Ne yapıyoruz?
Televizyon programlarından mütedeyyin denen ekranları izlemeye çalışırım. Her açtığımda da “ne çam devirecekler” diye gözlemlerim. Milyonlar hatta milyarlar harcandığına şahit olurum. İyi niyetle yola çıkıldığına da inanırım. Ama netice kaş yapayım derken göz çıkarmak oluyor. Helâllar haramlara karışıyor, haramlar helâl olarak karşına çıkıyor. Onlardan birkaç örnek:
Bir ilahi grubuna rastladım. Kadın-erkek bir arada, kızlar dokuz yaşını aşkın, onbeş yaşına baskın. İnciklerine kadar uzayan saçları, el hareketleri, vücut ritmi ile ilahi okuyorlar. Zannedersiniz ki, kendinden geçmişler, huşû ve huzuru yaşıyorlar. Yani rol yapıyorlar. İslami tiyatro oynuyorlar, haramlarla, hizmet ettiğini sanıyorlar. Haramın olduğu yerde helâl olmaz. Helâlin olmadığı yerde de huzurda olunmaz. Olsa olsa fitne ortamında olunur, şeytani bir ortamda bulunulur.
Dini içerikli film seyrediyorsun, oynayanın her çıkmaz ve daralmasında, güya bir evliya yol gösteriyor, o da doğruluğu oynuyor. Bu filmi oynatanlar da, para verenler de, zamanını harcayanlar da hizmet ettiklerine inanıyor. Hiç düşünmeden Allah’ın yerine evliyayı koyuyorlar. Şirk işliyorlar. Allah’a ait vasıfları evliyaya yüklüyorlar. İnanç da Allah’a bağlılık değil, evliyaya bağlılık şekline dönüşüyor. Kaş yapayım derken göz çıkarıyorlar.
Televizyonlarda seyrettiğimiz haram efendilerin giyimleri İslami değil, modern olmanın da ötesinde. Her şekli ile fasıklık alameti, her tarafı açık, gerdanı şeytanların oynaşma alanı. Bu görüntüde olanın ağzından, Allah, peygamber, günah, sevap düşmüyor. Şekli günah deposu, sözleri hak ifade ediyor. Bunlar ne oluyor? İnançta bu yok, Kur’an’da bu yok, sünnette bu yok. Bugün neden var? Bu, insanları bozmak, inançlara şüphe düşürmek için oynanan oyun mu? Oyuna sebep olanlar neden mütedeyyinler?
TV’lerdeki mukaddes günleri ihya ediyoruz. Kur’an, mevlit, hatim ve dua. Okuyan han tıraş, grantuvalet, papyon, kravat ve modern! Resmi ideoloji sahipleri için normaldir. Dini kendilerine benzetme gayretleri vardır. Onunla vazifeliler. Ya mütedeyyin diyenlere ne demeli? Kur’an ve sünnetin reddettiği bir yaşayışı kabul ettirme gayretini, yaşayış biçimine çanak tutmalarına ne mana verilmeli?
Hepsi, hepimiz bir yanlışın içindeyiz. Hizmeti sadece yalakalıkta, hoş görünmede, bana dokunmasınlarda görüyor. İslami kimliğimizi koruyamadığımız için de taviz üzerine taviz veriyoruz. “Şunu yapsan bir şey olmaz” diye diye de her şeyi yapar hale geliyoruz. Bunun adına da hizmet diyoruz.
Sakal, sünnet iken, sakalsızlık sünnet oluyor. Başörtüsü farz iken, başı örtüsüzlük revaç buluyor. Çarşaflı annenin yanında modern kızı, sakallı babanın yanında, günlük yaşayışı benimseyen evladı oluyor. ‘Müslümanım’ diyenler, nikâh, nişan ve düğünlerde ayıp olmasın diye haramı hoş görüyor.
Bütün bunlar bizim zaafımızdan, günümüzü gün etmemizden, tehlikeyi ya da günahlarımızı küçük görmemizden oluyor. Bir başka deyimle, inancımızı yaşamaktan utanıyoruz. Bunlar, Allah’ın dediğini yerine getirmeyip, içinde bulunduğumuz idarelerin emrine uygun davranmamızdan oluyor. Çareyi inancımızda değil, inancımızı yok sayanlardan arıyoruz.
Biz Müslümanız, inancımızla da şeref duyarız. Bizi zaafa, komplekse iten şey de inancımızla onur duymamaktır. Dünyeviliğimizi koruma pahasına inancımızı yaşamıyoruz. Makam, mevki ve çıkar bizi dinimizden uzaklaştırıyor. İnancımızdan uzaklaştırıyor, kişiliğimizden uzaklaştırıyor. Biz inancımızın adamı olamıyoruz, inancımız içinde çare aramamız gerekirken inancın dışındakilerden medet umuyoruz. Kişiliğimizi, kimliğimizi kaybediyoruz.