Kimin itibara ihtiyacı var?
çarşamba günü bizim gazetede "İskilipli'ye iade-i itibar" başlıklı haber dikkatinizi çekmiştir.
"Toplumsal Olayları Araştırma ve Yüzleştirme Derneği", İstiklal Mahkemeleri'nde yargılanıp haksızlığa uğradığı düşünülen tarihi kişiliklere iade-i itibar için hukuki çalışma başlatıyormuş.
Bu kişilikler arasında İskilipli Atıf Hoca'nın yanı sıra Hüseyin Avni Ulaş, Sabahattin Ali, Prens Sabahattin, çerkes Ethem gibi isimler de yer alıyor..
Başlığa itirazım var..
Doğrusu 'iade-i muhakeme' olmalıydı..
Atıf Hoca'nın tutuklanmasını gerektirecek bir suç dahi işlemediği kanısındayım..
Olay üzerinde duracak değilim..
Atıf Hoca itibarını hiçbir zaman yitirmedi..
S. Ali'nin de iade-i itibara ihtiyacı yok..
Milli Şef İsmet Paşa döneminde parti kodamanlarını, yolsuzlukları, yoksullukları eleştiren S. Ali'nin bütün kitapları bugün bir banka tarafından yayınlanıyor..
Burjuvaziye savaş açmış, Komünist şair Nazım Hikmet'in kitapları gibi..
S. Ali'nin "Aldırma Gönül" şarkısı dillerde terennüm edilirken iade-i itibarın sözü mü olur?
'Yüzleştirmeciler" gerek S. Ali'nin, gerekse Atıf Hoca'nın mezarlarının bulunabilmesi için girişim başlatırlarsa, çok daha iyi iş yapmış olurlar..
* * *
İade-i muhakemeye dönelim..
Mesela Rauf Orbay'ı hatırlayalım..
Atatürk'e suikast girişimine karıştığı iddiasıyla gıyabında yargılandı, on yıl kürek cezasına çarptırıldı..
Orbay, yurt dışında olduğu için kurtuldu..
1933'de af çıktı..
İsmet Paşa Cumhurreisi olunca Orbay'la barışmak istedi..
Orbay'ı Meclis'e sokmak istiyordu..
Paşa, "memleketin sana ihtiyacı var, gel birlikte çalışalım" dedi..
Orbay'ın tek bir şartı vardı, iade-i muhakeme..
Yani aklanmak..
"üzerimde suç yaftası varken, olmaz" diye kestirip attı..
Lakin hukuki bir sorun vardı. İstiklal Mahkemeleri 1927'de kaldırılmış, 1993'te af çıkmış, dosyalar da imha edilmişti..
Sonunda makul bir yol bulundu.. Başbakan ve CHP Genel Başkan Vekili Refik Saydam bir beyanname yayınladı..
Beyannamede Orbay için "Muhakeme iade edilebilseydi beraatin muhakkak olacağı kanaatine varılmış olduğu görülmüştür" deniliyordu.
Böylece Orbay mebus oluyor, küskünlükler de son buluyordu.
Hatta bir riyavete göre Orbay az kalsın Başbakanlığa getirilecekti.
Kimi tarihçilere ve siyasetçilere göre bu beyannameyle İstiklal Mahkemeleri'nin çoğu kararlarının siyasi olduğu, yanı sıra çoğu insanın masumiyetleri örtülü biçimde itiraf ediliyordu.. Orbay anılarında beyannameyle ilgili hislerini şöyle anlatır:
"Peki.. İdam edilmiş masumların yaşama hakkını geri getirmek mümkün mü idi? Onların darağaçlarındaki cesetleri üzerine yapıştırılan ihanet-cinayet yaftasının, evlat-ahfadının taşıyacakları elem ve ızdırap ne olacaktı.. Böylesine komplonun zaman aşımı olabileceğini kabul etmek hangi adil vicdanın tasdik edeceği laubaliliktir".
Acı..
Ama gerçek.
Haluk Şahin'in takımı maça giremiyor..
Haluk Şahin'in "Liberaller, Ulusalcılar, İslamcılar ve ötekiler" başlıklı kitabı yayınlandı.. Geçen Tv-8'de Gökmen Karadağ'ın konuğuydu. Şahin'le pek çok noktada farklı düşünsem bile, çakıştığımız hususlar da var.. Hiç olmazsa Şahin, düşünüyor, kavramsallaştırmalar yapıyor.. Paradigmalar da çiziktiriyor.. İş başörtüsüne gelince, tökezliyor. "öğrencim başörtülü olabilir.. Ama açmasını isterim" deyiverince, Karadağ, "Böyle bir göreviniz mi var?" diye sorunca mesela.. Filozofik analizlere doğru seyreden Şahin bu noktada barok bir aydın görüntüsü verdi.. Laisist arındırmacı-ötekileştirmeci bir zihinsel sapma durumu, bu. Gerçi Şahin, aileden tevarüs ettiği bir önyargıyla böyle düşünmüş olabileceğini itiraf da etti. Her neyse, Şahin, liberal aydınlarla ortak noktalarının çok olduğunu, ancak küreselleşme-ulusdevlet ilişkisinde onlardan ayrıldığını belirtti, sosyal-devlet'e vurgu yaptı. Ben de katılıyorum.. Batı standartlarında bir demokrasi istiyor Şahin de.. Bir bayrak kapmak istiyor, ama ortada bayrak yok. Bütün bayraklar el değiştirmiş. Bu yüzden "ötekiler'denim" diyor ve ekliyor, "Bizim maça girecek 11'imiz yok"..
Şahin'in bazı tespitleri şöyleydi..
BİR: Ulusalcılar tartışmayı kaybettiler.. Hala özeleştiri yapmadılar..
İKİ: CHP, Batılılaşma ve Avrupa Birliği bayrağını AK Parti'ye kaptırdı.. CHP Avrupa düşmanı, adeta yabancı düşmanı bir parti hüviyeti kazandı..
üç: ötekiler'i Sol, sosyalistler, sosyal-demokratlar teşkil etmeli.. (Ama neredeler?)
Haluk Şahin'in kitabının yanı sıra Ali Bulaç'ın "Din-Kent ve Cemaat: Fethullah Gülen örneği" çalışmasıyla, İlber Ortaylı, Hilmi Yavuz ve Deniz ülke Arıboğan'ın makalelerinin yer aldığı "Cumhuriyetimize Dair" kitabın birlikte okunmasında fayda var.. üç kitap, beş ayrı perspektif. Hem biribirinden farklı, hem biribiriyle ilişkili.. çünkü odak nokta, Türkiye'nin bugünü'nü anlamak. Tartışma gündemlerimize ilişkin düşünce işcilikleri.. Ben asıl, Ali Bulaç'ın "İslamcıların üç Nesli" başlıklı sosyolojik çalışmasını çoook merak ediyorum.. üç yıldır üzerinde çalışıyordu.. Tanzimat'tan günümüze, üç ayrı dönem İslamcılığını ele aldığı çalışma, doğal olarak siyaseti de içeriyor.