Nefsimize zulmettik, bizi affet yâ Rabbi!
Sa’d b. Ebî Vakkas (r.a) anlatıyor: Bir gün Hz. Osman’ın (r.a) yanından geçerken ona selam verdim. Bana dikkatle bakmasına rağmen selamıma karşılık vermedi. Bunun üzerine Mü’minlerin Emîri Hz. Ömer’e (bir başka rivayette Müminlerin Emiri Hz. Ebû Bekir’e) giderek:
-“Ey Mü’minlerin Emîri! Acaba İslâm’da bazı değişiklikler mi meydana geldi?” dedim.
-“Niçin böyle söylüyorsun; bir şey mi oldu?” diye sordu.
-“Hayır, bir şey olmadı. Ama bugün mescitte oturmakta olan Osman’ın yanından geçerken ona selam verdim. Bakışlarını bana çevirmesine rağmen selamımı almadı” dedim.
Bu sözlerim üzerine haber göndererek Hz. Osman’ı huzuruna getirtti ve ona:
-“Niçin kardeşinin selamına cevap vermedin?” dedi. O
-“Ben böyle bir şey yapmadım” diye cevap verdi. Bense:
-“Hayır, böyle yaptın!” dedim. O da yapmadığına dair yemin etti. Buna karşılık ben de yaptığına dair yemin ettim. Sonra Hz. Osman hadiseyi hatırlayarak şunları söyledi:
-“Evet, sen haklısın. Ben bu hususta tevbe ediyor ve Allah’tan bağışlanma diliyorum. Yanımdan geçtiğini fark ettim. Fakat o sırada derin bir düşünceye dalmış olduğum için selamını duymadım: Zamanında Hz. Peygamber’den bir kelime/cümle işitmiştim. Allah’a yemin ederim ki o kelimeyi her hatırladıkça gözümün ve kalbimin önüne bir perde gelir”. O zaman ben de ona şöyle dedim:
-“O kelimenin ne olduğunu ben biliyorum ve sana söyleyeyim. Hz. Peygamber (s.) bizlere ilk duayı haber veriyordu. O sırada bir göçebe Arap geldi ve Hz. Peygamber’i meşgul etti. Bu yüzden o sözlerini tamamlayamadan kalktı. Ben de arkasından gittim. Kendisine yetişmezden önce evine girmesinden korktuğumdan ayaklarımı yere vurdum. O zaman Hz. Peygamber (s.) dönüp:
-“Ebu İshak, sen misin?” buyurdular.
-“Evet, ey Allah’ın Resulü! Benim” dedim.
-“Ne istiyorsun?” dediler.
“Bir şey istemiyorum. Ancak sen bizlere ilk duayı söylüyordun; o sırada göçebe Arap gelerek seni meşgul etti. Bu yüzden de sözlerini yarıda kestin, bunu rica edecektim” dedim. Şöyle buyurdular:
“Evet o, Zünnûn’un (Yunus’un) balık karnında iken yapmış olduğu şu duadır:
“Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü mine’z-zâlimîn: Senden başka hiç bir ilah yoktur. Seni her türlü noksanlıklardan tenzih ederim. Gerçekten ben zalimlerden oldum”. (Enbiyâ, 21/87) Kim bununla Allah Teâlâ’ya yalvarırsa O, onun duasını kabul edip ihtiyaçlarını giderir.”(Hayatü’s-Sahabe, 3/47-48)
Hz. Yunus’un (a.s) balığın karnına girmesine ve “ben zalimlerden oldum” diyerek Allah’a yakarışta bulunmasına sebep olan hatası, Tevhid inancına davet ettiği halkının inatçı tepkisi karşısında sabır ve ısrar göstermek yerine, kavmine kızıp görev yerini terk etmesi idi...
Şimdi biz, kendi nefsimize şöyle bir soru yöneltelim:
-Acaba biz, bir mümin olarak üzerimize düşen görevlerden ne kadarını terk ettik?..
Esasen; biz zalimler, bu manasıyla, işlediğimiz nice nice zulümlerin farkında mıyız?..
Belki böyle bir zulmü pek az olan Hz. Osman (r.a), bakın, bu korkuyla kendinden geçiyor.
Öyleyse gelin, zulmümüzü fark edelim de Yunus’un duasını dilimizden düşürmeyelim...
Rabbimiz, Kur’ân’da, böyle nefsine zulmedenleri istiğfara davet eder ve affedeceğini vad eder:
“Kim bir kötülük işler veya nefsine zulmedip sonra Allah’tan bağışlanma dilerse Allah’ı çok bağışlayıcı ve çok merhamet edici bulacaktır.” (Nisa 4/110)
İmdi, üzerimize düşen görevleri terk anlamında en büyük zulümlerimizden biri de; ümmetin ortak yarası olan Filistin’e sahip çıkamamaktır. Bu konuda ne kadar tevbe ve istiğfar etsek azdır. Tevbe; yapılan bir hataya geri dönmemek, istiğfar da geçmiş hata ve günahlar için bağışlanma dilemektir.
Filistin konusundaki ihmal ve günahımızın bağışlanması için bir fırsat var önümüzde. “Filistin konvoyunda ben de varım” demek ve bir biçimde konvoya destek vermek. İngiltere’den yola çıkan konvoy, 15 Aralık’ta (bugün) Edirne’den Türkiye’ye girecek, 16 Aralık’ta (yarın) Taksim’de bir gösteri yapılacak, sonra Suriye’den yoluna devam ederek 27 Aralık’ta Gazze’ye girecek ve araçlar orada bırakılıp dönülecek.
“Rabbimiz, biz nefislerimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize merhamet etmezsen, kesinlikle biz hüsrana uğrayanlardan olacağız.” (A’râf 7/23)
NOT: Her Cuma akşamı, saat 20.00’de, Çamlıca Umran Kültürevi’nde (Bulgurlu cd. Bulgurlu Hamamı karşısı. Üsküdar) Kur’an’ı Yaşayan Nesil konulu sohbetlerimiz sürüyor. Katılım serbesttir. Telefon: 0555.684 37 21
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.