Tarihteki adımız asker millettir

Tarihteki adımız asker millettir

Osmanlı döneminde, özellikle de son zamanlarda, padişahlar artık birer semboldü. ülkeyi fiilen yönetenler sadrazamlardı. Onların da rütbeleri paşalıktı. Türkiye Cumhuriyeti Devletini de, başta Mustafa Kemal olmak üzere paşalar kurdular. Her ne kadar rejimimizin adı cumhuriyet idiyse de… Onun demokratik bir nitelik kazanmasına, devletin kurucuları hiçbir zaman râzı olmadılar. 14 Mayıs 1950 seçimlerinde, CHP’nin iktidardan düştüğü anlaşılınca da askerler İsmet İnönü’ye gitmişler. “Paşam emir buyurursanız, Demokrat Partili şu başıbozuklara biz iktidarı vermeyiz” demişlerdi.
Mustafa Kemal vefat ettiği zaman, TBMM’si, Celal Bayar’ı Cumhurbaşkanı seçmek eğilimindeydi. çünkü Atatürk’ün son Başbakanı Celâl Bayar’dı. Rahmetli Mareşal Fevzi çakmak topların namlusunu TBMM’e çevirterek, İnönü’yü Cumhurbaşkanı yaptı.
İnönü bu iyiliğine karşı Fevzi Paşaya vefasızlık etti. Mareşal öldüğü zaman, bayrakları yarıya indirtmedi. Radyolarda oyun havaları çalınmasına müsaade etti. Bunun üzerine gençlik ayaklandı. Büyük olaylar oldu. Kısa bir süre sonra da 14 Mayıs seçimlerine gidildi. İnönü Ankara ve Malatya’dan adaylığını koymuştu. Malatyalılar sahip çıkmasalardı. İsmet Paşa milletvekili bile olamayacaktı. O zamanki halkın söylediği gibi, Fevzi Paşanın dirisi, İnönü’yü iktidar yaptı. ölüsü ise iktidardan düşürdü. Atatürk cumhuriyetin demokratik yönde gelişmesi için, 2 deneme yapmıştı. Ancak İnönü demokrasiyi hiçbir zaman, içine sindiremedi.
çok iyi hatırlıyorum. Bir seçimde yakınları: “Paşam halk demokrasiyi istiyor. Ordudan ve gençlikten elimizi çekelim. ülkemize gerçek demokrasinin yerleşmesi için elimizden geleni yapalım” demişlerdi. İnönü bu öneriye şöyle yanıt vermişti: “Halka kalsa Saidî Kürdî’yi Cumhurbaşkanı yapar” demişti. (Belki de haklı olarak) Askerler kendi elleri ile kurdukları, Türkiye Cumhuriyeti Devletini sivil halka bırakmak istemiyorlar.
Onun için, 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 ve 28 Şubat 1997 yıllarında, kısacası ortalama her 10 yılda bir, iktidarları devirmeyi alışkanlık haline getirdiler. Buna artık halkımız da alıştı. Bunu bilen (Başta yalancı ve yıkıcı, kartel medyası olmak üzere) bazı marjinal topluluklar, örgütler, öğrenci dernekleri, sol tandanslı çıkarcı sermaye çevreleri, resmî kurum ve kuruluşlar, kendi güçlerinin çok üzerinde, hadlerini de çok aşarak, yalanlar uyduruyorlar. Provokasyon yapıyorlar. Yaygara kopartıyorlar. Darbelere davetiye çıkartıyorlar. Zavallı halkımızı korkutup yıldırmaya çalışıyorlar. O kadar ki, 8 yıllık iktidarı döneminde, 18 sene yaşlanmış gibi görünen, Sayın Başbakan: “Kefenimi boynumda taşıyorum” demek zorunda kalıyor. Milletin selâmete çıkması için, gösterdiği bu insanüstü sabır ve tahammülle, halkın yalnız oylarını değil, gönüllerini de kazanıyor.
Yarın bir seçim olsa CHP silinecek, MHP 150’nin üzerinde milletvekili ile ana muhalefet olacak. BBP (İnşallah) bugünkü MHP’nin yerini alacak. AKP de kat kat güçlenecek. Bizim tahminimiz de, temennimiz de böyle… Tabiî ki gaybı Allah’dan başka kimse bilemez. Denilecek ki: “Tenkit kolaydır. Mevcut meselenin çözüm yolu nedir?”
Bu doğru. Kendimce çözüm yolunu da göstermeliyim. Bugün Sayın Cumhurbaşkanımızla, Sayın Meclis Başkanımız, Sayın Başbakanımız ve istisnasız bütün Bakanlarımız, Askere gitseler rütbeleri asteğmenlik olmayacak mı? öyleyse bizi asteğmenler yöneteceğine Paşalar yönetse, daha doğru olmaz mı? Hiç olmazsa, nazariyat, fiiliyata uymuş olur. Hainlerin ve provokatörlerin sesleri kısılır. Milletimiz huzura kavuşur.
Enerjik ve zamansız çökmek üzere olan gencecik Başbakanımız da boynunda taşıdığı kefenden kurtulur. Silahların gölgesinde, demokrasi olacağına, bizi paşalar yönetsin. Zâten şimdi de onlar yönetmiyor mu?
Aslolan devletimizin bekası olduğuna göre böylesi daha samimi olmaz mı?
İslâm’ın dışındaki bütün beşerî sistemler, Haçlı Batılıların uydurmasıdır. Ha liberalizm, ha faşizm… Bizim için ne fark eder? Allah (cc) milletimize zeval vermesin. Dünkü yazımızda ne demek istediğimiz, İnşallah anlaşılmıştır.
Sevgi, saygı ve dualarımızla...


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi