Vekil vekilliğini, başkan başkanlığını bilmeli!..

Vekil vekilliğini, başkan başkanlığını bilmeli!..

Lafı dolandırmadan kanaatimi söyleyeyim: AK Parti MYK’sının Elazığ Milletvekili Fevzi İşbaşaran hakkında, kesin ihraç talebiyle verdiği disipline sevk kararı çok yerinde ve elzemdir. Zira kurum ve kuruluşlar, ciddi bir özdenetim yapmaktan aciz kaldığında, kurumsal çürümenin (iç tefessühün) önüne geçemezler...
Bu sütunun müdavimleri bilir. Kişilerin ismi burada çok zikredilmez. Daha ziyade olaylar ve fikirler ele alınır. Ama bugün zaruret var. Yani isimlerden bahsedeceğiz. İşbaşaran’ın malum görüntüleri daha ortaya çıkmadan, kendisini bir haber bülteninde dinlediğimde, işin içinde bir bit yeniği olduğunu sezmiştim. Zira Sayın Vekil’in üslubu itici, ortaya attığı iddialar da çok rahatsız edici idi...
Nitekim çok geçmeden her şey ortaya döküldü!
İkinci olarak, egzantrik hal ve eylemleriyle meşhur vekilimiz Sayın Kemal Kılıçdaroğlu...
Sansasyonel çıkışların öznesi olarak hep sahnede. Ama bugüne kadar ortaya attığı hiçbir iddia, delil diye sunduğu hiçbir belge gerçeği yansıtmadı. Yansıtmadı ama, bir kısım medyanın estirdiği hava ile, Kılıçdaroğlu her seferinde zafer kazanmış kahraman gibi lanse edildi. Fakat herhalde, artık yolun sonuna da gelindi!..
Dengir Mir Mehmet Fırat, Melih Gökçek ve daha birçok kişi hakkında yaptığı suçlamaların hepsi fos çıktığı halde, bu tarz politik üsluptan vazgeçmeyen Kılıçdaroğlu, son olarak; Erzurum İkinci Ağır Ceza Mahkemesi’nin bir kararından yola çıkarak, “HAMİLİNE KARAR” gibi, son derece ajite edici ve yargı mercilerini yaralayıcı bir ithamda bulundu. Başsavcı Sinan Kuş, bu ithamların tamamen asılsız olduğunu hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ortaya koydu. Şimdi iki soruya cevap aranıyor:
Birincisi, Kılıçdaroğlu’nu böyle bir ithamda bulunmaya kim sevk etmiş, ya da teşvik etmişti? Burası önemli. Çünkü bahse konu arama kararı, Çatalarmut baraj gölünde bulunan silahlarla ilgili idi.
İkincisi, Kılıçdaroğlu’nun bu atraksiyonlarının bir karşılığı olmayacak mı? Yani ülkenin en önemli kurumlarını ve önemli görevlerde bulunan kişilerini böyle kolayca suçlama ve karalamanın siyasi bir bedeli de mi yok? CHP, AK Parti’nin yaptığına benzer bir iç denetime cesaret eder mi, edebilir mi?
Gelelim Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir’e...
İnsanların bulundukları makam ve mevkilerle mütenasip bir ehliyet, liyakat, ciddiyet ve mesuliyet duygusuyla mücehhez olmaması; er veya geç, kendisini açık düşürür!..
Osman Baydemir, belki de kahramanlık yapayım diye; bir düzineye yakın bayan milletvekilini yanına alarak mikrofonların başına geçtiğinde, galiba aklı birkaç karış havaya uçtu. Kendini bilen hiçbir kişi, böylesine bir sorumsuzluk ve seviyesizlik yapmaz. Baydemir’in sövgülerini duyan milyonlarca insan, zaten notunu verdi... Esasen başka bir şeye hacet yok. Lakin, çirkin laflarını bir de -haşa- ayet meali ile savunmaya kalkışınca, hepten kendisini berbat etti.
Vekil vekilliğini, başkan başkanlığını bilmeli. Bilmezse netice belli!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi