Âşûrâ Zulme Direniş ve Zulümden Kurtuluş Günüdür
Önümüzdeki Cumartesi yani Muharrem'in onuncu günü Âşûrâ Günü’dür.
“Âşûrâ” kelimesinin Arapça on sayısı ile ilgili ‘aşr ve ‘âşir veya develerin güdülmesiyle ilgili ‘ışr kökünden türediği; yine İbranice aşûr’dan geldiği söylenir. Âşûrâ’nın bütün Sâmî dillerde ortak bir kelime olduğu ve Hz. Nuh’tan (a.s) itibaren de bütün Sâmî toplumların ortak bir ibadet olarak Âşûrâ orucu tuttuğu kaydedilir.
İslâm kaynaklarında, Âşûrâ orucu ile ilgili olarak şu rivayetlere yer verilir:
Rasûlüllah (s.) Medîne'ye geldiği zaman Yahudiler'in Âşûre günü oruç tuttuklarını gördü ve bunun ne orucu olduğunu sordu. Cevap olarak şöyle dediler:
"Bugün, iyi bir gündür. Allah, İsrailoğullarını Firavun'un zulmünden bugün kurtarmıştır. Musa (a.s.) Allah'a şükür için bugünde oruç tutmuştur. Biz de tutarız.”
Hz. Peygamber (s.); “Biz Musa'nın sünnetine sizden daha yakınız”, dedi ve o gün oruç tuttu ve ashabına da tutmalarını emir buyurdu. Bu olay, Ramazan orucu farz kılınmadan öncedir. Ramazan orucu farz kılınınca, “İsteyen bu günde oruç tutsun, istemeyen de tutmasın” buyurmuştur. (Buhârî, Müslim; ‘Oruç’ babı.)
Yine Buhârî ve Müslim’in ‘Oruç’ bölümlerinde Hz. Âişe'den (r.anhâ) (ve Abdullah b.Ömer’den (r.a) benzer rivayetle) nakledilen şu hadis, Allah Resulü'nün (s.)Mekke döneminde de Âşûrâ orucu tuttuğunu gösterir.
"Cahiliye devrinde Kureyş, Âşûrâ gününde oruç tutardı. Hicretten önce Rasûlüllah da (s.) Âşûrâ orucu tutardı. Medine'ye hicret ettikten sonra bu oruca devam etti. Ashabına da tutmalarını emretti. Ertesi yıl, Ramazan orucu farz kılınınca, Âşûrâ günü orucunu bıraktı, isteyen bu orucu tuttu, dileyen de bıraktı."
Arapların, Âşûrâ günü doğduğu rivayet edilen ve Kabe'yi inşa eden ataları Hz. İbrahim'in hatırasına hürmeten bu günü yaşattıkları tahmin edilir. Hz. Mûsâ ile İsrâiloğullarının Firavun'un elinden Âşûrâ günü kurtulduğunu ve Hz. Nuh'un gemisinin Cûdî dağına aynı gün oturduğunu söyleyen Yahudileri Hz. Peygamber'in (s.) tekzip etmemesi, hatta, "Biz Musa'ya sizden daha lâyığız" diyerek bu günde oruç tutulmasını emretmesi, Âşûrâ’nın Nuh'tan itibaren ilahî dinlerde önemli bir yer tuttuğunu gösterir.
Rivayetler bir araya getirildiğinde; Âşûrâ gününün şu olaylardan kaynaklandığı iddia edilmiştir:
-Hz. Musa ve İsrailoğulları, denizin yarılması ile Firavun’un zulmünden bugün kurtulmuştur.
-Hz. Nûh'un (a.s) gemisi bugün tufandan kurtulup Cudi dağının tepesine oturmuştur.
-Hz. Âdem'in (a.s) tövbesi ile Hz. Davud’un (a.s) tövbesi bugün kabul edilmiştir.
-Hz. Yûnus’un duası bugün kabul edilerek balığın karnından çıkmış; Hz. Eyyûb (a.s) bugün şifa bulmuştur.
-Hz. Mûsâ (a.s) ve Hz. İsâ (a.s) bugün doğmuş; Hz. Süleyman'a (a.s) bugün mülk verilmiştir.
-Hz. İbrahim (a.s) bugün Nemrut’un ateşinden kurtulmuştur.
-Hz. Yusuf (a.s) bugün kuyudan çıkarılmış; Hz. Yakub (a.s), oğlu Hz. Yusuf'a bugün kavuşmuştur.
Âşura adlı tatlının menşei de, Nuh’un (a.s) gemisinde son kalan erzakın karıştırılıp pişirilmesine dayanır.
On Muharrem’in bir başka özelliği, Hz. Hüseyin'in (r.a) Kerbelâ'da bugün şehid edilmiş olmasıdır. Peygamberimiz’in mübarek torununun bugün şehid edildiği kesindir. Kitaplarda yer alan yukarıdaki olayların bugün vuku bulmuş olması ise ihtimal dahilindedir. En doğruyu kuşkusuz Allah bilir.
Muharrem’in 10’unda Âşûrâ orucu tutmak, İslâm alimlerinin çoğuna göre sünnettir; 9, 10, 11. günlerde oruç tutmak ise, Yahudilere benzememek için güzel görülmüştür. İbn Kayyım Zâdü’l-Me’âd’ında; Peygamber Efendimiz’in (s.), Âşûrâ orucuna, diğer günlerde tutulan oruçlardan daha fazla önem verdiğini kaydeder.
Emevî yönetiminin Kerbelâ faciasını unutturmak için Âşûrâ gününü âdeta bir bayram kabul ettiği bilinir. İbn Teymiyye, Âşûrâ günü yıkanmak, gözlere sürme çekmek, süslenmek, kına yakmak, bayramlaşmak, âşûrâ pişirmek, sadaka vermek, mescitleri ziyaret etmek, kurban kesmek gibi hususların Ehl-i beyte kin duyan Nâsibîler tarafından uydurulduğunu söyler. O halde, oruç dışındaki diğer hususlarda dikkatli olmak gerekir.
Hz. Peygamber'in mübarek torunu Hz. Hüseyin (r.a) ile Ehli Beyt’ten 70 güzel insanın hunharca şehid edildiği günü, elbette üzülerek hatırlamak, bu elim katliamdan ibret ve ders almak, iktidar hırsının insanları nerelere sürüklediği görmek gerekir. Bugünün tavrı; Ehli Beyt’i sevmek, zulme ve zalimlere karşı durmaktır.
Bugün vuku bulduğu söylenen diğer olaylara gelince; ‘doğrusunu Allah bilir’ deyip, bu büyük mazhariyet, lütuf ve kurtuluşların, eğer ümmet lâyık olursa bugün de gerçekleşeceğinin bilinci içinde dua ve niyazlarımızı çoğaltmak gerekir. Yukarıda adı geçen peygamberlerin zulme karşı mücadeleleri ile Hz. Hüseyin’in zalimlere karşı direnişini bugüne taşımak gerekir. Âşûrâ günü, öncesi ve sonrası ile duâ ve niyâz günleridir; zulme karşı Allah’tan “sabırla ve namazla yardım isteme” günleridir. Bakara suresinin 45 ve 153. ayetlerindeki bu “sabırla” ifadesi “oruçla” şeklinde de tefsir edilmiştir. Öyleyse, zulme ve haksızlığa karşı, oruçla ve namazla Allah’tan yardım dileyerek ümmetin topyekun kurtuluşu için kavli ve fiili dualarımızı çoğaltma zamanıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.