İhlas

İhlas

Bir çiftçi, tarlayı sürüp, ekip, gübreleyip, ilaçlayıp binbir emekle yetiştirdiği ekinini, daha sonra biçip harman yerine getirdiğinde, harmanı yansa ne kadar acı olur. Birde bu çiftçinin kendi harmanını bizzat yaktığını düşünebilir misiniz?...

Bahçe eken bir kimsenin hayali, yıllarca emekten sonra ağaçlarının meyvelerinden istifade etmektir. Tüccarın hedefi, ticaretinden ehlu iyalinin nafakasını sağlamak, eğer yapabilirse birazda nesline miras bırakıp onları rahatlatmaktır. Aynı şekilde; her bir sanatkarın, akademisyenin, öğrencinin, öğretmenin, işçinin, işverenin kısaca her insanın mutlaka bir hedefi vardır.

Her Müslüman’ın da; kıldığı namazlarından, tuttuğu oruçlarından, haccından, zekatından, ma’rufu emredişinden, kötülükten sakındırmasından, tesettüre bürünmesinden, ilim öğrenip öğretmesinden, duasından, zikrinden istiğfarından kısaca her hayrı yaşamasından ve her şerden sakınmasından elbette bir hedefi vardır. Ki bu da Allah (cc) ın rızasını kazanmaktır.

Dünyalık işlerimizle ilgili hedeflerimiz herhangi bir sebeple gerçekleşmediğinde, kaybımız sadece dünyayla sınırlı kalır ki zaten dünya ve içindekilerin hepsi geçicidir. Ama Salih emellerimizin içine gösteriş ve riya karışması veya ihlastan arınıp başka gayeler için olursa, o zaman kaybımız uhrevi olur. Cenneti kaybetmekle kalmaz, cehennemi de boylayabiliriz.

Yanan harmanımızın, iflas eden ticaretimizin, kaza yapıp hurdaya çıkan aracımızın, dolu, sel vb bir musibetle yok olan; bostanımız, bahçemiz, bağımızın telafisi var. Kısaca dünyalık zararlar ne kadar büyük ve çok olsalar da çaresi var. Ama ahretin zararının telafisi yok. Mahşer günü ilahî mizanın bir kefesine hayrımız, diğerine günahımız konduğunda hayır kefemiz hafif çıkarsa işte onun telafisi yok.

İhlasla yapılan küçük küçük ameller dahi amel defterimize kaydedilir ve ihlasımız oranınca ecirlenir. Nitekim bir çok hadiste amellerin, kişinin ihlası oranında; 10-70-700 veya Allah (cc) ın bildiği kadar katlanarak karşılık göreceği ifade edilmektedir. Yine ihlas ve niyet; yeme içime, uyma gezme gibi mübah amelleri dahi ibadete dönüştürürken, ihlassız ve riya karıştırılmış nice büyük ameller ise ber heba olabilir.

Bir mü’min diğer bir mü’min kardeşine selam vermekle, onunla musafaha etmekle, ona güler yüz göstermekle, bir öğütte bulunmakla sevap kazanır. Yoldan eziyet verici bir taşı, çöpü, çalıyı kaldırmakla sevap kazanır ve ihlası oranında sevabı çok olur. Halbu ki aşağıdaki hadiste üç sınıf insan, en büyük amellerden üç amel işliyorlar ancak ihlasla değil de desinler diye yaptıklarından, amelleri boşa gitmekle kalmıyor ayrıca sürüklenerek cehenneme atılıyorlar.

Başka bazı hadislerde mealen: ”nice namaz kılanlara yorgunluk, oruç tutanlara açlık, gece namazına kalkanlara uykusuzluk, zekat ve infakta bulunanlara fakirlikten başka bir şeyin kalmayacağı ve nice ihlastan uzak, riya ve gösteriş karışan amellerin, eski paçavra gibi sahibinin suratına fırlatılacağı” ifade edilir. Şu halde nice emeklerle işlediğimiz amellerimizin ihlasla ve sadakatle olmasına dikkat edelim.

İmamı Gazali (rh.a) der ki: “amellerde ihlas bedendeki ruh gibidir. Ruhsuz beden et-kemik yığınından ibaret olduğu gibi, ihlassız ameller de manasız ritüellerden ibarettir.”

Şunu da unutmayalım ki zaman zaman amellerimize belli oranlarda riya karışabilir. Bu esnada şeytan sağdan yanaşarak, o ameli terk etmemizi fısıldar. Halbu ki amelimize riya karıştıran da şeytanın kendisidir. Yani şeytan olmaz türlü hilelerle bizi Salih amellerden alıkoymaya çalışır. Bu hileye karşılık yapılması gereken amelleri terk etmek değil, ısrarla amellerimize devam etmektir. Zira şeytanın tüm hilelerine karşılık yegane savunmamız, ihlasla yaptığımız Salih amellerimizdir. Bu amellere devam ettikçe imanımız güçlenecek, imanımız güçlendikçe ihlasımız gelişecek ve derken şeytan bizden uzak duracaktır.

Şu ayet ve hadisleri tefekkür edelim.

“Oysa Kur'an

endilerine yalnızca Allah’a ibadet etmeleri, bütün içtenlikleriyle yalnız O’na iman ederek batıl olan her şeyden uzak durmaları, namazlarında dikkatli ve devamlı olmaları ve mallarının bencillik kirinden arındırılması için karşılıksız harcamada bulunmaları emrolunmuştu. İşte dosdoğru din de budur.” (Beyyine: 98/5)

“Fakat unutmayın ki, onların ne etleri Allah’a ulaşır, ne de kanları. Fakat O’na ulaşan, yalnızca sizin iyi niyet ve samimiyetinizdir” (Hacc: 22/37)

De ki: “Kalplerinizdekini gizleseniz de, açığa vursanız da Allah onu bilir. Zira O göklerde ve yerde olan her şeyi bilir. Allah’ın gücü her şeye yeter.” (Âl i İmrân: 3/29)

“Allah Teâlâ sizin bedenlerinize ve yüzlerinize değil, kalblerinize bakar.” (Müslim, riyazus salihin h. No:8)

Abdullah İbni Abbas radıyallahu anhümâ’dan nakledildiğine göre şöyle demiştir:

Bir gün Hz. Peygamber’in terkisinde bulunuyordum. Bana:

“Yavrucuğum, sana bazı kaideler öğreteyim” dedi ve şöyle buyurdu: “Allah’ın buyruklarını gözet ki, Allah da seni gözetip korusun. Allah’ın (rızâsını) her işte önde tut, Allah’ı önünde bulursun. Bir şey isteyeceksen Allah’tan iste. Yardım dileyeceksen, Allah’tan dile! Ve bil ki, bütün bir ümmet toplanıp sana fayda temin etmeye çalışsalar, ancak Allah’ın senin için takdir ettiği faydayı temin edebilirler. Yine eğer bütün ümmet, sana zarar vermeye kalksalar, ancak Allah’ın senin hakkında takdir ettiği zararı verebilirler. Çünkü artık kaderi yazan kalem kaldırılmış sahifelerin yazıları değişmeyecek şekilde kesinleşmiştir. (tirmizi, riyazus salihin h. No:62)

“Kıyamet günü hesabı ilk görülecek kişi, şehit düşmüş bir kimse olup huzura getirilir. Allah Teâlâ ona verdiği nimetleri hatırlatır, o da hatırlar ve bunlara kavuştuğunu itiraf eder. Cenâb–ı Hak:

– Peki, bunlara karşılık ne yaptın? buyurur.

– Şehit düşünceye kadar senin uğrunda cihad ettim, diye cevap verir.

– Yalan söylüyorsun. Sen, "yiğit kahraman adam" desinler diye savaştın, o da denildi, buyurur. Sonra emrolunur da o kişi yüzüstü cehenneme atılır. Bu defa ilim öğrenmiş, öğretmiş ve Kur‘an okumuş bir kişi huzura getirilir. Allah ona da verdiği nimetleri hatırlatır. O da hatırlar ve itiraf eder. Ona da:

– Peki, bu nimetlere karşılık ne yaptın? diye sorar.

– İlim öğrendim, öğrettim ve senin rızân için Kur'an okudum, cevabını verir.

– Yalan söylüyorsun. Sen "ne âlim adam" desinler diye ilim öğrendin, "ne güzel okuyor" desinler diye Kur'an okudun. Bunlar da senin hakkında söylendi, buyurur. Sonra emrolunur o da yüzüstü cehenneme atılır.

(Daha sonra) Allah'ın kendisine her çeşit mal ve imkân verdiği bir kişi getirilir. Allah verdiği nimetleri ona da hatırlatır. Hatırlar ve itiraf eder.

– Peki ya sen bu nimetlere karşılık ne yaptın? buyurur.

– Verilmesini sevdiğin, razı olduğun hiç bir yerden esirgemedim, sadece senin rızânı kazanmak için verdim, harcadım, der.

– Yalan söylüyorsun. Halbuki sen, bütün yaptıklarını "ne cömert adam" desinler diye yaptın. Bu da senin için zaten söylendi, buyurur. Emrolunur bu da yüzüstü cehenneme atılır.”( Müslim, İmâre 152. r.s h. No:1619)

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi