Mevlüt Özcan

Mevlüt Özcan

İzmir'de aşk, Tahran'da ölüm!

İzmir'de aşk, Tahran'da ölüm!

Türk laiklerle İsrailli laikler arasında ne gibi ortak yön var sorusunun çok kestirme bir cevabı var: Türkiye, İran olmayacak. Öteki de şöyle diyor: Kudüs, Tahran olmayacak. Son seçimlerde Kudüs belediye seçimlerini laik kesimlere yakın olan Nir Barkat kazanmıştı ve icraatlarıyla laik kesimlerin gözünü dolduruyor ve onları sevindiren bazı düzenlemeler yapıyor. Lakin dindar kesimler bu düzenlemelere şiddetle karşı çıkıyorlar. Bu gerilim ve itiş kakış arasında laik kesimlerin gösterilerinde şöyle slogan attıkları görülüyor: Kudüs asla Tahran olmayacak. Peki, öbür taraf, Tahran olma yakıştırmasına ne tepki veriyor? Kabulleniyorlar mı? Orasını bilmiyoruz lakin tartışmanın ekseninde Tahran var. Dolayısıyla Tahran'da dini rejim aşınırsa bu İsrail'deki laik kesimlerin de bir zaferi olacak ve solcuların bir zamanlar kıblesi olan Moskova'nın düşmesinden sonra solun da düşmesi veya Moskova'ya yabancılaşması gibi İsrailli laikler de en azından böyle bir benzetmeden mahrum kalacaklar. İsrail'de laik kesimlerle dini kesimler arasında amansız bir kavga var. Laik kesimler her mevzi kazanmada ' Bugün de Tahran olmadık' diye nara koparıyorlar. Laik kesimleri çılgına çeviren dindarların haremlik selamlık uygulamaları ve bunu bazen kamusal alana taşımaları ve yansıtmaları. Otobüslerde haremlik selamlık uygulanması veya açık çıplak gezen veya bu kıyafetlerle otobüsleri dolduranların bir şekilde dindar muhitlerden geçerken tacize uğraması. En son olarak Eski Şehir (Eski Kudüs) çevresinde park yasağının kaldırılması ve cumartesi günlerinin de buna dahil edilmesi dini kesimlerin gücüne gitmiş durumda.( Jun 26, 2009/ Haredi, secular J'lem residents to demonstrate at Carta lot By JPOST.COM STAFF AND ETGAR LEFKOVITS ). Koyu dindar olan Harediler de laik kesimlerin bu ihlallerine ateş püskürüyor.

Bejan Matur'un Zaman'da yazdığı gibi bizde de tersinden Tahran vurgusu boldur. Dini kesimleri Tahran'a mal etmek isterler. Lakin Leyla İpekçi'nin de bir yazısında temas ettiği gibi İran'ın sekülerleşmiş kesimlerin de gözde kentleri İzmir ve Antalya olmuş durumda. İran yönetimi geçmişte Antalya'ya uçuşlar konusunda bazı zorluklar çıkarmaya çalışmıştı. Alman basını tarafından yeni bir devrim ateşinin ikonu olarak tasvir edilen Nida'nın nişanlısıyla İzmir'de tanışması ise bu antoloji ve teşbihleri besliyor ve bir yerde bunları doğrular nitelikte. Hatta Sabah gazetesi Tahran'daki gösterilere ateş açılması sırasında göğsünden vurulan Nida'nın nişanlısı Caspian Makan'la İzmir'de tanışması gazetenin manşetine taşımış ve bunu şu başlıkla vermişti: İzmir'de aşk Tahran'da ölüm. Böylece seküler İzmir bir aşk kenti iken dini bir kent olarak tasvir edilen Tahran ise ölüm kenti olmaktadır. Esasında durum biraz karışık ve karmaşık. O gün gazetelerde nişanlı ile alakalı olarak iki farklı fotoğraf yer aldı. Sabah'daki nişanlı fotoğrafi ile öteki gazetelerde yer alan nişanlı ( Caspian Makan) fotoğrafı farklıydı. Dolayısıyla fotoğraflar gelişigüzel seçilmiş olduğu gibi yorumlar da yine özensiz ve populist beklentilere hizmet eder nitelikteydi.

Fiction türünde bunu tersinden okuyanlar da var. Bu okumalardan birisini roman suretiyle yapan İskender Pala, İzmir yerine İstanbul'u ve Tahran yerine de Babil'i ikame etmiş durumda. Babil'de Ölüm İstanbul'da Aşk. Gerçekten de Yahudi maşeri vicdanında Babil bir ölüm kentidir ve Kadim Tahran demektir. Zira, Buhtunnasır bir şekilde o dönemde İsrail'i haritadan silmiş ve Yahudileri Babil'e sürgüne göndermişti. Onları aslında Babil sürgününden kurtaran da bir Pers kralıydı. Cyrus adıyla bilinen Pers Kralı İbrani dini metinlerine göre Yahudilik dinini de kabul etmişti. Lakin seküler tarih onun putperest biri olduğunu ileri sürüyor. Tarihe yönelik bir seyrüsefer yaptığımızda gerçekten de karşımıza iki tarih yorumu çıkıyor. Bunlardan birisi dini tarih yorumudur ve kutsal kitaplar tarihi dini bakış açısıyla anlatır. Diğer tarih okuması ise sekülerdir ve birincisiyle yer yer ters düşer. Yeşil devrimin ikonu haline gelen Nida da müteşabihat zümresi arasına karıştı. Kimilerine göre Nida bir Mevlana hayranı. Diğerlerine göre ise göğsünde bir haç taşıyan ve tanassurlaşmış bir nevzuhur yani bir İran yeni yetmesi. Nida'nın gerçeği ne olursa olsun sembolik taraflarıyla çoktan tarihe geçti bile ve İskender Pala'dan sonra birisi de kalkar da İzmir'de Aşk ve Tahran'da ölümü romanlaştırırsa şaşırmamak lazım vesselam.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mevlüt Özcan Arşivi