AB’nin Derdi Anlaşıldı
Avrupa Birliği’nin 2015 Türkiye ilerleme raporu tam anlamıyla bir turnusol vazifesi gördü. Bunu yakınlarının yarıdan fazlası Avrupa’da yaşayan birisi olarak rahatlıkla ifade ediyorum. Daha açık söylemek gerekirse, AB, Türkiye’ye dayattığı şartların fersah fersah gerisindedir. Bir görünen bir de görünmeyen iki yüzü vardır. Uygulamalarıyla çifte standartların merkezi haline gelmiştir. Biriken sorunlara çözüm üretmekten uzak, hastalıklı bir yapı haline dönüşmüştür. Her haliyle bitmiş tükenmiş bir birlik hüviyetine bürünmüştür.
Önceki gün kurucu ülkelerden birisi olan İngiltere’nin Başbakanı David Cameron, AB tarafından reform talepleri kabul edilmediği takdirde kendi üyeliklerinin devamını halk oylamasına sunacaklarını açıkladı. David Cameron “Her problemin daha fazla Avrupa ile çözülemeyeceğini, bazen daha az Avrupa ile daha iyi sonuçların alınabileceğini” söylüyor. İngiliz Başbakan seçim kampanyası sırasında da, İngiltere ile AB arasındaki görüşmelerin tamamlanacağı, 2017 yılının sonunda üyeliğin devamının referandumla karara bağlanacağını vadetmişti.
Cameron’un reformdan kastı İngiltere’nin çıkarları. Keza Almanya ve Fransa için de öyle…
Bizim için de öyle olması gerekmez mi?
Önemli ülkelerin birer birer Brüksel’den nasıl kurtulurum hesabı yaptığı bir dönemde ülkemizdeki malum çevrelerin AB ilerleme raporuna sarılmalarına ne demeli?
Raporda alenen “Çözüm Sürecinin” yeniden başlatılmasına ilişkin ifadelere yer veriliyor.
Ne ilgilendiriyorsa onları…
İlgili bölüme sinsice “taraflar” kelimesi iliştirilmiş. Bir tarafta Bölücü Terör Örgütü diğer tarafta ise devlet… Tuzağa bakar mısınız? Tam da PKK’nın arayıp bulamayacağı bir fırsat…
Diğer bölümlerde de tam üyelik yolunda değil Türkiye’nin ilerleme sağlaması mealen gerilediğine dair küstahça ifadelere yer veriliyor.
Türkiye bu alçaklığa daha fazla fırsat tanımamalı… Anladıkları dilden dersleri biran evvel verilmeli…
Nasıl ki İngiltere, Birlik’ten ayrılabilmek için 2017 yılında halk oylamasına gidebiliyor; Türkiye de tam üyelik sürecinin devam ettirilip, ettirilmemesini pekala referanduma götürebilir. Millet ne derse, nasıl bir sonuç çıkarsa öyle yapılmalı…
Şu hale bakar mısınız?
Ülkelerinde tek bir Suriyeli mülteci öğrenciye dahi eğitim hakkı tanımayan AB, 450 bin Suriyeli çocuğu okullarında okutan Türkiye’ye hesap sormaya kalkışabiliyor.
Dün yine Suriyeli çocuklar Ege sularında can verdi.
Hiçbir Batılı kılını dahi kıpırdatmadı.
Bu nasıl bir zihniyet, bu nasıl bir vicdan, bu nasıl bir anlayış?..
Özetle AB’nin derdi anlaşılmıştır. Bu yüzden Garp kurnazlığına daha fazla müsamaha gösterilmemelidir.
Bizim onların maksatlı, marazlı, köhnemiş birliğine ihtiyacımız yok.
Bizim kendi birliğimiz bize yeter. Eğer tesis edebilirsek…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.