Dünyayı etkileyecek değişimler ve de İran seçimleri..
Bugünlerde, dünyanın çeşitli yerlerinde meydana gelen siyasî değişimler ve seçimler, dünya siyasetinin genelinde etki uyandıracak özellikler taşımakta..
Kuba adasında Batista diktatörlüğüne karşı verdiği marksist silahlı mücadeleyi kazanıp, 49 yıldır iktidarda olan Fidel Castro’nun ileri derecede hastalık sebebiyle, liderliği kardeşi Raul Castro’ya bırakması ve B. Amerika’nın onu daha olumlu bulması en ilginç gelişmelerden..
B. Amerika’da 7 ay kadar sonraki başkanlık seçimlerinde ise, Bush’un 8 yıllık kanlı iktidarının, Demokrat’ları iktidara getireceği beklenmekte.. Ancak, Demokrat’ların adayının henüz netleşememesi ve Hillary Clinton’un değil de, Afrika kökenli ve de babası müslüman olan Barack Hussein Obama’nın Demokrat Parti adayı olması halinde; beyaz çoğunluğun, Cumhuriyetçi aday McCain’a yöneleceğine dair tahminleri de ciddîye almak gerekir..
Rusya’da ise, Putin’in aday gösterdiği yardımcısı Dimitri Medvedev’in Devlet Başkanı seçilmesi, Putin’in siyasetinin devam edeceğinin işareti..
Keza, İspanya seçimlerinde Jose Luis Rodriguez Zapatero’nun yine galib çıkması, önemli.. İtalya’da ise, Romano Prodi hükûmetinin güvensizlik oyuyla düşürülmesi ve ‘erken seçim’ kararı alınmasından sonra, Prodi’nin siyasetten çekilme kararı vermesi, eski başbakan Silvio Berlusconi’nin ayak seslerinin daha güçlü işitildiği şeklinde yorumlanıyor.
Geçen hafta, Fransa’da yapılan mahallî seçimlerde ise, C. Başkanı Nicolas Sarkozy’nin, -ailevî hayatındaki düzensizlik yüzünden-, halk desteğini büyük çapta yitirdiği görülüyor.. Bu da, Fransa’yı AB içinde de, dünya siyasetinde de zayıflatmış bulunuyor.
Ermenistan ve Sırbistan’da yapılan C. Başkanlığı seçimleri ise, bu ülkeleri derin sıkıntılarla karşı karşıya getirmiş bulunuyor. Ermenistan’da, seçime hile karıştırıldığı iddiasıyla başlayan gösterilerde 30 kişinin ölmesi ve sıkıyönetim ilân edilmesi gibi buhranlar; hele yaşadığı ‘Kosova’nın bağımsızlık ilânı şoku’ndan sonra Sırbistan’da da tekrarlanabilir.
Bu arada, Mısır’da yaklaşan mahallî seçimlerde Müslüman Kardeşler’in bir sürpriziyle karşılaşmamak için, Husnî Mubarek rejiminin, bin’e yakın İkhvan’ı zindana doldurmasının sandıklara bir etkisinin olamayacağı tahmin ediliyor.. 27 yıldır Başkan olan Mubarek’in narkotik (uyuşturucu ve hissedilmeyen) diktatörlüğü bu neticeyi tekrar sağlayabilir.
Pakistan’da yapılan seçimler sonunda ise, (maktule) Binezîr Butto’nun eşi âsıf Ali Zerdarî’nin fiilî liderliğindeki Halk Partisi ile, -Gen. Perwiz Muşerref’in 9 yıl önce iktidardan devirdiği- M. Newaz Şerif’in partisi Meclis’te ekseriyeti sağlayıp koalisyon hükûmeti kurmuş bulunuyorlar.. Bu iki partinin, General Muşerref’i, geçen Ekim’de entrikalarla seçildiği Devlet Başkanlığı’ndan azletmeleri, ân mes’elesi..
Malezya’da ise.. Geçen hafta yapılan seçimlerde, 50 yıldır iktidarda olan ve 39 yıldır da anayasayı değiştirecek bir ekseriyetle ülkeyi yöneten iktidar partisi artık, anayasa değiştirecek çoğunluğu yitirmiş bulunuyor.. Buna rağmen, Başbakan Abdullah Bedevî liderliğindeki ‘(BN) Barisan Nasional’ (Nasyonal Cebhe), daha İslâmî yoğunluklu proğramları olan muhalefet partilerinin 82 sandalyesine karşılık, 139 sandalye ile Meclis’de, yine ekseriyette.. Ancak, (eski ve 21 yıllık efsanevî başbakan) Mehatır Muhammed, Bedevî’nin derhal istifa etmesini istiyor ve 4 yıl önce iktidarı bırakırken, onu kendisine halef olarak göstermekle hata ettiğini söylüyor.. 10 yıl öncesine kadar ‘Mehatir’in veliahdi’ olarak gözüken ve amma, daha sonra Mehatir’in, ahlâk dışı yollarla safdışı ettiği Enwer İbrahîm ise, üç parçalı muhalefeti toparlayacak tek lider.. Bedevî’nin iktidarını artık daha zor günler bekliyor..
*Dünyanın böylesine çalkantılı bir zaman diliminde, yarın İran’da da, İslâmî Şûrâ Meclisi (İran Parlamentosu) genel seçimler var.. İslâmî İran C.Başkanı Mahmûd Ahmedînejad’ın siyaseti dünyada ses getirse bile, içerde aynı şekilde başarılı bulunmaması yüzünden, onun gösterdiği adayların başarılı olamamaları halinde, bunun Meclis çalışmalarına da yansıması ve gelecek yıl yapılacak C.Başkanlığı seçimlerini de etkilemesi ihtimali bulunuyor.
Gerçi, Ahmedînejad’ın, Amerikan işgali altında bulunan bir ülkeye, Irak’a, Mart başında resmî bir ziyaret yapabilmesi, Amerika’ya karşı, bölgede başarılı bir gövde gösterisi ve İran’ın Irak üzerinde etkisinin göstergesi olarak ilginç bulunuyorsa da; bu gibi diplomatik atakların İran halkının günlük hayatında o kadar etki yapmadığı ileri sürülüyor..
Ahmedinejad’ın sıradan insanlar gibi son derece sade yaşamasının halk üzerinde bıraktığı etkinin geçen 3 sene içinde kaybolduğu anlaşılmakta.. üstelik de petrolün varili, o iktidara geldiğinde 30 dolar civarındayken, şimdilerde 100 doları aşmış bulunmasına ve de İran, dünyanın 4. petrol ülkesi olmasına rağmen, bu zenginliğin halkın yaşayışına yansıyamaması ve hattâ, benzinin karneye bağlanarak satılması bile genel memnuniyetsizliği arttırıyor.. Ancaak, Ahmedînejad’ın, ‘İran’ın nükleer teknoloji proğramından asla geri adım atmayacakları’na dair açıklamaları onu içte yine de güçlendiriyor. Ama, muhalifleri, onun, başka hiçbir şey yapamayışını, nükleer teknoloji heyecanıyla gizlemeye kalkışmakla itham ediyorlar ve bu teknolojik yarışa sanki sadece kendi zamanında başlanmış gibi bir rüzgâr estirmesinin aldatıcı bir siyaset anlayışı olduğunu vurgulamaktalar.
Amerika ve bizdeki laik medya ise, İran’daki yapılan bütün seçimleri ‘demokratik’ bulmuyor.
Bu değerlendirme yapılırken, son 40 senesinde başarıya ulaşmış 4 askerî darbe geçirmiş olan bir Türkiye gerçeği ve millet iradesinin hâkimiyetindeki kırılma ve kesilmeler, derin sosyal şoklar, acılar, yasaklamalar, gizli ve açık askerî güdümler görmezlikten geliniyor..
Halbuki, İİC.’nin 28 yıllık ömründe, anayasa referandumları, m.vekili ve cumhurbaşkanlığı, Fakihler Meclisi seçimleri, mahallî seçimler gibi seçmen konumundaki halkın tamamının katıldığı seçimlerin mikdarı hesab edilirse, neredeyse her seneye bir seçim düşmektedir..
Doğrudur ki, İran’daki seçimler ‘Batı’nın anladığı mânada demokratik değildir.. çünkü, adaylar için, birtakım süzgeçler, filtrasyonlar bulunmaktadır.. Ama, çoğu ülkelerde de, adaylar, parti liderlerince belirleniyor..
İran’da ise, ‘Şûrâ’y-ı Nigehban’ (İslâm Cumhuriyeti’ni Gözetleme Şûrâsı) isimli yüksek ulema ve hukukçular kuruluşunun teyid ettiği adayları seçip seçmemek, halk’ın iradesindedir; herhangi bir lider sultası sözkonusu değildir. Ama, o teyid işlemleri bile, kötüye kullanılma ihtimali veya örnekleri açısından sınırlama olarak görülüyor. Bu süzgeç konusunda unutulan nokta, seçilenlerin, İslâmî Şûrâ Meclisi’nde vazife yapacak olmaları ve tarif gereği, ‘İslâmî halk meşvereti’ için gerekli şartları haiz olmaları hususudur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.