Onüç, ondört, onbeş, Amerika kalleş!
- Lütfü Bey; Türk Ordusu'nun kara birlikleri PKK kamplarını vurmak üzere Kuzey Irak'a girdi. Bu konudaki düşünceniz nedir?
- İki gerçeği hatırlatarak bu konuya giriş yapalım. Birincisi, Amerika izin vermeden Türkiye Kuzey Irak'a giremez. İkincisi, Amerika hiç kimseye karşılıksız bir şey vermez. Bu gerçeklerden yola çıkarak bu konuya bakarsak o zaman şu soru karşımıza çıkar. öyleyse Kuzey Irak'a girmemize izin vermesi için Türkiye Amerika'ya ne verdi? Hatırlayalım, son zamanlarda Amerika'nın Türkiye'den en fazla istediği şey neydi? Amerika'nın İran'a yapacağı saldırıya Türkiye'nin de destek vermesi. Peki Amerika'nın İran'a yapacağı saldırılara Türkiye'nin şu ya da bu şekilde destek vermesi bir Türkiye-İran savaşının fitilini ateşlemez mi? Umarız ki Türkiye, Kuzey Irak’a girmesi için Amerika’nın verdiği izne karşılık olarak, Amerika’ya İran’a yapacağı saldırıya destek sözü vermemiştir. Eğer verdiyse, korkarız ki biraz daha yaklaştı Türkiye İran savaşı! Bu konuya Türkiye ile Amerika açısından baktığımızda durum böyle. Peki Iraklı Kürtler açısından baktığımızda durum ne? Iraklı Kürtler Amerika'dan fazla Amerikancı kesilmişlerdi. Her biri başlarına birer kovboy şapkası geçirmişler, bölgenin kabadayısı kesilmişlerdi. Amerika dayıları, Bush babalarıydı ya, kim tutardı onları? Onlar kimden korkardı? Ancak bir türlü öğrenemediler ki, Bush Bush'luğunu yapar! Amerika işine geldi mi evladını da, anasını da satar! Amerika işine geldi mi Türkleri, işine geldi mi de Kürtleri satar. Amerika herkese, her an, her türlü kalleşliği yapar. Bunu bize ta küçükken şu tekerlemeyle öğretmişlerdi: Bir, iki, üçler, yaşasın Türkler. Dört, beş, altı, Polonya battı. Yedi, sekiz, dokuz, Fransa domuz. On, onbir, oniki, İtalya tilki. Onüç, ondört, onbeş, Amerika kalleş! İşte bu tekerlemeyle Amerika'nın kalleşliğini bize ta küçüklüğümüzde öğrettiler. Darısı tarihten bir türlü ders almayanların, bu gerçeği bir türlü öğrenemeyenlerin başına!
HAM DEMOKRASİ TAM DEMOKRASİ OLSUN!
- Şimdi Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanı olan eski Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygur'un konuşmacı olarak katıldığı bir toplantıda resmen askeri darbe çağrısı yapıldı. Ancak şu ana kadar o toplantıyı düzenleyenler hakkında hiçbir işlem yapılmadı. Bu şekilde demokrasi korunabilir mi?
- Bizdeki tam demokrasi değil ham demokrasi! Darbeci generallerce ikide bir de ham yapılan demokrasi! Olgunlaşmasına izin verilmeyen, onun için de hep ham kalan bir demokrasi! Zaten tam demokrasi olsa, hiç o darbe çağrıları yapılabilir mi? Demokrasiye geçeli elli küsur yıl olmuş; bu süre içinde dört darbe, bir o kadar da darbe teşebbüsü olmuş. Böyle bir ülkede elbette tam demokrasi olmaz, ham demokrasi olur! Demokrasi olgunlaşmaz, hep ham kalır! Darbeci generallerce olgunlaşmasına izin verilmez, hep ham yapılır! Darbe yapılması için gerekçeler de hazırdır. Dün "Bu kış ülkeye komünizm gelebilir; laik-demokratik rejim elden gidebilir" gerekçesiyle darbeler yapıldı. Ve "Türkiye Atatürk'ün Türkiyesi gibi bağımsız olsun; emperyalistlerin sömürgesi olmaktan kurtulsun" dediği için Deniz Gezmiş gibi gençler asıldı. Şu işe bakın ki "Atatürkçü" denilen bazı generaller "Türkiye Atatürk'ün Türkiyesi gibi bağımsız olsun; emperyalistlerin sömürgesi olmaktan kurtulsun" diyen gençleri astı. Ama sonra 12 Mart, 12 Eylül gibi darbeleri yapan bu generaller için ABD'nin "bizim oğlanlar" dediği ortaya çıktı. Dün askeri darbe yapmak için "Bu kış ülkeye komünizm gelebilir; laik-demokratik rejim elden gidebilir" gerekçesinin yerini bugün "Bu kış ülkeye şeriat gelebilir; laik-demokratik rejim elden gidebilir" gerekçesi aldı. Yahu bırakın da bu kış ülkeye demokrasi gelsin! Ham demokrasi olgunlaşıp tam demokrasi haline gelsin! Gerçi bu kış ülkeye demokrasi gelirse, dün "Bu kış ülkeye komünizm gelebilir", bugün ise "Bu kış ülkeye şeriat gelebilir" diyen askeri darbecilerin iktidarları, çıkarları ellerinden gidebilir. Zaten onların korkuları da laik-demokratik rejimin ellerinden gitmesi değil, iktidarlarının, çıkarlarının elden gitmesi değil midir?
ANA MUHALEFET ANA SORUNLARLA UĞRAŞSIN!
- CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, üniversitelerde başörtüsüne özgürlük tanınmasıyla ilgili olarak, "Anlaşılan Türkiye laiklikten sıkıldı" diyerek laikliğe sahip çıkılmamasına tepki gösterdi. Nasıl değerlendiriyorsunuz onun bu yaklaşımını?
- "Türkiye laiklikten sıkıldı" diyen Deniz Baykal'a denmesi gereken şu ki, Türkiye asıl Deniz Baykal'dan sıkıldı! Hem de fena halde sıkıldı. Onu kırk yıldır siyaset sahnesinde görmekten sıkıldı. Kırk yıldır ülkesine de, partisine de hizmet etmeyen, sadece kendisine hizmet eden hizipçi anlayışından sıkıldı. Sorun çözen değil, sorun üreten siyaset anlayışından sıkıldı. Mesela halkın, özellikle de üniversite mezunu gençlerin işsizlik gibi büyük bir sorunu var. Peki ana muhalefet partisinin başkanı olarak Deniz Baykal'ın bu konuda bir çözüm önerisi, bir çözüm projesi seslendirdiğini duyan var mı? Mesela bugün ülkemizde yoksulluk sınırında, açlık sınırında bulunan milyonlarca insan var. Peki ana muhalefet partisinin başkanı olarak Deniz Baykal'ın bu konuda bir çözüm önerisi, bir çözüm projesi seslendirdiğini duyan var mı? Mesela bugün ülkemizde çalışanlara yönelik büyük bir emek sömürüsü var. Peki ana muhalefet partisinin başkanı olarak Deniz Baykal'ın bırakın bir çözüm önerisi, bir çözüm projesi seslendirmesini, bu konuda bir çift laf ettiğini duyan var mı? Gelir adaletsizliği, eşitsizlik konusunda bir çift laf ettiğini duyan var mı? Kısacası halkın bunlar ve bunlara benzer pek çok hayati sorunu var; ama maalesef ülkemizde bu hayati sorunlarla ilgilenecek bir ana muhalefet partisi yok. Ana muhalefet ana sorunlarla uğraşmıyor! Ana muhalefet, ülkenin ana gündem maddeleriyle ilgilenerek değil, suni gündem maddeleri üreterek kendine de, ülkeye de yazık ediyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.