Eruygur ve Tolon
HSYK baskısının Ergenekon hakim ve savcıları üzerinde adeta “Demokles’in kılıcı” gibi sallandığı kritik bir aşamada, dâvâ sürecinde iki önemli ilerleme kaydedildi.
Biri, ikinci Ergenekon dâvâsının başlaması; diğeri, üçüncü iddianamenin mahkemeye sevki.
İkinci dâvâda yargılananlar içinde en çok dikkat çeken iki isim, geçmişteki önemli konumlarından dolayı Şener Eruygur ve Hurşit Tolon.
Biri Jandarma Genel Komutanlığında, diğeri Ege ve Birinci Ordu Komutanlıklarında görev yapmış bu iki emekli orgeneralin dâvâ sürecinde yaşadıkları serencam ise soru işaretleriyle dolu.
Satır başlarıyla kısaca hatırlayacak olursak:
Eruygur ve Tolon geçen sene aşağı yukarı bugünlerde gözaltına alınıp tutuklanarak Kandıra Cezaevine konulduktan sonra, “Genelkurmay adına” ziyaret edildiler. Yeni Genelkurmay Başkanı Org. Başbuğ’un ilk “icraat”larından biri bu oldu. “Yılların silâh arkadaşlığına dayalı bir vefa” ile açıklanan bu ziyaret, bir taraftan “yargıya müdahale” eksenli eleştirilere konu olurken, diğer taraftan ziyaret edilenleri de tatmin etmedi.
Tolon’un Yeni Asya’ya da sataştığı ve “Biz içerideyiz, Genelkurmay niye kılını kıpırdatmıyor?” şeklinde özetlenebilecek ifadelerine yansıyan öfke, bu psikolojinin dikkat çekici bir tezahürü idi.
Derken, Eruygur’un cezaevinde merdivenden düşüp boynunu kırdığı ve hayatî tehlike ile yoğun bakıma alındığı haberi geldi. Ve onu, GATA’ya sevk ve ardından tahliye kararları izledi.
Ancak Eruygur’un eşine atfedilen ses kayıtlarında söylenenler; GATA’da yoğun bakımda tutulduğu söylenen eski komutanın bilâhare dışarıda bir kafede çekilen görüntüleri; bir ara avukatının “Hafızasını kaybetti” haberleri için dâvâ açacaklarını söylemesi, ama Eruygur’un ilk duruşmaya katılmama gerekçesinin yine “hafıza kaybı” içerikli bir sağlık raporu ile izah edilmesi, birçok soru işareti ve çelişkiyi beraberinde getirdi.
Şu anda Eruygur, darbeci bir terör örgütünün yöneticisi olmakla suçlanıyor ve hakkında, ayrıca 100 seneyi aşan “küsuratı”yla birlikte, üç kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor.
Yeni Asya aylar önce teklif etmişti
Tolon için talep edilen ceza da aşağı yukarı aynı. Ama onun Eruygur’dan farkı, gayet dinç bir görüntüyle ve gazetecilere “Gördüğünüz gibi sağlık durumum gayet iyi” diyerek ilk duruşmaya katılması. Oysa onun da GATA üzerinden neticelenen tahliye gerekçesi sağlık durumuydu.
Buradaki tuhaflık, duruşma savcısının da dikkatini çekti ve savcı mahkeme heyetinden, iki eski komutanın Adlî Tıp’a sevk edilip sağlık durumlarıyla ilgili yeni bir tesbit yapılmasını istedi.
Okurlarımız hatırlayacaklar: Aynı konuyu biz, Avukat Kadir Akbaş’ın teklifi olarak aylar önce, 18 Şubat 2009 tarihli “Paşaları bağımsız bir kurul muayene etsin” manşetimizle gündeme getirmiş ve bu yüzden Tolon’un hışmına uğramıştık.
O manşetimiz üzerine Adalet ve Sağlık Bakanlıklarının, sağlık gerekçeli tahliyelerle ilgili soruşturmalar başlattıkları açıklandı. Sonra Adalet Bakanlığındakinden bir daha ses çıkmadı, ama Sağlık Bakanlığının soruşturmasında Levent Ersöz’ün tahliyesinde usulsüzlük yapıldığı tesbit edilerek, ilgili doktorlara cezalar verildi.
Ve şimdi savcı benzer bir talepte bulunuyor.
Demek ki, şüphe ve soru işaretlerinin yoğunlaştığı bu konuda aydınlatılması ve açıklığa kavuşturulması gereken noktalar var. Bu şüpheleri gidermenin yolu, Tolon’a atfedilen ses kayıtlarındaki nezaketsiz ve tehditkâr söylemlerden veya Genelkurmay’ın yaptığı alıngan, suçlayıcı açıklamalardan değil, Yeni Asya’nın hâlâ geçerliliğini koruyan teklifinin uygulanmasından geçiyor.
Savcının istediği Adlî Tıp formülü bu teklifi karşılamıyor. Çünkü Cumhurbaşkanının Devlet Denetleme Kurulu merceğine aldırma gereğini duyduğu bu kurul da, son dönemde kamuoyunda oluşan imajıyla güven verebilecek halde değil.
Sarsılan güven yeniden tesis edilebilecek mi?