Mehmetçikler baştan birinci, generaller sondan birinci!
- Lütfü Bey; holding medyasında yayınlanan anketlere göre, milletin en güvendiği kurum orduymuş. Siz de aynı düşüncede misiniz?
- Mesela millete “Ordunun komuta kademesine, Genelkurmay’a güveniyor musunuz” diye sorulsa, ne sonuç çıkar? Gerçekleri ortaya çıkartmak isteyenler soruyu bu şekilde sorar. Ama anketlerde soru bu şekilde sorulmuyor. “Mehmetçiğe güveniyor musunuz” anlamına gelecek şekilde formüle edilip, “Orduya güveniyor musunuz” diye soruluyor. Soru bu şekilde sorulunca elbette ordu en güvenilir kurum çıkıyor. Nasıl çıkmasın ki? Mehmetçik zaten milletin tâ kendisi değil mi? Mehmetçik zaten milletin evladı değil mi? Mehmetçik zaten Türkiye’deki her evde yaşıyor değil mi? O Mehmetçik ki, vatan için kanını oluk oluk akıtıyor değil mi? Mehmetçik’in kanı oluk oluk akıyor, ama paşaların burnu bile kanamıyor! Genelkurmay’da hazırlandığı iddia edilen darbe planları da gösteriyor ki, paşalarımız asıl işlerini bırakmış, nasıl darbe yaparız diye kafa yoruyor. Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek’e ait Darbe Günlükleri’ne göre, kuvvet komutanı paşalar, kendilerine engel olarak gördükleri Hilmi Özkök’ü nasıl zehirleriz diye kafa yoruyor. Darbeci paşalar, 12 Eylül öncesindeki gibi bir darbe ortamı oluşturmak için milleti nasıl birbirine kırdırırız diye kafa yoruyor. Hiç millet bu olup bitenlere bakıp, ordunun üst kademesini oluşturan bu generallere güvenebilir mi? Mehmetçiklerin şehit olduğu bir günde katıldığı eğlenceli davette, karısıyla karşılıklı göbek atan Yaşar Büyükanıt gibi generallere güvenebilir mi? Mehmetçiklerin şehit olduğu gün hiçbir şey olmamış gibi golf oynamaya devam eden Aydoğan Babaoğlu gibi generallere güvenebilir mi? Vatan savunması için kullanılması gereken askeri helikopteri, ailesini pikniğe götürmek için kullanan Hasan Iğsız gibi generallere güvenebilir mi? Ve nihayet ABD askerlerinin Türk subaylarının başına çuval geçirmesine en ufak bir tepki göstermeyen, böylelikle de kendi subaylarının bile onurunu koruyamayacağını gösteren Genelkurmay’a da, komuta kademesini oluşturan generallere de güvenebilir mi? Millete “Genelkurmay’a güveniyor musunuz, generallere güveniyor musunuz” diye sorun da görün bakalım sonuç ne çıkar? Muhtemeldir ki Mehmetçik milletin güven sıralamasında baştan birinci, generaller de sondan birinci çıkar!
ALBAY, BALBAY HAPİSTE; PAŞALAR KEYİFTE!
- Ergenekon davası sanığı gazeteci Mustafa Balbay’ın, “Ben darbecilikten içerideysem, Darbe Günlükleri’nde adı geçen paşalar niye dışarıda” şeklinde savunma yapmasının ardından, Darbe Günlükleri’nde adı geçen dönemin kuvvet komutanları da savcılığa çağrılıp ifadeleri alındı. Bu konudaki değerlendirmeniz nedir?
- Mustafa Balbay haklı. Eğer o içerideyse, Darbe Günlükleri’ni yazan Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek de, darbe tezgâhladıkları iddia edilen Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman da, Hava Kuvvetleri Komutanı İbrahim Fırtına da içeride olmalıydı. Hatta bu paşalar, içeride olan albay, Balbay gibilerden çok daha önce içeride olmalıydı. Ama düne kadar bu paşalara hiç dokunulmadı. Dün ise ifadeleri alınarak bu paşalara dokunulur gibi yapıldı! Şener Eruygur, Hurşit Tolon paşalara da dokunulur gibi yapılmıştı! Sonra da bu paşalar GATA’kullilerle dışarıya salınmıştı! O günden beridir bu paşalar dışarıda, beş yıldızlı mekânlarda keyif sürmekte. Albay, Balbay hapiste, paşalar ise keyifte! Hatta bazı albaylar kafeste, hapiste; Dursun Çiçek gibi Genelkurmay’ın kalbinde görev yapan bir albay ise ne kafeste, ne hapiste! Bir gün hapse konulacak olsa ertesi gün dışarı salınıyor. Bundan da onun özel koruma kollama altında olduğu gibi bir sonuç çıkartılıyor. Ne de olsa Dursun Çiçek, kökü Genelkurmay da olan bir çiçek! Ancak bu ülkede darbelerin köküne inilecekse eğer, darbelerin kökü kurutulacaksa eğer, bırakın Dursun Çiçek gibi albayları, bırakın emekli olmuş kuvvet komutanlarını, görev başındaki Genelkurmay başkanlarını bile kafese sokacak, hapse atacak bir cesaret ister. Emri uygulayan son numaralardan ya da on numaralardan değil, emri veren 1 numaradan hesap soracak bir cesaret ister! Küçük paşadan da değil, bir numaralı paşadan hesap soracak bir cesaret ister! Ve de emekli paşalardan değil, görevdeki paşalardan hesap soracak bir cesaret ister!
KATİLLERLE DOST OLMUŞ CHP’Lİ BAŞKAN!
- Bir süredir medyada “İzmir faşist mi, demokrat mı” şeklinde özetlenebilecek bir tartışma sürüyor. Kimileri İzmir’e “faşist” diyor; kimileri de “demokrat” diyor. Siz bu tartışmaya ne diyorsunuz?
- Malumunuz bu tartışma İzmir’de bir grubun DTP konvoyuna taşlarla saldırması üzerine başladı. Bunun üzerine İzmir için “faşist” suçlaması yapıldı. Bir grubun yaptığı taşlı saldırı için bütün İzmir’in “faşist” diye suçlanması haksızlık değil mi? Vicdanen ve hukuken suçun şahsiliği prensibi esas olduğuna göre, bu taşlı saldırıya katılmayan İzmirlilerin de “faşist” diye suçlanması haksızlık değil mi? Aslında DTP konvoyuna taşlarla saldıran ve “milliyetçi, vatansever” olarak tanımlananlara şu soruyu sormalıyız. Geçenlerde İzmir’e gelen ve Irak’ta bir milyon masum insanı öldüren ABD’nin en acımasız ölüm makinelerinden biri olan USS Bataan adlı uçak gemisinin askerlerine niye taşlarla saldırmadınız? 68 gençliğinin ABD askerlerini Dolmabahçe’de denize döktüğü gibi, niye siz de ABD askerlerini İzmir’de denize dökmediniz? Niye ABD askerlerinin İzmir’in eğlence mekanlarında domuz gibi içmesini, İzmirli kadınlara, kızlara sarkıntılık etmesini seyrettiniz? Hani siz milliyetçiydiniz, yurtseverdiniz? Hadi bunlar sizi rahatsız etmedi; peki CHP’li İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin futbol takımının ABD uçak gemisinin askerleriyle dostluk maçı yapması da mı sizi rahatsız etmedi? Irak’ta, Afganistan’da, Vietnam’da, Japonya’da milyonlarca masum insanı öldüren emperyalist, katil ABD’nin askerleri nasıl dostunuz olabilir ki? Acaba bu katillerle dostluk maçı düzenleyen İzmir’in CHP’li belediye başkanı bu soruya verebilecek cevap bulabilecek mi?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.