Erdoğan da tarihe geçecek!
Millet muhasebe yapıyor..
“Taahhütlerin üzerinden 1 yıl değil, 3 yıl değil, 5 yıl değil, tam 8 yıl geçti. Hala sözler tutulmadı!” diye yakınmalar sızlanmalar var.
“Biz üzerimize düşeni yaptık. Milletin teveccühüyle toplumsal mutabakat sağlandı. Kurumlar arası mutabakat ise büyük ölçüde halledildi. Mahkeme kadıya mülk değil. Bakın zaman geldi geçiyor, makul çoğunluğun sorunları hala çözülebilmiş değil” eleştirileri artık yüksek sesle dillendiriliyor.
Vatandaş bu yakınmalarında haklı, ancak bu gün gelinen nokta ise ortada.
Yüksek yargı mensuplarının siyasi iktidara “Gelin bizim yapımızı değiştirin, üye sayısını artırın, yeni üyeleri TBMM atasın” dediği dönemler geride kaldı.
Şimdi direniyorlar.
Seçim sonuçlarına göre toplumsal mutabakat tamam. Kurumlar arasına gelince; tüm kurumların tepesinde olan Cumhurbaşkanı... Yasama , yürütme, buralarda mutabakat tam. İnanç özgürlükleri konusunda “özde mi, sözde mi” tartışmalarıyla birlikte asker kanadındaki yumuşama önem arz ediyor. Genelkurmay Başkanı’nın “Peygamber Ocağı” tabiri ve “Allah Allah diye taarruz emri veren bir ordu…” nitelendirmeleri hafızalardaki tazeliğini koruyor.
Geriye bir tek “yargı oligarşisi” kalıyor ki… Kurumlar arası mutabakatın gerçekleştirilemeyen kısmı için ise “yargı reformu” olmazsa olmazlardan.
Bu şart oldu. Bu reform yapılacak ancak…
*****
Bir de hükümet içinde işi ağırdan almak isteyenlerin olduğu söylentileri var!..
“Yürütmenin içi acaba sağlam mı?” diye soruluyor ya...
Bu meseleyi Karargah’la Başbakanlık resmi konutu arasında mekik dokumakla suçlanan Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’le konuştum.
Cemil Bey’e, kendisine atfedilen “Malum bürokratların rahatsızlıklarının dozajını abartılı biçimde hükümet üyelerine aktararak reformların önünü kestiği” eleştirilerini sordum..
Balyoz operasyonu sonrasında Karargah’a kendi insiyatifiyle gittiğini aktaran Çiçek, Karargah'tan ayrıldıktan sonra Adalet Bakanı Müsteşarı Ahmet Kahraman ile görüşmesine de açıklık getiriyor. Genelkurmay-Adalet Bakanlığı Müsteşarlığı arasındaki trafiğin, “Balyoz Savcılarına yönelik operasyon yapılacak” şeklinde değerlendirilmesine sert tepki gösteriyor.
“Siyasette ben yoktur. Biz vardır. Benim olaylara yaklaşımım diğer kabine üyelerinden farksız. Onlar ne durumdaysa ben de o durumdayım. AK Parti'nin yetkili kurulları var. Yetkili organlar var. Ben de o toplantılara katılıyorum. Orada ben düşüncelerimi açık açık söylüyorum. Orada kararlar çıkıyor. O kararlarda diğer üyeler gibi benim de katkım var. Alınan kararlarda benim de payım var. Benimle ilgili çok şey söyleniyor. Çok şey yakıştırılıyor. Onları Allah’a havale ediyorum” dedikten sonra asıl meseleye geliyor.
“Yargı reformu önünde benim engel olduğum söylenilerek günahım alınıyor. Bunların tamamı yanlış. İsterseniz adalet bakanına sorun, müsteşara sorun benden daha fazla yargı reformunu isteyen olamaz” diye ekliyor.
Başbakan'dan sonra o da ne pahasına olursa olsun “Yargı reformu yapılacak” diyor.
Bekleyip göreceğiz.
Rahmetli Menderes “Tanrı uludur”u değiştirdi. Ezanı orijinal haline çevirdi ve tarihe geçti. Belki bunu canıyla ödedi ama… “Verilecek bir can. Ha yorganda ha urganda” dedi ve tarihe geçti.
Rahmetli Özal dindar insanları cendere altına alan o günkü Ceza Yasası'nın 141., 142. ve 163. maddelerini kaldırdı. Bu maddelerin kaldırılmasına bizzat Özal'ın partisinin önde gelenlerinden bazılarının bile muhalefeti vardı. Mesela Mesut Yılmaz.. Aynen general Kenan Evren gibi düşünüyor ve 141 ve 142 için bir şey diyemem, ama 163 kalkmasın, diyordu. Özal tüm parti içi ve dışından gelen muhalefete göğüs gerdi ve cesaretle “O maddeleri” kaldırdı. Tarihe geçti.
Erbakan Hoca ise 11 aylık iktidarında “Rantiyecilerin düzeni”ni bozdu havuz sistemine geçti. D-8 in temellerini attı. Tarihe geçti.
Şimdi sıra Erdoğan hükümetinde.
Elbette burada kimseyi samimiyet testine tabi tutmak benim hakkım değil. Ancak kim ki bu milletin samimi duygularını istismar ederse bu millet o kimseyi asla affetmez. Millet affetse bile tarih affetmez.
Millet hükümetten, gelinen süreçte gecikilmiş dahi olsa “çağdışı uygulamaları” ortadan kaldırıp “ülkenin normalleşmesi” için tarihi bir rol oynamasını bekliyor.
Umarım geri adım atılmaz ve tıpkı Menderes gibi, Özal gibi, Erbakan gibi Erdoğan da tarihe geçer!
Haydi hayırlısı..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.