Çözüm vahşetin merkez üssünde olur
Globalleşen dünyada düşünmesi gereken iki ayda Avrupa’dan dört vahşet:
1) Belçika’da Cuma namazı çıkışında polisin sorusuna cevap vermediği için gözaltına alındı. Yargısız hapishaneye kondu. Sivaslı Mikail Tekin’i (31), hapiste gardiyanlar döverek şehit ediyor. Mahkeme üç gardiyanı da serbest bırakıyor.
Avrupa devletleri reklam için, “Güya insan hayatına önem veriyorlar.” Katile, caniye, haine ölüm cezasını kaldırdılar. İnsancıl görünmek istiyorlar. Adaletlerine güvenemiyorlar. Kanunlarına ters davranıyorlar. Asra yakın zamandır, İsrail vahşetini, kan gölünü alkışlıyorlar. Yoktan İslâm’a saldırıyor, cinayet ve vahşet zemini hazırlıyorlar. Suçluya ölüm cezası veriyor ama suçsuz Müslümanları, hapishanelerinde, Guantanamo’larda, Ebu Gureyp’lerde işkencelerle şehit ettiriyorlar. Bile bile suç ve suçlu üretiyorlar.
2) Almanya’da Eczacı Merve El Şerbini, saldırıya uğruyor. Saldırganı mahkemeye veriyor. 1 Temmuz 2009’da mahkemede saldırgan, herkesin gözü önünde Merve’yi bıçak darbeleriyle şehit ediyor.
3) Hollanda’da sahibi bulunduğu kreşin önünde 12 yerinden bıçaklanan Rizeli 33 yaşındaki Arzu Erbaş da şehit ediliyor.
4) Belçika’nın Flaman kesiminde oturan Afyonlu Mustafa Çiçek, hamile hanımıyla Türkiye’den geliyor. Evlerine girdikleri zaman maskeli ve silahlı iki kişiyle karşılaşıyorlar. Çiçek şehit oluyor, hanımı yaralanıyor.
Hariciye Bakanlığımız olayların aydınlanması için nota veriyor.
Bu vahşet, durduk yerde kendiliğinden olmuyor. Önce, siyonizm, evrensel mason örgütleri, İslami eğitim ve başörtüsü karşıtlığıyla, İslâm ülkeleri başta olmak üzere tüm etki alanlarında tehlikeli bir hassasiyet ve düşmanlık doğuruyor. Ve bu sıcak iklimde bir kibritin orman yangını için kafi geldiği gibi, vahşet tırmanıyor. Rahibelerin örtüsü niye tepki çekmiyor?
İslâm düşmanı kampanyalar büyük emek gerektirmiyor. Yıkmak kolay, çıkarcı, materyalist, seküler düşünce, vahşet için münbit bir zemin, bulunmaz bir iklimdir. Nitekim, üç kuruş veya makam, mevki-şöhret uğruna işlenen cinayetler gözler önünde.
Brezilya’daki televizyon starının cinayetleri (14.8.2009) manevi değerlerden mahrum çıkarcılığın adeta anatomisini simgelemektedir. 20 yıldan beri, “Canel Livre”de suç programları yapan Wallace Souza, reyting için beş kişiyi öldürmüş.
Kanalın bir güvenlik görevlisi de 9 ayrı cinayetten tutuklanmış. 3-4 cinayetin flaş haber olarak verilmesi ve Canal Livre ekibinin polisten önce olay yerine gitmesi üzerine araştırma derinleştirilince iş mahkemede anlaşılmış.
Maddi çıkar dışında bir düşünce paradigması bulamayanlar, sadece Batı’nın seküler yapısında boğulanlar değildir. Doğu Türkistan vahşetinin kanı, hâlâ sıcak. Bu vahşetlere karşı duyarsızlık, acıyı hiç olmazsa vicdanında yaşamamak, yok etmek için elden gelen gayretle çalışmamak, vicdanını, insanlığını, kendi elleriyle boğmaktır. Ölmeden önce ölmektir.
Vahşet, bir ruh ve vicdan hastalığıdır. Çıkarcılık ve namusluya düşmanlık olarak kendini gösterir. Tedavi edilmediği sürece derecesinin önemi yoktur. Bugün içki parası için annesinin kolundan bileziği koparırken sürükleyen, yarın da öldürebilir. Kapı ve parmak açılmışsa, sonuna kadar açılması mesele değildir. Ahlak, edep, haya, namus öyle değerlerdir ki zarı delinse bir şey kalmaz. “Su kaybolursa, onu derede; rüzgar kaybolursa tepede, haya ve namus kaybolursa onu bulabileceğin hiçbir yer yoktur.”
Bizde yok mu? Ergenekon ne pisliler döktü ortaya. Bir dönemin azametli YÖK Başkanı Kemal Gürüz, “Yahudi öğrencilerin inançlarını yaşayabilmesi için tedbir alınsın” diye emir veriyordu. Ne iyi. Sanki Kanuni’nin torunu! Fakat Müslüman düşmanlığına ne demeli? Hem de Müslüman halkın devletinin yetki ve imkanlarını kullanarak!..
YÖK Başkanı Kemal Gürüz, Rektörü Yaşar Sütbeyaz’a telefonda:
“- Nasıl yobazlık diz boyu de mi Erzurum’da?
Yaşar Sütbeyaz- Elbette. Ama biz gemiyi terk etmiyoruz, evet...
K.Gürüz- Yaşar, bunları temizleyeceğiz. Hiç merak etme. Sıkı dur sen orada. Şaka etmiyorum, şeyini koru bak sana söz veriyorum...
Dünya çıkarlarının ötesinde, ölümsüz değerlere ulaşamayan insan, ahlak ve erdemlerin dayandığı zemine erememektedir. Bunalım ve şaşkınlık bundandır. Yunus sesleniyor, “Sen kendini bilmezsin, bu nice okumaktır.”
Vahşetin merkez üssü, çıkarından başka değer tanımayan insandır. İslami değer ve ahlaktan uzak düşmektir. Gizli örgüt karanlığıdır. Düzenin düzensizliğidir. İnsanın temel sorumluluğu, iyiliği yaygınlaştırıp kötülüğü önlemektir. Müslüman, yapması gerekirken yapmadıklarından, söylemesi gerekirken söylemediklerinden sorumludur. Bu vahşetler de lisan-ı hal ile ne diyor düşünmeli.
“Kısasta hayat
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.