Her Müslüman, İslâm ümmetinin üyesidir
Müslümanların tek ümmet ve imamet etrafında birleşip beraber olmaları, Kur’an-ı Kerim’in temel meselelerindendir. Mekki sûrelere baktığımızda inen ilk ayetlerle birlikte İslâm kardeşliği çerçevesinde bir ümmet modeli oluşturulduğunu görmekteyiz. Bizim de kitap ile hayatımızı şekillendirip örnek bir Müslüman olma, örnek Müslümanların birleşerek bir cemaat olma ve cemaatlerin birleşerek ümmeti inşa etmeleri gerekmektedir. Duygusal olarak ümmet özlemini duymak bizi bir yere taşımayacaktır, hemen şimdi başlayarak hayatımızı ve çevremizi vahiy ile yeniden inşa etmemiz gereklidir ve bu üzerimizde bir farziyet oluşturmaktadır. Çünkü biz farklı kavimlerimize, renklerimize, mezhep ve meşreplerimize rağmen tek ümmetiz. Rabbimiz buyuruyor: “Gerçekten, sizin bu ümmetiniz tek bir ümmettir. Ben de sizin Rabbinizim, öyleyse bana ibadet ediniz”. (Enbiya Sûresi/92)
Din olarak İslâm’ı seçme ve müslüman olma ortak vasfının birleştirdiği büyük kitle ve birlik. Bu kitlenin dînî ve tarihî kaynaklarımızdaki adı “İslâm ümmeti”dir. En geniş ve müsâmahalı yorumlara göre İslâm dairesi içinde kalan fert ve topluluklar İslâm ümmetini oluştururlar. Bu mânâda ümmet, yalnızca bir teori değil, aynı zamanda bir vâkıadır; tarihte ve günümüzde böyle bir İslâm ümmeti (İslâm birliği) mevcuttur. İşte her Müslüman bu ümmetin bir üyesidir. Ümmet, İslâmi literatürün merkezi kelimelerinden, anahtar terimlerinden biridir. Batı dillerinde karşılığı yoktur. Yerine, yani kullanımdaki bağlamına göre iki anlamından söz etmek mümkün: İlk anlamıyla ümmet salt olarak “siyasi bir birliği” ifade eder. Müslim, gayrimüslim herkesin içinde yer aldığı, üzerinde konsensüse vardığı bir birlik. Medine Vesikası’nın 2. maddesinde ümmet şöyle yer almaktadır: “Bu vesikada yer alanlar, diğer insanlardan ayrı bir ümmettir.” Buradaki ümmet, Yahudileri ve Arap yarımadasında bilinen mevali sistemi üzerinden müşrikleri de içine alan, sözleşme ve konsensüsle bir araya gelmiş, bir arada yaşama iradesini ve kararını vermiş bulunan insan topluluğu anlamında kullanılmıştır. İkinci ve aynı zamanda yaygın anlamıyla ümmet, evrensel İslam cemaati demektir. Aynı Allah’a inanan, aynı Kitabı -Kur’an-ı Kerim- rehber/imam kabul eden ve dünya üzerinde ortak hedefleri, karşılıklı sorumluluk ve görevleri olan Müslümanlar birliği demektir. Bunun içine aşiretler, kabileler, kavimler, halklar, ırklar, coğrafyalar, diller girer. Kim Müslüman olmuşsa, İslam ümmetinin bir üyesi olmuş demektir.
İslâm parçalanmaz, bölünmez bir bütün olduğu gibi, İslâm ümmeti de parçalanmaz ve bölünmez. Şu zamanda, İslâm ümmetini, çok çark ve dolapları bulunan bir fabrika suretinde tasavvur ediyorum. O fabrikanın bir çarkı geri kalsa, yahut bir arkadaşı olan başka bir çarka tecavüz etse, makinenin mihanikiyeti bozulur. Onun için ittihad-ı İslâm’ı gerçekleştirerek birbirinizin şahsî kusurlarına bakmamak gerektir. Dedi ki; İslâm ümmeti bir fabrikaya benzer. Fabrikada işleyen ve birbirine destek olup düzenin işlemesine yardım olan bir sistem.. Nasıl ki bir dişli bozulsa ona bağlı olan diğer dişliler de işlevini kaybedecek ve sistem doğru dürüst işleyemeyecek ve bozuk sesler gelecek.. Aynen bunun gibi ümmet de büyük bir fabrikanın dişlilerine benziyor. Dayanışmanın esaslarına uyması gerekiyor. Ümmet olan toplumların birbirlerinin eksikliklerini düzeltmesi, köstek olması yerine destek olması gerekiyor.. Küçük şahsi veya siyasi hatalar büyütülüp bütün bütün reddedici olmamak gerekiyor. Affedici olmak ve dayanışma içerisinde bulunmak.. Müslüman vasfını kazanmış hiçbir kimseyi kavminden, kabilesinden, mezhebinden ve meşrebinden dolayı öteleyemeyiz. Kavmi, rengi, kabilesi, ırkı ne olursa olsun her Müslüman İslâm ümmetindendir ve İslâm ümmetinin asli üyesidir.
İslâm ümmetine ait olmak demek eksiksiz bir kimlik bütünlüğüne sahip olmak demektir. Yani herkes için olmak demektir. İnsanlığa hayırlı olmak demektir. Dolayısıyla Allah’ın dini çerçevesi dahilinde insanlığa hayırlı olmaya gayret eden her mü’min, İslâm ümmetindendir. İslâm ümmeti, Müslümanların birlikteliğidir. İslâm ümmetinin bulunduğu her yerde Müslüman, Müslümanın bulunduğu her yerde İslâm ümmeti var demektir. İslâm ümmetinden olmak için şu veya bu kavme mensup olmak şart değilidr. Aksine tağutları, putları, azmanları reddedip Allah’a iman etmiş olmak şarttır. Mü’min olma vasfını kazanmış her şahıs, Müslüman ümmetindendir.
Yaşadığımız şu zaman diliminde Müslümanlar olarak imamesi olmayan tesbih taneleri gibiyiz. Hepimiz bir bütünü tamamlıyoruz. O bütün İslâm ümmetidir. Hepimizin İslâm ümmetinde bir yeri vardır. Belli bir gruba emniyetli alanlar açmak için dünya sisteminin egemenleriyle aynı kurtlar sofrasına oturmak ümmetin genel halini göz önünde bulunduran samimi bir Müslüman için asla kabul edilebilir bir şey değildir. Kendi hâkimiyet alanlarında bağımsız, dışarıya karşı ise bağımlı bir cemaatleşme asla İslami bir anlam taşımaz. Bizi İslâm ümmetine götürmeyen ve İslâm ümmetinin üyesi kılmayan cemaatleşmede hayır yoktur. Akidenin felsefeleştiği, ibadetin gelenekselleştirildiği, dinin Protestanlaştırıldığı, ahlâkın liberalleştirildiği ortamlarda ümmet şuurunu kuşanmak, firavunların, nemrudların tuzaklarından kurtulmaktır. Müslümanlar bir vücudun azaları gibidir, bir uzvu acı çekerse, bütün vücut acı çekmelidir. Müslümanlar olarak Kaşgar’da kar yağsa, İstanbul’da üşümeye mecburuz. Ümmetin yaralı yanlarını sarmaya gücümüz yetmese de; yaraya üflemeyi öğrenmeliyiz, çünkü biz sadece bir cemaat değil, topyekûn bir ümmetiz. İslâm ümmetinden olmamız için Müslüman olmamız yeterli şarttır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.