Ankara'nın havası ve heyecanı başka
19 Şubat Salı sabahı, Mehmet Emin Genç kardeşim beni aradı. Arifan Radyosu’nda telefonla canlı yayına alacağını söylüyordu. Müsait olup olmadığımı sordu.
Sabah namazını müteakip 1-2 saat sonraya kadar uyurdum. O uykunun sünnet olduğunu sanıyordum. Halbuki sünnet olan gaylule dedikleri bir uyuma ve dinlenme tarzı o saatler değilmiş. Gaylule, öğlen saatlerinde bir uyku imiş. O da Batılıların siesta dedikleri kısa bir dinlenme biçimi imiş. O da öğlen saatlerine denk geliyormuş. Yıllarca yanlış uygulamaya artık alışmıştım. Terk etmek benim için zor oluyordu. Gaylule saatinde uyumaya vaktim de yoktu. Mehmet Emin kardeşime (abdest alabilmek için) üç beş dakika sonra aramasını söyledim. Sağ olsun öyle yaptı. “Başörtüsü yasağının kaldırılması Anayasa’ya kondu. Ancak buna rağmen, türban tartışması bitmiyor. Bu konuda ne diyorsunuz?” dedi.
Eminim ki, o konuda, benim ne düşündüğümü ve ne söyleyeceğimi benden iyi biliyordu. Fikirlerimi, kimseden korkmadan, halkın anlayacağı bir dille söyleyeceğimi de biliyordu. Bunun için dinleyicilerine de sesimizi duyurmak istiyordu. Gördüğüm ve bildiğim kadarı ile Mehmet Emin Genç kardeşim, Türkiye’deki en başarılı radyo programcıları arasında en başta gelenlerden biridir. Malum, Türkiye’yi en çok dolaşanlardanız. Kimin ne olduğunu az çok biliriz. Başörtü konusu çok uzun. Ancak burada mecburen özet olarak vermek durumundayım. Yoksa bir günlük yazıya sığdıramam.
Bir kere bizde türban diye bir serpuş yok. Anadolu hanımlarının (analarımızın, bacılarımızın, ninelerimizin) % 90’ının başörtülü olduğunu herkes biliyor. örtüyü lâiklikle özdeşleştiren şamatacı baskıcılar da biliyorlar. Hanımlarımızın, tesettür Allah’ın kesin emri olduğu için örtündüklerini de biliyorlar. ‘Başörtüsü’ deseler, örtülü hanımların nefretini kazanacaklar. Bunu göze alamıyorlar. Başörtüsü yerine türban sözcüğünü kullanıyorlar.
Türbanın mucidi ve mankeni, Amerikalı ünlü bir Hollywood sanatçısı oldan Silvana Pampani’dir. O bir moda fırtınasıydı. 50-60 sene gerilerde kaldı. Türban bir avuç dayatmacı ve baskıcının bahanesidir. Onu lâikliğin elden çıkışı sayacaklar. Bununla da bir rejim tartışması oluşturacaklar. Böylece iktidarı geçmişteki acı olaylarla korkutup, saltanat sürmeye ve millete tepeden bakmaya devam edecekler. Lâiklik, maiklik hepsi bahane... Aslolan onların zümresel çıkarları. Ben sözlerimi bitirince, telefonlarım kilitlendi.
Taksicilerden minibüsçülere, dolmuş müşterilerinden ev hanımı bacılarımıza, pazarcı esnafına kadar her kesimden sevenlerimiz bizi arıyorlardı. Dolmuş şoförünün biri; “Her zaman acele eden müşterilerim bana, ‘Ne acele ediyorsun? Radyonun sesini iyice aç, biraz da yavaş git ki, üzmez ağabeyimizin konuşmasını sonuna kadar dinleyebilelim’ diyorlardı.
“Müşteri velinimetimizdi. Ben de zâten öyle istiyordum. Konuşmanızı sonuna kadar dinledik” diyordu. Dolmuşçular ve taksiciler adına bana teşekkür ediyordu.
Aynı günün akşamı, sayın Ahmet Hakan’ın, CNN Türk’te bir programı vardı. Konuşmacılar, Oktay Ekşi, Tufan Türenç, Alper Görmüş, Haluk Şahin ve Nazlı Ilıcak gibi, değerli ve deneyimli gazeteci meslektaşlarımızdı. Başörtüsünü değil de güya türbanı konuşacaklardı. Sayın Ahmet Hakan’ın sık sık uyarılarına rağmen, bir türlü başörtüsü konusuna girmediler. çünkü o bir bahane idi. Asıl amaç, AK Parti’yi yıpratmak ve ortaya bir rejim sorunu çıkarmaktı. (Haşa) Sayın konuşmacılar, elbette ki art niyetli ve hain değillerdi ama, hemen hepsi kartel medyasına mensuplardı. Başka ne türlü konuşacaklardı? İktidar yıpranır da konu rejim tartışması durumuna getirilebilirse, eleştiriler, kolayca imha hareketine dönüşebilirdi. Ondan sonra gelsin darbe süreci... Her defasında böyle olmamış mıydı? Tabiî ki sayın konuşmacıların amacı bu değildi. Sadece legal muhalefet yapmaktı. Bu da herkesin hakkıydı. Kimse AK Parti’yi sevmek zorunda değildi. Programda çok değişik konular gündeme geldi. Yalnız başörtüsü yoktu. Bizce programın yıldızı sayın Alper Görmüş’tü. Sayın Türenç’le sayın Ekşi, manşetlerinde iktidarı yıpratmak gibi bir niyetleri olmadığını söylüyorlardı. Sayın Alper Görmüş kartelin iktidara karşı iyi niyetli olmadığını, çok çarpıcı bir misalle ortaya koydu. Onu başka bir gün yazarız inşallah. Bazı gerçeklerin dile getirilmesine vesile olduğu için sayın Ahmet Hakan’ı tebrik ediyoruz.
Sevgi ve saygılarımızla...