İran’ın da açılıma ihtiyacı var
İran’da Devrim Muhafızları’na düzenlenen saldırının Cundullah tarafından üstlenilmesi ve İran Sünnileri Birliği Başkanı Ebu’l-Muntasır El-Beluşi tarafından İran rejimine mesaj olarak nitelendirilmesi İran’daki Sünnilerin durumunu bir kez daha gündeme getirdi.
Öncelikle altını kalın çizgilerle çizerek şunu belirteyim ki, birileri bulanık suda balık avlamaya kalkışmasın:
Sünniler adına da yapılmış olsa bu intihar saldırısını kesinlikle onaylamıyorum.
İstanbul’da, Bağdat’ta, Amman’da, Riyad’da düzenlenen terör saldırısına ne kadar karşıysam İran’ın herhangi bir kentinde düzenlenen terör saldırısına da o kadar karşıyım.
Sonsuza kadar Şii olarak da kalsalar, kendi ülkemin insanları için istediğim gibi İran halkı için de tüm kalbimle huzur, güven ve istikrar dilerim.
Fakat bu İran’dan gelen resmi rivayeti sorgusuz sualsiz kabul etmemizi gerektirmiyor.
Türkiye’de son dönemde resmi rivayet ve kabuller özgürce tartışılıp bir takım ezberler bozulunca sorunların çözümü nasıl ki kolaylaşmışsa, bu İran için de geçerli...
“Dış güçlerin oyunu” ve “İşin içinde CIA’nın parmağı var” gibi ucuz söylemlerin sorunları çözmediğini gördük hep birlikte...
Dilerim İranlı yöneticiler de bu gerçeği en kısa sürede kabullenirler.
Dış güçlerin tehdidi olacaktır elbette...
Fakat dışarının tehdidini üzerinde hisseden bir ülkenin ilk yapması gereken içeriyi sağlamlaştırmak değil midir?
İran’ın ırki ve mezhebi azınlıkları kazanması gerekir.
Müslüman Kardeşler’e yakın ünlü haber sitesi İslam Online’da çalışan araştırmacı-yazar Ali Abdülaal, İslam Online’da Cundullah örgütüyle ilgili bir makale yayınladı.
Mısırlı yazar; Cundullah’ın kim olduğunu ve ne istediğini orada şu şekilde özetliyor:
“İran’ın ele geçirdiği üyelerini idam etmeyi alışkanlık haline getirdiği Cundullah, 2002 yılında dini ilimler öğrencisi Abdulmelik Rigi tarafından kurulan silahlı Sünni bir harekettir.
Örgütün amacı genelde Sünnilerin ve özellikle de Beluşilerin haklarını savunmaktır.
Tahran Hükümeti’nden taleplerinden bazıları ise şu şekildedir:
- Sünni bölgelere daha fazla özgürlük
- Adil gelir dağılımı
- Sünnilere cami ve okul açma özgürlüğü”
Ali Abdülaal, Cundullah’ın başlangıçta Sünni kentlerde kitap ve broşür dağıtarak Sünnileri kendilerine uygulanan zulme karşı bilinçlendirme yoluna gittiğini fakat İran Hükümeti’nin cemaat üyelerini tutuklayıp bir kısmını idam etmesi üzerine silaha sarıldığını bildiriyor.
Cundullah Beluşilerin yüzde kaçını temsil ediyor, net olarak bilmiyoruz.
Yukarıdaki talepler de gayet haklı talepler...
Fakat bunu dile getirmenin yolu kanlı eylemler düzenlemek olamaz, olmamalı...
Çünkü şiddet şiddeti doğurur.
Daha önceki saldırının hemen ardından intikam duygusuyla cezaevindeki insanlar saldırının sorumlusu ilan edilerek alelacele idam edilmiş, Sünnilerin evlerine baskınlar düzenlenmiş ve birçok kişi gözaltına alınmıştı.
Korkarım şimdi de aynısı olacak...
İran’ın Pakistan’a sınırötesi operasyon için izin istediği haberleri yer alıyor medyada...
Tahran’ın Cundullah’a karşı başvurduğu yollardan biri de Beluşiler arasında Amerikalıların Irak’ta direniş güçlerine karşı kurduğu “Sahve Meclisleri” benzeri yapılar oluşturarak bunları silahlandırmak...
Saldırıya hedef olan toplantının da işte bu türden bir toplantı olduğu söyleniyor.
Birileri Ahmedinejad’a sınır ötesi operasyonların ve “Beluşileri Beluşilere kırdırma”nın çözüm olmadığını anlatmalı...
İran’ın bir an önce açılım yapmaya ihtiyacı var.
İran Anayasası’nda devletin mezhebinin 12 İmam Şiiliği olduğu değiştirilemez ve değiştirilmesi dahi teklif edilemez bir madde olarak yer alırken bu açılımlar ne kadar sözde değil özde olabilir; orası tartışılır..
Ama İran’ın huzura ve istikrara kavuşabilmesi için bazı adımlar atması gerektiği kesin...
Bir de İranlı yöneticiler tahrik edici açıklamalardan kaçınmalı...
Ahmedinejad seçim kampanyaları sırasında devlet televizyonu ekranlarında Aşere-i Mübeşşere’den Hz. Talha ve Hz. Zübeyr’e ağır hakaretlerde bulundu.
Gelen tepkilere rağmen aynı hakaretleri seçimi kazandığı ilan edildikten hemen sonra yaptığı konuşmada da tekrarladı.
Canlı yayınlanan konuşmayı tüm dünya dinledi.
Bir yandan “vahdet”, “kardeşlik” derken diğer yandan bu tür konuşmalar yaparsanız insanlar size inanır mı?..
Ahmedinejad’ın cennetle müjdelenen iki sahabiye hakaretini işiten İran’ın Sünni vatandaşları neler hissetmişlerdir acaba?..
Tahran rejimi, kendi ülkesinde huzur ve istikrar istiyorsa başka ülkelerde “mezhep kartı”nı kullanmaktan şiddetle kaçınmalı...
Çünkü siz mezhep kartını kullanırsanız, aynı kart size karşı kullanıldığında itiraz hakkınız olmaz.
Siz Yemen’de Husileri direnişçi kabul eder ve Yemen Ordusu’na karşı düzenledikleri eylemleri onaylarsanız, birileri de Cundullah’ı direnişçi ilan eder ve İran Ordusu’na saldırılarını onaylar.
Bizim bazı yazarların İran’daki olaylar hakkında yazdıklarını okuyunca şaşırıyorum.
Türkiye’deki demokratik açılımlara sonsuz destek veren kalemler, sözkonusu İran olunca faşistlikte en ileri çizgiye kayıveriyorlar.
PKK’lılardan dahi esirgemedikleri hoşgörünün binde birini nedense İranlı Sünnilere ve haklı taleplerine karşı gösteremiyorlar.
Maşaallah, İran’ın resmi ajansı gibiler...
Cundullah liderinin kardeşinin nasıl CIA’den yardım aldıklarını itiraf ettiğini yazıyorlar.
Reformcu liderlerden El-Ebtahi de itiraf etmişti mahkemede, dış güçler tarafından nasıl da kandırıldıklarını...
Bu tür itirafların işkence altında zorla alındığını bilmek için araştırmacı gazeteci olmaya gerek yok.
Aynı işkenceyi size yapsınlar, “Roma’yı ben yaktım” dahi dersiniz...