İki said de alim yiğit ve mücahittir

İki said de alim yiğit ve mücahittir

“İki said de said idiler” yazımıza değişik tepkiler geldi. Takdir ve teşekkür bildirenler daha fazla mailden mesaj çektiler. Gerçekler insanlara acı geldiğinden bunları açıktan haykırmak nedense bazı insanlara ağır geliyor.

Mesajları okuduysanız rısaleyi nur hayranı olduğunu ima eden niceleri, iki saidin adeta iki ayrı dine mensup olduklarını da ima ediyorlardı ki, garip… veya biri müceddit, diğeri terörist ve İngiliz ajanı…

Üstad bediuzzamanın müceddit olduğu kabul, Allah (cc) makamını âlî eylesin. (tabi bu konu ve rısaleyi nur tartışmaya açık) Ama sadece İslam, şeriat uğrunda asılarak şehid edilen Şeyh Said (rh.a) ve 45 arkadaşı ve yine kıyam esnasında şehit olan on binlerce şehidi isyancı terörist olarak görmek ve göstermek asgari ifadeyle vicdansızlıktır.

Bu aziz şehitler galiba pkk gibi ateist, laik vs bazı örgütlerle karıştırılıyor. Ne olur kürt tarihini bağımsız kaynaklardan da okuyun. Türk, kürt, arap ırkçısı kaynaklardan veya kürdü türkü birbirine kırdırmak isteyen düşman kaynaklarından değil.

Kürtler islamla tanıştıktan sonra iman ve mukaddes değerlerini hiçbir şeye değişmemişlerdir. Bu günkü kandırılmış ve sağcı, solcu, futbolcu yapılmış kürt gençleri İslam ve Kur’an ın değil, sair etnik kökenden olan gençler gibi bu çağdaş, laik, Kemalist sistemin mamulüdürler.

Şeyh Said (rh.a) ve arkadaşları yanlış içtihatta bulunmuşlardır denirse bu anlaşılır. Peki İskilipli Atıf ve istiklal mahkemelerinde yargılanır gibi yapılıp, darağaçlarında sallandırılan binlerce şehide ne dersiniz? Bu şehitlerin sayılarının, kurtuluş savaşında şehit düşenlerden daha fazla olduğunu kaç vatan evladı biliyor. Hadi sıkıysa bu gerçekler tarih kitaplarına konulsun bakalım. Bizi yıllarca kandırdılar, bari biz evlatlarımızı kandırmayalım.

Tarihten kısa bazı alıntılar:

Şeyh Said (rh.a) kıyam için evden çıkacağı zaman hanımı ona şöyle der:
“Sen bizi kime bırakıp gidiyorsun”. Şeyh Said (rh.a) şu tarihi cevabı verir:
- Eğer ben ve bu bastonum yalnız da kalsak ben yine bu kafirlere karşı çıkacağım. Ne ben Hz. Hüseyin’den daha değerliyim ne de benim ailem onun ailesinden daha kıymetlidir. Eğer ben bu kafirlere karşı çıkmazsam zebaniler sarığımdan tutup beni cehenneme atarlar, siz o zaman bana yardım edebilecek misiniz? Onlar bana demezler mi; “Ey Said Allah o kadar mal mülk verdi sana. Sen Allah için ne yaptın? Bunlar Allah’ın emirlerini ayaklar altına almışlar.

Evet ben cihada başladım ve korkanlar, cihat edemeyecekler, hastalar gelmesinler. Bu yol korkakların yolu değildir!

Kardeşi Bahaddin ise O’na şöyle der: “Abi sen biliyorsun Kürt halkı bilgi yönünden pek gelişkin değil. Sen başaramazsın.”
Şeyh Said’in cevabı takdire şayandır.
- Bahaddin, Bahaddin! Hiç merak etme ben Amed’de asılacağım, sen de Kur’an’ın üzerinde şehit düşeceksin.


Asılacağı sırada bir kağıdın üzerine Arapça şöyle yazar: “ Değersiz dallarda beni asmanıza pervam yoktur. Muhakkak ki ölümüm Allah ve İslâm içindir."

Şimdi Allah (cc) aşkına söyleyin, bu sözlerin sahibi terörist, asi, bölücü olabilirmi? Hayatı, ilme ve islama hizet, davet, tebliğle ve irşadla geçen mücahit bir alime bu hakaretleri nasıl kabul edebiliriz. Aksi halde, İslam uğruna şehit olan binlerce şehidin huzurunda Allah (cc) a nasıl hesap veririz? Halbu ki bir İslam alimine sebbetmek/sövmek bile insanı küfe götürecek kadar tehlikelidir. Yalan söyleyen tarihin iftiralarına aldanmayalım ve şu ayeti yeniden düşünelim.

“Ey iman edenler! Eğer bir fâsık size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz.” (Hucurat 49/6)

İstiklal Mahkemeleri'nde idamlar
İstiklal Mahkemeleri'nde idam edilenlerin tam sayısı bilinemiyor. Prof.Dr.Ergün Aybars "İstiklal Mahkemeleri" kitabında bu rakamların gerçek sayının çok altında sayısına işaret ederek, 2827 olarak gösterilen Müeccelen* idamın tahminen beş binin üzerinde, 1054 olarak gösterdiği idam sayısının da bin 450 ile bin 500 olabileceğini yazıyor. Gıyaben idam ise 243. (İstiklal Mahkemeleri, Prof. Dr. Ergün Aybars, İleri Kitabevi, 1995)

80 yılda 15'i kadın 712 kişi sivil ve askeri mahkeme kararlarıyla idam edildi.

Ancak bu rakama, Türkiye Büyük Millet Meclisi Denetimi dışındaki İstiklal Mahkemeleri'nin kararıyla idam edilenler dahil değil. 1925'de esas olarak irticai faaliyetlere karşı kurulan bu mahkemelerin en az bin kişi hakkında idam kararı çıkarttığı ileri sürülüyor. (Prof. Dr. Semih Gemalmaz'ın "Türkiye'de Ölüm Cezası 1920-2000”)

Başka bir kaynakta İstiklal Mahkemelerinde en az 1500 kişinin idam edildiği Halen 1500 kişi idamla yargılandığı öne sürülüyor.

Hasan Hüseyin ceylan, “cumhuriyet dönemi din devlet ilişkileri” isimli eserinde, 13 istiklal mahkemesinden sadece konyadakinde beş binden fazla insanın asıldığını söylüyor.

İkilipli Atıf hoca (rh.a) nın cansız bedenine şapka giydirdiler!..
25 Ağustos 1925 tarihinde Kastamonu'ya giden Atatürk, burada yaptığı konuşmada şapkayı övmüş ve sonra da 25 Kasım 1925'te bunu kanunlaştırmıştı. Atatürk, burada yaptığı konuşmada şapka giymeyenlerin cezalandırılacağını ilan etmişti. Şapka Kanunu'nun çıkmasından sonra ise bütün yurtta şapka giymeyen Müslüman avına çıkılmıştı. İnsanlara zorla şapka giydirilmiş, karşı koyanlar tartaklanmış ve gözaltına alınmış, ısrar eden yüzlerce kişi ise sadece şapka giymediği için, ‘Şapka Kanunu'na muhalefet'ten idam edilmişti. Cumhuriyet'in ilk dönemlerinde bakanlık yapan Dr. Rıza Nur bu süreci şöyle anlatıyordu: “Bir kanunla fesi yasak edip, şapka giydirdiler. Sivas'ta, Erzurum'da, ötede beride halk şapkaya karşı çıktı. Epeyce adam astılar. Sayısını bilmiyoruz. Asılan bir hocaya pek acırım. Adamcağızı Ankara İstiklal Mahkemesi'ne çektiler.” Atıf Hoca'nın idamını detayları ile anlatan Bakan Nur; “Hoca'nın boynuna ip geçirilirken, Kılıç Ali de başına bir şapka geçirmiş, ‘Giy domuz!' demiş ve küfürler etmiş!.. Zavallı böyle ölmüş ve böyle saatlerce teşhir etmişler” diyor. (payidar net.)

Hepimiz biliyoruzki son yüz yıllık tarihimiz kapkaranlıktır. Haksız yere kaç yüz bin insan telef oldu, kaç milyonu yerinden yurdundan edildi, ne kadarı faili meçhul cinayetlere kurban gitti? Sadece şu son 20-30 yıldaki faili meçhuller on binlercedir.

Şimdi tüm bunlara, o yıllarda islami değerlere yapılan saldırıları; Kur'an-ı Kerim in yasaklanmasını, kılık kıyafette devrimi, tatil günümüzün değiştirilmesini kısaca islama ait tüm değerlerin ayaklar altına alınmasını ve halen Allah (cc) şeriatının yerlerde sürünmesini ekleyin. Ve sonra o aziz şehitleri düşünün…

İtiraf edelim ki biz değiştik ve hala değişmeye devam ediyoruz. Ilımlı islam sayesinde o şehitlerin uğruna can verdikleri, kanlarını sebil ettikleri değerleri anmak artık fitne olarak algılanıyor. Bu halimiz hal değil dostlar… iyisimi sözü şaire havale edelim:

Söylediklerim ne ki? Deryalardan bir damla,

Ey söylenemeyen gerçek bari kalplere damla…

Not= rısaleyi nurdaki tahrifatları başka bir yazıya bırakalım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi