“Görülmemiş felaket” ama...

“Görülmemiş felaket” ama...

Tekirdağ’ın Saray ilçesi ile İstanbul’un Silivri, Çatalca ve Bağcılar (İkitelli bölgesi) ilçelerinde meydana gelen sel felaketine dair haberleri, aralıksız olarak medya organlarından izliyoruz.
Bu arada yetkililerin, afetle ilgili olarak verdikleri rakamları dinliyoruz. Trakya ve İstanbul’a, dört beş ay içinde düşen yağış miktarı kadar yağmur; 24 saat içinde, hatta bazı bölgelerde bundan daha kısa süre içinde yağmış. Mesela İkitelli bölgesinde bir saat içinde 90 kg gibi, müthiş bir yağış gerçekleşmiş. İfade edildiğine göre, son seksen yılın en yüksek yağış miktarı imiş... Çatalca’ya iki gün içinde 237 kg, Terkos bölgesine 224 kg, İkitelli bölgesine ise, sadece birkaç saat içinde 181 kg yağış düşmüş...
Buraya kadar işin meteorolojik tarafı. Sonuç olarak tabii bir afet ile karşı karşıyayız.
Ama her seferinde, ders çıkarmamız gerektiğini söylediğimiz bu durumlardan sonra manzara hiç değişmiyor!.. Yine felakete maruz kalmış çaresiz insanların, öfkeli tavır ve şikayetleri, yetkilileri hedef alan sitem ve suçlamaları, kısacası, akıl ve mantığın gerilere itildiği, isyan duygularının kabardığı malum tablolar. Vatandaş bağırıyor: “Nerede bu devlet, nerede bu yetkililer” vs. vs... Ama aynı anda başka kanallarda o suçlanan yetkililer, yürütmekte oldukları kurtarma çalışmalarını anlatmaya çalışıyor!..
Ve yine her defasında olduğu gibi, bu felaketin sebeplerini irdelemeye çalışıyoruz. TMMOB ve onun şubeleri, şehir plancıları, münferit çalışan mimarlar, mühendisler, çevreciler, yetkili ve yetkisiz kişiler, resmi ve gayriresmî kuruluşlarda çalışan uzmanlar ve uzman olmayanlar... Hepsi ama hepsi kendilerine göre, felaketin sebeplerini izah etme derdinde. Bu harran gürran içinde, kimin ne dediği tam olarak anlaşılamadığı gibi, söylenenlerin doğruluk payı da tam olarak tespit edilemiyor. Felaket üzerinden siyaset yapmaya kalkanlarla, yıllarca kendilerinden beklenen fonksiyonu ifa etmek yerine, topu hep taca atanlar, demagoji yapmayı sürdürüyor.
Neticede “TEM otoyolu”nun bazı yerlerinin niçin nehir haline geldiği, yahut Basın Ekspres Yolu’nun neden Ayamama Deresi tarafından göle dönüştürüldüğü yine aydınlığa kavuşamıyor. Şayet böyle olmasaydı, 1996’da taşan aynı derenin etrafı ıslah edilmiş olurdu!
Evet yaşanan tabii felaket çok büyük... Kayıplar da çok büyük. Bu satırların yazıldığı saatlerde verilen resmî ilgilere göre maalesef 30 civarında can kaybı var. İnşallah daha fazla artmaz bu kayıplar.
Ancak tabii felaketin verdiği zarardan çok, bizim sorumsuzluk, ihmal; bilinçsizlik, nizam ve intizama uymamamız, rant ve kâr uğruna insan hayatının manasını hiç kale almamamız; kısacası ciddiyetsizlik ve cehaletimiz, tahribatı feci boyutlara taşıyor. Düşününüz, servis aracı olarak kullanılan arabanın yan kapıları olmadığı için, tam yedi tane talihsiz kadın, fabrika bahçesinde sele kapılıp hayatını kaybediyor? Söyler misiniz bu rezaletin sorumlusu kimdir? TIR garajında uyuyan altı tane şoförün bir daha uyanamayacak olmasının suçlusu kimdir acaba?
Bir de afet bölgesinde, sel sularında yüzen eşyaları toplamaya kalkışan insan kılıklı leş kargaları var ki, onların durumu felaketlerin en büyüğü!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi