Bu millet 40 satır ya da 40 katırdan...
Anayasa'nın geçici 15.maddesinin kaldırılması gündeme geldiği andan itibaren her olayda olduğu gibi toplum yine ikiye ayrılmış durumda. Bir taraf 12 Eylül öncesi çatışma ve kaosu hatırlatarak darbeye destek veriyor ve böylece darbelere haklılık kazandırmış oluyorlar. Diğer taraf ise artık darbe ve darbe girişimlerinin tarihe karışmasını, bunun için de darbecilerin yargılanabilmesinin önünün açılmasını istiyor. Vatan Gazetesi'nde Okay Gönensin ilk görüşte olanların yaklaşımını şöyle özetliyor
"11 Eylül günü Türkiye'de yaşanan kaosu mu tercih edersiniz,12 Eylül 1980 darbesiyle ülkenin sütliman oluşunu mu?"
12 Eylül öncesi toplum darbeye hazır vaziyete gelmişti. Daha doğrusu getirilmişti.. Meseleye toplumun bu kaostan kurtarılıp kurtarılmaması noktasından bakıldığında darbeye toplumun büyük bir kesiminin alkış tuttuğunu hatırlıyoruz. Ancak, olaya bu açıdan bakmak doğru değildir. Önce ülke 12 Eylül darbesine gelene kadar içine düştüğü kaostan niçin kurtarılmadı, niçin seyirci kalındı? Darbe ile birlikte ortalığı sütliman yapan güçler, darbe öncesi de bu ülkenin güçleri değil miydi? Sorularının cevabının araştırılması gerekir. Çünkü, her darbe öncesi şu ya da bu yolla toplum hazırlanmaktadır. Diyebiliriz ki, doğrudan ya da dolaylı olarak bir takım güçler önce ülkeyi karıştırmakta, toplum kamplara ayrıştırılmakta, iki tarafın da eline silahlar verilerek saldırılar ve katliamlar başlatılmaktadır. Ondan sonra da darbeciler bir kurtarıcı gibi ortaya çıkmaktadırlar. Dolayısiyle 12 Eylül öncesi ülkenin içine yuvarlandığı durumu kimsenin onaylaması mümkün değildir. Ancak, bunun onaylanmaması darbe alkışçılığı olarak tezahür edemez, etmemelidir. Bugün sorulacak soru 11 Eylül günü yaşanan kaosu mu, yoksa darbe sonrası sükuneti mi tercih edersiniz? sorusu değildir. Böyle bir mantık toplumu 40 katır ya da 40 satıra mahkum etmek demektir.. Her ikisinin sonu da ölüm demektir.
Bugün 12 Eylül'e yönelik bir yargılama darbecilere ceza yağdırmaktan ziyade 11 Eylül günü akşamına kadar ülkeyi kimlerin niçin karıştırdığının ortaya çıkartılması önemlidir. Söz gelimi acaba darbecilerin ülkenin o kaos ortamına sürüklenmesinde rolleri var mıdır? Eğer bunda rolleri yoksa darbe zemini hazırlayan unsurlar kimlerdir, niçin buna gerek duymuşlardır? Darbe ile birlikte ülkeyi darbe noktasına sürükleyen güçlerin çıkarı ne olmuştur? Darbeler nelere imza atmış, ülkenin geleceğe dönük hangi çıkarlarını kaybetmesine sebep olmuşlardır?
Demek istediğim o ki, darbecilerin yargılanması ille de onların ömür boyu hapse atılması demek değildir. Bugün 90 yaşını geçmiş Kenan Evren'in hapse girmesinden kimse zevk almaz.. Ama, darbecilerin yargılanabilmesi rejim açısından çok önemli bir adımın atılması, atılabilmesi demektir.
Kaldı ki, bir darbeyi, darbe öncesi kaos ve darbe sonrası sükunet biçiminde değerlendirmek, darbenin yaptığı tahribatı, haksızlıkları, hukuksuzlukları görmezden gelmek, onaylamak demektir. Eğer hukuku rafa darbeciler kaldırırsa iyi, alkışlanacak bir olay, seçilmişler hukukun dışına çıktığında alın kellesini mantığı geçerliliğini koruyacaksa bunun anlamı olmaz. Böyle bir yaklaşım toplumun aklını yitirmiş olması anlamına gelir.
12 Eylül darbesi öncesi ülkenin içine yuvarlandığı kaosu hatırlatanlar darbe sonrası yaşananları da hatırlamak durumundadırlar. On binlerce insan tutuklanıp cezaevlerine atılmış, binlerce bürokrat işinden atılmış, hatta haklarında soruşturma açıldı diye ellerindeki diplomalar geçersiz kılınmış, yıllarca süren yargılamaların ardından büyük çoğunluğu beraat etmiş, mahkum olanların ise pek çoğu hakkında yeterli delil olmadan cezaya çarptırılmışlardır. Yani darbe öncesi ülkeyi ve toplumu darbeye hazır hale getirenler bu defa da darbecilerin sebep olduğu kaosa toplumu mahkum etmişlerdir.
Bugün tartışılan konu 12 Eylül öncesi ortamın istenip istenmediği değildir.. Bu ülke ve insanımız ne 12 Eylül öncesi kaosu yaşasın ne de darbelerin arkasından içine sürüklendiği kaosu.. Huzur içinde bir toplum olsun isteniyor. Ülkeyi halkın seçtikleri yönetsin.. Halkın seçtiklerini isterse yine halk iş başından uzaklaştırsın, darbeciler değil. Kaldı ki Türkiye'nin yaşadığı tek darbe 12 Eylül 1980 darbesi de değildir. Daha dün denecek kadar yakın bir zamanda yaşanan 28 Şubat süreci var.. O süreç içinde de ülke yine belli çevrelerce bir kaos ortamına sürüklenmişti. Maksat darbeye zemin hazırlamaktı..
Millet olarak darbe de kaos ta istemiyoruz. Kimler bu ülkeyi kaosa sürüklüyor kimler darbe yapıyor ya da yapmaya niyetleniyorsa hesap vermelidir noktasında birleşmek durumundayız..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.