Cüneyt Arvasi

Cüneyt Arvasi

Enerji, Ordu ve Siyaset…

Enerji, Ordu ve Siyaset…

Türkiye, kullandığı enerjinin yüzde 73’ünü ithal ediyor…
Çünkü rezervlerimiz yetmiyor…
Öyle ki, dünyada bilinen petrol rezervleri içindeki payımız, yüzde 0,1’den daha az, doğalgazımız ise ondan daha fakir, rakamı yuvarlarsak ancak yüzde 0,01’i buluyor…
Bu durum gittikçe artan ithalat ve yakın gelecekte politik çatışmalara yol açacak kadar aşırı bağımlılık anlamına geliyor…
Eldeki rakamlar da bu sıkıntılı durumu doğruluyor…
Dünya ortalamasında doğalgazdan elektrik üretimi oranı yüzde 17 iken, bizde çok daha yüksek, yüzde 44…
Bu kritik orana sahip başka bir ülke daha yok…
Fiyatlar da çok yüksek…
Elektrik, hidroelektrik santrallarından üretildiğinde kilovat saati 0.5-1.5 cente, kömür yakıtlı termik santrallardan elde edildiğinde 2.5-3 cente, Türkiye’deki doğalgaz çevrim santralarından üretildiğinde ise 9-14 cente satılıyor…
Kişi başına yıllık elektrik tüketimi ise Birleşik Devletlerde 12,300, Avrupa Birliğinde 6,000, Türkiye’de ise 2,200 kilovat saat olarak görünüyor…
Diğer taraftan enerji ithalatında kesintiye yol açabilecek bir savaş ihtimaline karşılık yeterli miktarda stratejik rezervimiz de bulunmuyor…
Yapılan hesaplamalara göre, Türkiye’nin mevcut elektrik üretim kapasitesi 2014 yılından itibaren talebi karşılayamayacak ve tıkanacak…
Mevcut politikalar değişmediği takdirde, derin ekonomik ve sosyal etkiler üretebilecek bir güvenlik sorunu kapıyı çalacak…
Türk güvenlik sistemi yıllar boyunca, mürteci, bölücü, Türkçü, Kürtçü, aşırı sağcı veya solcu gibi suni meseleler ve iç siyasi gerilimler peşinde mesai harcadı…
Trilyonlarca liralık bütçeler kullanılarak millete pompalanan politik gazlar, maalesef doğalgaz gibi enerji üretmedi, aksine var olanı da tüketti…
Bunların yerine ekonominin motoru olan enerjiyi, petrol alanlarını, doğalgaz tedarik hatlarını, ya da en azından Kerkük petrollerini milli güvenlik politikaları kapsamına almak, biraz ilgilenmek gerekiyordu…
Bu sorunun, şirketler ve ilgili bakanlık arasında imzalanan anlaşmalarla çözülemeyeceği de açıktı…
1950’den beri dünyadaki enerji talebi 6 kat arttı… 2030 yılına kadar da dünya enerji tüketiminde yüzde 62’lik bir artış daha bekleniyor…
Bu talebi en büyük oranda karşılayacak olan petrol rezervlerinin üçte ikisi de Ortadoğu’da bulunuyor…
Yani burnumuzun dibindedir…
Nedense biz de dünyanın en pahalı benzinini kullanıyoruz…
İstatistiklere bakınca son otuz yılda, tüketimi en hızlı artan enerji kaynağının doğalgaz olduğu görülüyor…
Bu noktada da gittikçe artan bir bağımlılığa sahibiz…
Dünyada üretilen toplam enerjinin yüzde 22’sini ABD, yüzde 28’ini Türkiye, Rusya ve Avrupa, yüzde 14’ünü Çin ve yüzde 5’ini de Japonya kullanıyor…
Hemen her yerde rüzgâr, biokütle, güneş ve jeotermal gibi yeni enerji kaynakları üzerine çalışılıyor…
Fakat bir otuz yıl daha, bu teknolojiler için beklenmek gerekecek…
Bu sürede enerji politikaları sertleşecek ve yeniden nükleer enerjiye dönüş eğilimi yaşanacak…
Türkiye’nin enerji üreten bölgelere karşı siyasi yakınlığı ve enerji tüketen ülkelere yönelik jeopolitik önemi bir sır değil…
ABD, Avrupa ve Asya sürdürülebilir enerji politikalarına mecburen Türkiye faktörünü de yerleştiriyorlar…
Bu mecburiyet, Türkiye’nin siyasi ve askeri güçleri üzerinde bir şekilde “enerji jandarmalığına dönüşme” etkisi üretiyor …
Yoksa kimsenin, Türkiye’deki demokratik gelişmişlik, askeri vesayet ve darbe teşebbüsleri ile ilgileneceği yoktu…
Bu rol, beklenmedik bir anda Avrupa Birliği’nin kapılarını açabilecek kadar önemlidir…
İçerideki yaygaranın bir sebebi de budur…
Karşı çıkanlar tasfiye ediliyor…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Cüneyt Arvasi Arşivi