Hırsıza ayakkabı fırlatmak...
IMF’nin görevleri arasında mali piyasaların uyum içinde çalışmasını gözetlemek ve risklere karşı üye ülkeleri önceden ikaz etmek maddesi de var...
Bu krize girerken IMF kanadından açık bir ikaz gelmedi...
“Yoğun denetim ve sıkı düzenlemeler krizi önleyebilirdi ancak serbest piyasalar üzerinde büyümeyi ve refahı imkânsızlaştırırdı” diyorlar...
Fakat kapitalizmin aslında bir serbest piyasa işleyişi olmadığı krizle birlikte ortaya çıktı...
İşi bu hale getiren finans kuruluşları, bankalar ve devasa büyüklükteki şirketler vergi mükelleflerinin paralarıyla devletleştirildiler...
Serbest piyasa sistemini bütün dünyaya zorla dayatanlar, iş kendilerine gelince sosyalistlerden daha katı devletçiler oldular...
“Türkiye IMF politikaları yüzünden 20 yıldan beri ekonomik krizlerle boğuşuyor.”
Türkiye’de büyük bir IMF lobisi ve onun devlet içinde özellikle mali bürokraside çok güçlü bir yapılanması var...
Bunların gayretiyle uygulanan IMF politikaları, 2000 ve 2001 yıllarında Türkiye ekonomisini berbat etti...
Mesela bu ülkede döviz kurları, serbest piyasa nizamı adına dışarıdan gelen vadesiz sıcak paraya göre belirleniyor...
Bu farazi para hesabına dayanarak Türk Lirası sürekli olarak fazladan değerlenmiş düzeyde tutuldu...
İthalat patladı, ihracat tekledi, dış ödemeler dengesi açık verdi, ağır borçlanmalara gidildi, işsizlik tıkanan tarım ve sanayi sektörleri yüzünden artmaya devam etti...
Ama bu durum bürokrasi tarafından kâğıt üzerinde büyüyen bir ekonomi olarak gösterildi... Siyasiler de bu verilere güvenip nutuklar attılar...
Bürokrasi tarafından üretilen rakamların gerçeği tam olarak yansıtmadığı biliniyor...
Mesela IMF kucağına oturtulmuş birçok ülkede olduğu gibi bizde de gayri safi milli hâsılanın (GSMH) hesaplanmasında bürokratik numaralar çevriliyor...
Fiyat endeksleri hesaplanırken kullanılan kalemler değiştirilerek reel bazda yerinde sayarken GSMH artmış gibi gösteriliyor...
Ekonominin bütününün fiyatını kapsayan GSMH deflatörünün yüzdesiyle de oynanınca, ortaya çıkan resmi fiyat endeksini kimse anlamıyor...
Bu şekilde yıllar boyunca ekonomi kâğıt üzerinde kalkınmış gibi gösterildi...
Olduğundan çok daha büyük gösterilen GSMH, fazladan değerlenmiş TL yüzünden dolar cinsinden hesaplandığında da yüksek görünüyor...
Kişi başına düşen milli gelir de böylelikle yüksek çıkıyor... IMF güdümündeki uluslararası derecelendirme kuruluşları da noter gibi bu işi tasdik ediyorlar...
Tefeciden alınacak paranın faizi bu suretle tespit ediliyor ve vaziyet millete kalkınma olarak yutturuluyordu...
Sermaye grupları ve bürokrasi tarafından ikaz sistemleri köreltilmiş ekonomiler krize girince IMF politikalarına tam teslimiyet mecburiyet halini alıyordu...
Dolayısı ile IMF ile yapılan stand-by anlaşmaları bazıları için muhteşem kazançlar anlamına geliyor...
Vatandaş da neden ikide bir kriz oluyor diye borsa endekslerine, döviz kurlarına bakıp işin aslını anlamaya çalışıyor...
IMF’nin asıl fonksiyonu ülkeleri borç batağına çekmektir...
Kapitalizmin tefecisi olan IMF ile anlaşma yapan ülkelerin 1973’de 150 milyar dolar olan borcu, 2000’li yıllarda trilyon dolar seviyesini aştı...
IMF, verdiği reçetelerde devlet harcamalarının azaltılması, özelleştirmeler, işten çıkartmalar, ücretlerin düşürülmesi ve uluslararası finans şebekelerine kolaylık sağlanmasını şart koşuyor...
Böylece ülkelerin üretim sektörlerini bozuyor ve onları tefeci eline düşmüş müflis tüccarlara çeviriyor...
Hükümetin IMF ile mesafeli duruşu bu bakımdan önemlidir...
Ancak mali bürokrasiden gelen rakamların sürekli kontrol edilmesi ve yanıltıcı etkilerinin de mutlaka dikkate alınması gerekiyor...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.