Tartışmalarla geçen bir yıl !..
Ömrü olanlar için günler, aylar, yıllar su gibi akıp gidiyor. Her geçen gün takdir edilmiş ömürden kopan bir yaprağı ifade ediyor. Bu bakımdan bugün bir yılı daha geride bırakmaya, Allah izin verirse yarın yeni bir yıla başlamaya hazırlanıyoruz. Dileriz geçen yılı Allah'ın hoşuna gidecek şekilde geçirmişizdir, gelecek yılı da bu ölçüye uygun yaşamayı dileriz.
Her yıl sonu geçen yılın muhasebesini yapmak adet olmuştur. Aslında inanan insanlar sadece bir yılın değil, her günün muhasebesini yapmak durumundadırlar. Ne kadar kendi içimize yönelir eksi ve artılarımızı görmeye çalışırsak yanlışlardan kendimizi o kadar kurtarabiliriz.
Geçen yıl için geriye dönüp baktığımızda diyebiliriz ki günler ve aylar hep tartışmalarla geçti. Tartışmaların ana konusunu da demokrasi oluşturdu. Sadece geçtiğim yıl boyunca değil Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana hep demokrasiyi tartıştık ama bir türlü tüm kurumları ile yerleşmesini sağlayamadık. Dileriz gelecek yıllar bu tartışmaların sona erdiği, bu çekişmelerden kurtulduğumuz ve iç dünyamıza yönelme imkanı bulduğumuz günler olur.
Bu noktada demokrasinin niçin ülkemizde bir türlü yerleşemediği sorusuna cevap aramak sanıyorum yararlı olur. Hemen belirteyim ki kendilerini kurtarıcı ilan eden çevrelerin iddialarının aksine ülkede demokrasi, demokratlığı kimselere bırakmayanlar, bir diğer ifade ile kurtarıcılar yüzünden yerleşemiyor. Çok iddialı olduğumu sanmayın. Görünen köy kılavuz istemez.
Bu ülkede belli bir kesim sürekli olarak laikliği ve demokrasiyi korumak adına demokrasiyi askıya alıyor, alanlara destek veriyor. Halbuki laikliğin de demokrasinin de tehlikede olduğu iddiaları bir zandan, insanları korkutmakta kullanılan hayali öcüden ibaret. Çünkü, demokrasiden esas korkanlar kendileri. Çünkü demokrasinin tam olarak hayata geçmesinin kendi iktidarlarını ellerinden alacağından korkuyorlar. Bu bakımdan diyebiliriz ki bu ülkede laikliği ve demokrasiyi koruma adına girişilenler demokrasiden korkanların gerçek niyetlerinin gizlenmesinden ibaret.
Yazar Orhan Pamuk'un dünkü gazetelerde yer alan bir açıklaması senenin son gününde bir yıllar boyunca yaptığımız tartışmalara ışık tutar mahiyetteydi. Pamuk açıklamasında, "Laikler demokrasiden korkuyorlar" diyor ve sözlerini şöyle açıklıyordu:
"Atatürk'ün laiklik projesi işliyor. İşlemeyen demokrasi, insan hakları, ifade özgürlüğüdür. Bu durum ordu ve bürokrasi içindeki muhafazakar ve otoriter bazı yönetici elitlerden kaynaklanıyor. Maalesef demokrasiden korkuyorlar. Maalesef Türk bürokrasisi ve ordudaki bazı kesimler, sahip oldukları ayrıcalıklarını kaybetmek istemiyor. Bu kesimler AB ile müzakerelerden de memnun değiller. Çünkü, bunun sonunda ayrıcalıklarının bazılarını kaybedebilirler.
Ülkenin bir diğer sorunu ise laiklerin birçoğu iyi insanlar ama demokrasiye, halkın oylarına ve insan haklarına çok saygıları yok."
Elbette bu çelişki ve yanlış kabullerin dayatılması sürdüğü müddetçe ülke olarak daha uzun yılları tartışma ile geçireceğiz demektir. Böyle olmasaydı iki yıldan beri devam eden soruşturma ve muhakemeler sırasında ülke hiç iki ayrı kutba ayrılır mıydı? Normal işleyen demokraside bu tür olayların yıllar boyu gazete sayfalarını işgal etmesi söz konusu olabilir miydi?
Ortada bir yanlış varsa bu yanlışın hesabını soracak kurumlar üzerlerine düşeni yaparlar, meselede böylece sonuçlanmış olurdu. Ne var ki ülkemiz de bazı kurumlar kendi içlerinde bölünmelere uğramıştır. Bazı çevreler bölünmenin daha da körüklenmesinden yana, adeta kurum içi ve kurumlar arası güç gösterisini destekler tavır sergileyince sürekli tartışıyoruz ama bir sonuç alamıyoruz. Dileriz önümüzdeki yıl bu tartışmalar nispeten azalır ve kurumlar arası güç gösterisi son bulur.
Bu noktada bir hatırlatma yapmak istiyorum. Bilindiği gibi NATO komünizmin yayılmasını engellemek için kurulmuştu. Daha doğrusu dünyaya böyle gösterilmişti. Ancak, komünizmin çökmesinin ardından NATO'nun işlevi sona erdi kendisini feshetmesi gerekir diye düşünülürken hemen yeni bir düşman icat ettiler. Artık NATO'nun yeni düşmanı yeşil renkle ifade edilen İslam'dı. Ülkemizde de benzer bir durum yaşanıyor. Şartlara ve duruma göre elitler tehlikeler icat ediyor, demokrasinin rafa kaldırılması için bu sanal tehlikeleri kullanıyorlar. Bu yönü ile ülkemizdeki bazı elitler ile NATO stratejileri paralellik arz ediyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.