Aşure nedir nasıl yapılır?
Aşûre bereketli yemektir
Gökyüzündeki ay'ın deveranı esas alınarak tanzim edilen Hicri Takvim'de Muharrem ayı yılın ilk ayıdır. Bu ayın onuncu gününe "aşure günü" denilegelmiştir.
Aşûre kelimesini biraz açalım:
Aş= Yenecek yemek.
Ûre= Bereketli.
Aşûre= "Bereketli yemek" demektir. Karışık şeylerden yapılmış, toplu bir hâlde yenen, bereketli bir ziyâfet yiyeceğidir.
Muharrem ayı -bilindiği gibi- Müslüman halkımız arasında "aşûre ayı" adıyla anılır. Bu ayın onuncu günü Nuh (A.S.)ın, toprağı gördüğü günü, gemisinde son kalan yiyecekleri harman edip onlardan bir aş yaparak, kutladığı rivâyet edilir. Demek oluyor ki, aşûre, kurtuluş sembolüdür. Ayrıca Muharrem ayının onuncu günü İslâm âlemindeki en büyük fâcianın yıldönümüdür. Bu yönüyle de aşûre, ölü aşı da olmaktadır.
Muharrem ayı hicri takvimin ilk ayı olması yönüyle düşünüldüğünde, bir bakıma, yeni yılı ağız tadıyla açmak, demek de olur.
Vaktiyle aşûre ayını aşûresiz geçirmemeye dikkat edenler çoktu. Mâni bir sebep dolayısıyla Muharrem ayında yapamadıklarını, başka bir ayda da olsa, ilk imkânda bir vecibeyi kaza edercesine- mutlaka yaparlardı. Öyle ki, kurban eti için olduğu gibi aşure içinde "Allah kabul etsin!" denirdi. Bu duâ el'an da yapılmaktadır. Yani ağızlar tadlandırılarak duâ alınmakta, sevabı, ölmüşlere gönderilmektedir. Aşûre, az-çok kutsal sayıldığından, bu yiyeceği sevmeyenler dahi tadına bakar, duâsını yapar. Bu da bir hayır ve sevap vesilesidir.
Aşûre, Osmanlı Devleti döneminde bir sembol yemeği idi. Bunun için bu yemeği nevaleleri-herkesce aranmasa da arıyanlar için- farklı yerlerden getirilip (veya getirilmişlerden alınıp) pişirilirdi:
İncirli, üzümü :Aydın'dan, İzmir'den;
Hurması : Bağdat'tan, Medine'den;
Baklası : Mısır'dan;
Fasulyesi : Niğde'den, Kırım'dan;
Buğdayı : Sivas'tan, Konya'dan, Eskişehir'den;
Fındığı : Düzce'den, Trabzon'dan, Giresun'dan;
Nohudu : Safranbolu'dan;
Gülsuyu : Isparta'dan, Kızanlık'tan;
Pirinci : Hint'ten, İran'dan, Buhara'dan;
Şekeri : Cava'dan;
Tarçını : Hint'ten, Cava'dan, Seylân'dan getirildiği düşünülünce Osmanlı Devleti'nde sınır anlayışını da aşarak devletin büyüklüğü yanında, dört mezhebin dışında kalanları bünyesine alması, dikkate değer bir tavırdır.
Meselenin şu yönüne de dikkatinizi çekmek isterim:
Oruçta mahrumiyeti beraber yaşayan; dilleri ayrı, ırkları ayrı, renkleri, mizaçları ve zevkleri ayrı milyonlarca insan; aşurede aynı zevki, aynı hatıraları aynı tarihi beraber yaşıyor. Öyle değil mi hep birlikte yaşıyoruz...
Muharrem ayı diye bir ay bulunduğunu bilenler gitgide azalsa da aşûre, sofralarımızın bereketlisi olma vasfını kaybetmemiştir.
Konumuzu Peygamberimiz Efendimiz (S.A.V)in bir hadisiyle bitirelim:
"Aşûre gününde aile efradına bolluk gösterenin bütün senesinde Allah bolluk ihsan eder." (Tirmizi. c/2. sf: 83)
Muharrem ayınız mübârek, aşûre yemeğiniz bereketli olsun efendim...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.