Cüneyt Arvasi

Cüneyt Arvasi

Hadi finans merkezi olalım...

Hadi finans merkezi olalım...

IMF ve Dünya Bankası toplantıları İstanbul’da devam ediyor...
Bu toplantıların çok önemli bir etkisi oldu... Kongre salonunda satılan sandviçin fiyatı 15 liraya çıktı...
Bu önemli ekonomik gösterge dışında yapılan konuşmalar, verilen beyanatlar zaten bilindik şeylerdi...
Ortadaki fikir kargaşasına bakınca, ekonomik krize teşhis koymaya ve geleceğin finans dünyasını planlamaya çalışan bu seçkin zevatın daha ciddi krizleri tetikleyebileceği de görüldü...
Para ve finans gözlerini o kadar döndürmüş ki; krizin derinleştirdiği sorunlardan bile bihaber davranıyorlar...
Mesela dünya açlık haritası bu yıl çok genişledi...
Finansal kriz yüzünden bütün dünyada açlık çekenlerin sayısına yüz milyon kişi daha eklendi...
Birleşmiş Milletler teşkilatının verdiği rakamlara göre halen dünyada dokuz yüz yirmi dört milyon kişi açlıkla boğuşuyor...
Açlık öyle bir şey ki; resmin bir tarafında ailesini günde tek bir dolarla doyurmaya çalışan yüz milyonlar, toz fırtınalarının estiği çatlamış topraklar üzerinde oturmuş ölümü bekleyen kadınlar ve çocuklar var...
Öte yanında yüz milyonluk servetini katlamak ve yaşadığı lüks hayatı bir sınıf daha yükseltmek için hırstan gözü dönmüş vaziyette o tek dolarlara göz dikenler var...
Bu soygunun, savaşlara, siyasi çatışmalara, silaha, sömürüye akan trilyonlarca dolarlık bir ekonomisi de var...
Açlık çeken insan yığınlarının dörtte üçü kırsal kesimlerde, kalanı da büyük şehirlerin varoşlarında yaşıyor...
Yani yeryüzünde yaşayan her yedi kişiden biri aç yatıyor, aç kalkıyor...
Hâlbuki gıda üretiminde, dünya tarihinde daha önce misli görülmemiş bir bolluk yaşanıyor...
İstatistiklere göre dünyada herkese yetecek kadar yiyecek üretiliyor...
O halde bu açlık niye?
Yaklaşık bir milyar insan, dünyada yeterince yiyecek olmadığı için değil, paraları olmadığı için açlar...
Açlığı besleyen ana unsur, Dünya Bankası ve IMF'nin dayattığı ekonomik reçetelerden başka bir şey değil...
Sekiz silindirli lüks arabaya binmek için geliştirilen bioyakıt politikaları etanolün hammaddesi olan milyonlarca ton mısırı gıda sektörlerinden çekerek petrol endüstrisine kaydırdı...
Buğday üretilen alanlar da mısır üretimine tahsis edildi... Fiyatlar emtia borsalarında finansal yatırımcıların tükenmek bilmez hırsları yüzünden allak bullak oldu...
Batı ülkelerinde bir depo bioyakıtın üretilmesi için kullanılan mısır, Afrika sahralarında yüz elli insanın bir günlük gıdasına eşdeğer hale geldi...
Denge iyice bozulunca alarm zilleri çalmaya başladı... Ekilebilir tarım arazileri mahdut olan zengin ülkeler, başka devletlerden arazi satın almaya veya kiralamaya başladılar...
Suudi Arabistan, Endonezya’dan, Birleşik Arap Emirlikleri de Sudan ve Pakistan’dan, Güney Kore de Moğolistan ve Arjantin’den milyonlarca hektarlık toprak satın aldılar.
Kalabalık nüfusuyla dünyanın yüzde 20’sini besleyen Çin’in bile gelecek on yıl içinde bir milyon çiftçisini Afrika’ya yerleştirmesi bekleniyor...
Finans piyasaları krize girince, gıda fiyatlarının emtia borsalarında fazladan oynamayacağı ve açlık tehlikesinin bu suretle azalacağı tahmin ediliyordu...
Ancak tersi oldu... Sermaye zengin ülkelerde bağlı kaldığından fakir ülkelerde tarım ve gıda sektörlerine yapılacak yatırımlar için kaynak bulunamıyor...
IMF ve Dünya Bankası bu sorunları çözmek yerine finans sektörünün kâr edebilmesi için yeni tertipler peşinde koşuşturuyor...
“İstanbul’u finans merkezi yapalım” gazına gelip bu toplantılardan medet umanlara gülmemek elde değil...
Tefeciye çırak olmayı itibar zannediyorlar...


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Cüneyt Arvasi Arşivi