Domuz gribi diye diye…
Haftalardır domuz gribiyle yatıp kalkıyoruz. Konu gündemimize öyle oturtuldu ki uykularımızı kaçıracak derecede. Hani Allah (cc) ın kudret ve iradesine iman ve teslimiyetimiz olmasa, nerdeyse ailece psikolojimiz bozulacak…
Derler ya “koyun can derdinde, kasap et derdinde” eğer iddia edildiği gibi bu virüsler, belli odaklar tarafından laboratuarda üretilen birer biyolojik silahsa; -ki kuvvetle muhtemel- onlar bu felaketten milyar, belki trilyon dolarlar vurgun peşindeler. Medya tüm birimleriyle raiting yapma ve böylece rant sağlama peşinde. Tabi bu senaryo doğruysa medya patronlarıyla ilaç kodamanları büyük ihtimalle ortaktırlar. Diğer arada koşturanlarda fgüran…
Bu arada olan mazlum insanlara oluyor. Maddeyi ilah edinen, gözü doymaz para babası müstekbir zalimler, bir şekilde sömürü çarklarını dönderiyorlar. Ya dünya halklarını, terör ve anarşiyle birbirlerine düşürüp iki tarafada silah satarak sömürüyorlar. Ya Filistin, ırak, Afganistan vs yerleri işgal ettikleri gibi işgal edip bu vesileyle bir sürü ülkeye silah satıyorlar.
Bu arada işgal ettikleri mazlumların tepelerine, yıllanmış, miadı dolmuş, imhası son derece külfetli olan; kimyasal, biyolojik, konvansiyonel vs tonlarca silahlarını getirip boca ediyorlar. Ayrıca sizi Saddam vb. zalimlerden kurtardım diyerek oraların petrol, doğalgaz vs zenginliklerine 39-49 yıllığına el koyuyorlar.
Savaşlar seyrekleşip, işgal, sömürü, silah satımı vs yollarla yeterince para akışı olamayınca da domuz gribi, kuş gribi vb. gripler gibi biyolojik silahlar, devreye giriyor. Çünkü uluslar arası böyük böyük! Şirketler yeterince kar etmezlerse küresel kriz olur.
Aynı şu reklamdaki gibi;
Virüs üret ki; üretince üreten biyo kimyager uzman kazanır… uzmanın çalıştığı laboratuar kazanır… onun kullandığı aletleri üreten şirketler kazanır… sonra aynı şirketler, anti virüs aşı üretir kazanır... Bu aşıları taşıyan nakliyatçılar, kazanır, pazarlayan pazarlamacılar kazanır… maske üreten fabrikalar, diken atelyeler, pazarlayan medikalcılar kazanır… Tedavi eden doktorlar, hemşireler, hastabakıcılar kazanır… hastalar çoğaldıkça sedye, yatak yapan sanayici, usta, kalfa, çırak kazanır… acil hastaları taşıyan ambulansın çalışanları, ambulansı tamir eden tamirci, patlayan lastiğini yapan lastikçi kazanır… bu arada tüm uğraşlara rağmen bu virüslerle ölenlere tabut yapan marangozlar, kefen bezi üreticileri ve mezarcılar da kazanır… bir tek sen kaybedersin. Ne gam?...
Yani kardeşim virüs al ver ekonomiye pardon uluslar arası hırsız, namussuz, sülük kompradorlara can ver… bu arada dünya birkaç milyon candan olmuş ne zararı var. Önemli olan büyükler zarar etmesin. Sonra ekonomik kriz doğar zararı yine sana döner. Soğan sarımsak zamlanır. Yaaaa…
Şimdi işin gözden kaçırılan asıl özüne gelelim.
Domuz gribi, kuş gribi vb. gripler, biyolojik silahlarmıdır? Yoksa kulların bunca isyan ve nankörlüklerine karşı Allah (cc) ın bir gazabı mıdır? Bu da tartışılmalıdır.
• Bir işveren, işin hakkını verenle vermeyen işçisini,
• Anne baba, evlatlığın hakkını verenle vermeyen evlatlarını,
• Mülk sahibi, kirasını ve kiracılık hakkını verenle vermeyen kiracıyı,
• Öğretmen, dersin hakkını verenle vermeyen öğrencisini bir tutmadığı gibi;
Malikül mülk, halikul kuva vel kuder olan Kainatın sahibi Allah (cc) da kulluğun hakkını verenle vermeyen kullarını, şükreden kullarıyla nankörleri elbette bir tutmaz.
Şu halde ekranlarda boy gösteren bilim adamları! İşin sadece fiziki ve maddi yönünü ele alıp manevi yönünü ısrarla göz ardı etmekle hata ediyorlar. Halbuki dünya kurulalı, nice kereler aynı olaylar yaşanmadı mı?
Olayın özeti şu; insanlar şükrettikçe Allah (cc) rızık, rahmet ve bereketini artırdı. Sağlık ve sıhhat verdi, nankörlük yaptıklarında ise bazen uyarı, bazen şefkat tokatı, bazen de azap kamçısı olarak değişik bela ve musibetler gönderdi. Allah (cc) ın yanında o virüslerin milyonlarcası var. Kur’anda helak çeşitlerinin onlarca örneğini bulabilirsiniz.
Şu ilahi ve nebevî uyarıları beraberce tefekkür edelim.
Allah (cc) şöyle buyuruyor;
• “Andolsun, eğer şükrederseniz elbette size nimetimi artırırım. Eğer nankörlük ederseniz, hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir.” (İbrahim 14/7)
• “Onlardan önce nice nesilleri helâk ettiğimizi görmediler mi? Yeryüzünde size vermediğimiz imkân ve iktidarı onlara vermiştik. Onlara bol bol yağmur yağdırmıştık. Topraklarından nehirler akıttık. Sonra da günahları sebebiyle onları helâk ettik ve arkalarından başka bir nesil var ettik.” (enam 6/6)
• “Öyleyse yalnız beni anın ki ben de sizi anayım. Bana şükredin, sakın nankörlük etmeyin.” (bakara 2/152)
Resulullah (sav) şöyle buyurur:
“beş şey var ki bunlarla imtihan edilir ve başınıza böyle musibetler gelirse haliniz yaman olur. Sizlerin böyle bir zamanda yaşamanızdan Allah (cc) a sığınırım.
1. bir toplumda zina açıktan yapılacak kadar ileri gitmişse, o toplumda geçmişte olmayan hastalıklar yaygın hale gelir.
2. ölçü ve tartıda hile yaparlarsa, mutlaka kendilerini kıtlık, şiddetli geçim sıkıntısı, ve idarecilerin zulmü yakalar.
3. zekat vermede cimrilik yaparlarsa, onlara gökten yağmur yağdırılmaz. Şayet hayvanlar olmasaydı onlara hiç yağmur yağdırılmazdı.
4. Allah (cc) ve Resulune (sav) verdikleri sözü bozarlarsa, mutlaka onlara kendilerinden olmayan bir düşman musallat olur ve ellerindekinin bir kısmını alır.
5. onların idarecileri Allah (cc) ın kitabıyla hükmetmezlerse, mutlaka aralarında anarşi ve çekişme baş gösterir. (İbni mâce, Bezzar, Beyhakî, terğib ve terhib trc. Huzur y. zekatS c. 2 s. 206)
Elbette tedbir almayalım, bilimsel verileri boş verelim demek istemiyoruz. Ancak maddi/fiziki tedbirlerin beraberinde Allaha (cc) kulluğun gereğini yerine getirmezsek ciddi bir yanılgıya düşmüş oluruz. Bizim asıl isyanımız kartel medyasının her tabii felaketi işlerken kainatın sahibini devre dışı bırakma girişimidir. Buna karşı uyanık olalım.
Unutmayalım ki bu kainatın bir sahibi var. Her şey onun emir ve iradesiyle hareket ediyor. Onu izni olmadan bir ağacın yaprağı dahi yere düşmez. Onun gücü tüm güçlerin, planı tüm planların üstündedir.
Allahu ekber ve lillehil hamd… Hasbunallahu ve ni’mel vekîl…