Kur’ân’a Dönme Vakti
“Müslümanlar Kur’ân’dan uzaklaştı uzaklaşalı gün yüzü görmediler” der üstad Sezai Karakoç.
Müslüman dünya olarak içinde bulunduğumuz hâleti bundan daha iyi tarif eden bir cümle olabilir mi?
Başımıza ne geldi ise, Kur’ân’a karşı duyarsızlaşıp onu mehcûr/metrûk bırakmamız sebebiyle gelmedi mi?
Üstad yine: “İnsan O’na yaklaştıkça hakikate yaklaşmanın büyük mutluluğunu, huzurunu ve heyecanını, aşk ve coşkusunu bulur içinde. O’ndan uzaklaştıkça, zanların, vehimlerin, erdemsizliklerin, büyüklenmenin bataklığına saplanır. Toplumlar da böyle. Kur’an Medeniyetini ve ondan aldığı ilhamı gerçekleştirdikçe, büyür, gelişir, üstünleşir, yücelir. Ondan uzaklaştıkça, ona savaş açtıkça küçülür, alçalır ve çürür” der.
Yazık ki, Kur’ân’dan kopan günümüz Müslümanları aşklarını, şevklerini, coşkularını, güvenlerini yitirdiler.
Miladi 610 yılından başlayarak insanlığın ufkunu aydınlatmaya başlayan Kur’ân-ı Mübîn, Peygamberimizin (s.) Hesap Günü’nde şikâyetçi olacağı üzere, ümmeti tarafından maalesef terk edilmiş bulunmaktadır.
“Ve peygamber dedi/diyecek: ‘Rabbim, gerçekten benim ümmetim bu Kur’ân’ı mehcûr (hükümlerinden uzaklaşılıp terk edilen) bir kitap olarak bıraktılar’.” (Furkan 25/30)
610’dan 2010’a 1400 yıl geçti ve ümmet-i Muhammed el-ân Kur’ân-ı Kerîm’i mehcûr tutmayı sürdürüyor. Bu kopuş sebebiyle de farklı kaynaklardan beslenmeye, farklı düşünmeye, farklı davranmaya devam ediyor…
Üstad Said Nursî’nin harika tespiti ile; ümmetin “çoğunluğunun nazarı kitaplara temerküz ettiğinden, yalnız hayal meyal lâzımı (Kur’ân’ı) tahattur eder/hatırlar” haldedir. Zira, “şeriat kitapları, birer şeffaf cam mâhiyetinde olmak lâzım gelirken, mürur-u zamanla, mukallitlerin hatası yüzünden paslanıp hicap olmuşlar… Kur’ân’a tefsir olmak lâzımken, başlı başına tasnifât hükmüne geçmişlerdir.” Böylece Kur’an mehcûr kalmıştır.
Bunun sonucunda gelinen noktayı üstad şöyle tasvir eder: “Eğer cemaat-i İslâmiyenin hâcât-ı zaruriye-i diniyesi bizzat Kur’ân’a müteveccih olsaydı, o Kitab-ı Mübîn, milyonlarca kitaplara taksim olunan rağbetten daha şedît bir rağbete, ihtiyaç neticesi olan bir teveccühe mazhar olur ve bu suretle nüfus üzerinde bütün mânâsıyla hâkim ve nâfiz olurdu. Yalnız tilâvetiyle teberrük olunan bir mübarek derecesinde kalmazdı.”
Üstad Said Nursi’nin, Sünûhât risalesindeki “Kur’ân’ın Hâkimiyet-i Mutlakası” bölümünde yer alan bu harika tespit ve teşhisi el-ân geçerlidir ve günümüz Müslümanları, hâlâ milyonlarca kitaba gösterdikleri rağbet sebebiyle, Kur’ân-ı Kerîm’i gereğince anlayıp kavramaya yönelememekte ve genellikle de onu teberrüken okumaya devam etmektedirler. ‘Kur’ân şairi’ merhum Mehmet Akif’in şikâyetçi olduğu durum hâlâ geçerlidir:
Lâfzı muhkem yalnız, anlaşılan, Kur’ân’ın;
Çünkü kaydında değil hiç birimiz mânânın.
Ya açar Nazm-ı Celil’in, bakarız yaprağına,
Yahut üfler geçeriz bir ölünün toprağına.
İnmemiştir hele Kur’ân, bunu hakkıyle bilin!
Ne mezarlıkta okunmak, ne de fal bakmak için. (Safahât, II / 169)
İmdi, Yüce Rabbimizin “Müminler için hâlâ vakit gelmedi mi?” ihtar-ı ilahisini hatırlatmanın tam zamanıdır:
“İnananlar için hâlâ vakit gelmedi mi ki, kalpleri Allah’ın Zikrine (Kur’ân’a) ve inen hakka huşû duysun ve bundan önce kendilerine Kitap verilmiş, sonra da üzerlerinden uzun zaman geçmekle kalpleri katılaşmış, çoğu da yoldan çıkmış kimseler gibi olmasınlar.” (Hadid 57/16)
Evet, vakit çoktan gelmiştir, hatta geçmektedir. Vakit tekrar Kur’ân’a dönme, anlama ve yaşama vaktidir.
Bu sebeple, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, vahyin 1400. yılı olan 2010’u “Kur’ân Yılı” ilan etmesi hayli anlamlı ve heyecan vericidir. İnşaallah, bu çalışma, halkımızın yeniden Kur’ân’la buluşmasına önemli katkılar sağlar.
Haftaya, üstatlarımız Said Nursi, Sezai Karakoç ve Mehmed Akif’in tespitlerinden hareketle; yeniden Kur’ân’a dönüşün imkanları üzerinde durmaya devam edeceğiz inşaallah.
İnanıyoruz ki, ümmetin yeniden dirilişi; Kur’ân’ı gereğince okuyup anlaması ve onun şaşmaz ilkelerine sıkı sıkıya sarılıp, namazın ikâmesi başta olmak üzere onu bir yaşam biçimi haline getirmesi ile gerçekleşecektir.
“Namazla Diriliş” Programlarımız:
23 Şubat’ta Samsun/Çarşamba’da, 19.30’da Ahmet Bulut, Ö.Naci Yılmaz’la birlikte Cemil Şensoy Kültür Salonu’nda;
24 Şubat’ta Samsun/Bafra’da, 19.30’da Mustafa Kolcu ve Ahmet Çağlayan’la birlikte Belediye Kültür Merkezi’nde;
25 Şubat’ta Samsun/Salıpazarı’nda, 19.30’da Ömer Naci Yılmaz’la birlikte Dört Mevsim Erler Düğün Salonu’nda;
27 Şubat’ta Konya merkezinde, 20.00’de, Cemil Tokpınar ve Ahmet Bulut’la birlikte Alaaddin Düğün Salonu’nda;
28 Şubat’ta Mersin/Mut’ta, 19.30’da, Cemil Tokpınar ve Ahmet Bulut’la birlikte Gazi İlköğretim Okulu Salonu’ndayız.
(“Namaz Gönüllüleri”nin diğer programları için; www.namazladirilis.com sitemize bakabilirsiniz.)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.