Cüneyt Arvasi

Cüneyt Arvasi

İthalatın dayanılmaz hafifliği...

İthalatın dayanılmaz hafifliği...

Kriz Amerika’da çıktı, Türkiye ekonomisi yüzde 13,8 küçüldü... Çin ise yüzde 8 büyüdü...
Acaba neden?
Bütün ekonomilerde üretim en itibarlı iştir... Yatırım demektir, istihdam demektir, ihracata giden yol demektir...
İthalat ise sadece dışarıda üretilmiş malların satın alınması demektir...
Gelişmekte olan birçok ülkede üretici el üstünde tutulur, Türkiye’de ise ithalatçı teşvik edilir...
Bunun da sebebi basittir... İthalattan alınan vergilerin, milli geliri arttırdığı düşünülür... Ekonominin dışa açıldığı ve ülkedeki üretimin rekabete girerek güçlendiği hesap edilir...
Hâlbuki rekabet, ancak adil piyasa şartlarında oluşuyor... Mesela bu gün Türkiye’de Çin mallarıyla rekabet edebilecek üreticilerin sayısı yoğun ithalata rağmen hâlâ çok düşüktür...
Üretim, uzun ve zahmetli bir uğraştır... Yatırımla başlar, sadece para da yetmez, mutlaka devlet teşvikleri ve destek politikaları gerektirir...
Malumunuz, üretim için ucuz finansman kaynağı da esastır...
Bu kaynak en doğru şekilde iç tasarruflardan temin edilir... Öyle dış borçla filan olmaz! Çin, AB ve diğer Uzakdoğu ülkelerinin aksine Türkiye’de tasarrufların üretim sektörlerine akmasını sağlayacak mekanizmalar, finans piyasaları yüzünden özellikle 1980’lerden itibaren zayıflamıştır...
Türkiye’de para ya stoklanır ya da ihtiyaç olmayan harcamalarda ve çoğunlukla da lüks tüketimde kullanılır...
Devlet de aşağı kalmaz... Bizdeki makam, mevki lüksünü en zengin ülkelerde bile göremezsiniz...
Bu israf furyası, refahı sürdürmek adına sürekli borçlanmak ve ithalat yapmak ihtiyacını doğurur...
Dış sermayeye, IMF fonlarına ve sıcak paraya müptela oluşumuzun bir sebebi de budur aslında...
İş orada da kalmaz, fazladan dış borçlanma ve yoğun ithalat, cari açığı da körükler...
Belki kâğıt üzerinde ekonomi büyümektedir... Ama aynı zamanda üretim gerilemekte ve yatırımlar cazibesini kaybetmektedir... İşsizlik oranı yükselmektedir...
Röntgen filmine bakınca, cari açıkla büyüdüğünü zanneden, “yüksek faiz, düşük kur” gibi zehirli politikalar üreten ve işin aslında sürekli borçlanarak tüketen bir ekonomiye sahip olduğumuz görülüyor...
Haliyle dışarıdan gelen sıcak para akımında ani tıkanma olunca da, piyasalarımız bir gecede buz tutuyor...
İç tasarruf oranı yüksek olan ülkelerde para arzındaki bolluk dış borçlanma ihtiyacını azaltıyor... Tasarruflar da üretim sektörlerine akıyor...
Bugün Türkiye’de başlı başına üretim, para kazandıracak iş olmaktan çıktı...
Bir şekilde ithalatla uğraşmıyorsanız ve üretici olmakta ısrar ediyorsanız işleriniz uzun vadede riskli demektir...
Hâlbuki üretiminizi finanse etmeyen bankalar, ithalat yaptığınız anda hem size hem de müşterilerinize kredi vereceklerdir...
Üretim derken öyle derin sanayi imalatına kadar da gitmeye gerek yok aslında...
İftar sofrasında böldüğünüz Ramazan pidesinde bile ithal un kullanılıyor...
Bu yılın ilk dört ayında 400 milyon dolarlık buğday ithal ettik... Bu arada çiftçiler borçları yüzünden icralık oldular... Toprak Mahsulleri Ofisi de 105 milyon TL net zarar açıkladı...
Üretici borç batağında icralık oluyor... İthal müsaadesi alanlar iyi paralar kazanırken, devletin kuruluşu da zarar yazıyor...
Ne kadar güzel bir tablo!
Beğenerek izliyoruz...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Cüneyt Arvasi Arşivi