Patriot füzeleri ve gerekenler
Düne kadar, yetkili-yetkisiz bir kısım kimseler, konuşmaya, “Her tarafımız düşmanla çevrili” diye söze başlıyor, “eşsiz dehamız, strateji ve gücümüzle bu işleri yürütüyoruz” gibi pozlar takınarak, komşularla neredeyse çatışma noktasına getiriyor, sınıra gidip nutuk irat ediyorlardı. Suriye ile de böyle zamanlar yaşanıyordu. Bu hallerde, geri vitessiz tank revizyonu gibi patriot da gerekli olabilirdi. Ulaşım-iletişim teknolojisiyle dünya küçüldü, değişti. Sınırlar şeffaflaşıyor. Türkiye de değişti. Politikamız, “düşmanla çevrili” olmaktan “komşularımızla sıfır probleme” döndü. Ama değişemeyenler var.
Türkiye-Suriye yeni politikalarıyla, yanlıştan döndü, tarihi bir yakınlaşmayı başardı. Yeni dünyada milletler alın terlerini, silah ve komisyoncuya değil, ülke kalkınması ve refah için harcama gayretini öne almaktadırlar. Yönetimlerin öncelikli sorumluluğu budur. Komünizm’in, silah tehdidi ve “Berlin Utanç Duvarı” dayatmacılığını, 21. Asra taşıma gayretinde İsrail, yalnız kalmaktadır ve daha da yalnızlaşacaktır.
1) Patriot füzeleri ihtiyacı nereden çıktı? Amerika’nın Irak’ı işgal vahşetinde kullandığı güdümlü haberlerle televizyonlarda görüntülemesinden sonra.
2) İhtiyacımız olduğu zaman, kendi kararımızla mı alıyoruz? Silah üreticileri karar verdiği zaman mı? Üç sene geçmiş, yani 2006 yılında Patriot Füzesavar sistemleri istemişiz, Raytheon Co.ve Lockheed Martin şirketinden. Şirket sevinmiş bu yağlı ticarete ama Amerika senatosu “hayır” demiş.
3) Burada son derece önemli bir ibret var. Dünya devletleri artık değil silah alışını, satışını dahi meclisinden geçirmeden yapmıyor, yaptırmıyor. Bizim halimiz? Ülkeyi yöneten siyasi irade, silah satımına değil alımına karar vermek şöyle dursun, denetlenmesini yapabiliyor mu? Tarlada, denizde silah bitiyor. Yola getirilmesi gereken kaymakam, hakimin evinin yanında patlattırdığı el bombasıyla övünüp iftihar eden emekliler oluyor. Bir diğeri lav silahını eline alıp, milletle, akılla, vicdanla alay edercesine, “bu boru, boru!” diyor. Önce bu çarpıklıkları doğuran darbe anayasası düzeltilmeli.
4) Kaç milyar dolarlık silah alacağız? Belli mi? Bizim karar merkezi “Bir milyar dolar” diyor. 6,7 milyar diyenler var. Amerika, “7-8 milyar dolar” diyor. Hangisi doğru? Alım partileri devam edecek mi? Buz dağının görünmeyen kısmı ne?
5) Bu işlerin denetimi nasıl olacak? İddianame hazırlayan Savcı Sarıkaya avukatlık dahi yapamıyor. Hapishanede idamla yargılanan kimse hâlâ görev başında gözüküyor. Önce bunlar hallolmalı. Böyle bir durumun Irak’ta dahi yaşandığını tahmin etmekte güçlük vardır.
6) Milyarlarca dolarlık silah alıyoruz. Bu kararda TBMM var mı? Yok. Hükümet var mı? Silah alımlarını Savunma Sanayi İcra Komitesi kararlaştırıyor. Başbakan ve Milli Savunma Bakanı var ama... YAŞ kararlarında da varlar ama... Muhalefet şerhi olabiliyor. Önce darbe anayasası düzelmeli.
7) Böylesine evrensel bir ekonomik kriz zamanında Amerika’nın ve daha da fazla Patriot Füzesavar sistemlerini çok kârlı bir şekilde satmak isteyen Raytheon Co. ve Lockheed Martin şirketi ve komisyoncularının acelesi var belli. Fakat bizim de, böyle bir kriz zamanında milyar dolarlarımızı ülke ihtiyaçlarından koparıp silaha aktarmak için düşünmeye ve zamana ihtiyacımız vardır.
8) Daha da önemlisi, “Komşularımızla sıfır problem” politikamızı başarıyla bir yola koymuşken, bunun inkarı anlamına gelecek, milyarlarca dolarlık bir silah ticaretine girmek için çok daha fazla düşünmemiz gerekmektedir.
9) Çok daha önemlisi, ülkedeki her meselenin yanlışından sorumlu olan, olması gereken milli iradenin, TBMM’nin kontrol ve denetimini sağlayacak sistemin öncelik kazandırılarak meselelerin aydınlıkta tartışılmasına imkan doğrulması gerekmektedir.
Karanlık, aydınlığın yokluğu demektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.