmemizi emrettiği kutsi bir vazifedir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Çelik Arşivi