Necmettin Çakmak

Necmettin Çakmak

Vergi şampiyonu kim olsun?

Vergi şampiyonu kim olsun?

Devlet bir insan gibi doğar, büyür, yaşlanır ve ölür. Devletin oluşmasının ilk aşaması göçebeliktir, yeni üretim araçları keşfedildikçe yerleşik hayata geçilmeye başlanır. İnsanın ihtiyaçlarının artması iş bölümünü doğurur, iş bölümü üretimi arttırır, üretim artışı tüketim artışı ve refah artışıdır. Refah artıkça lüks malların tüketim artar, böylece israf artmış olur. Devlet ihtiyacını karşılamak için daha fazla vergi almaya başlar ve daha fazla vergi alması toplumun iktisadi faaliyetlerini zayıflatır, toplumsal hayatta 'Derin uçurumlara' neden olur ve böyle devam ederse de yıkılır.

Elbette ki, bir devletin hayatiyetini sürdürmesi, bazı temel fonksiyonlarını icra etmesi için vergilendirme yapması elzemdir. Ancak, devletin, insanların malına ve kazancına el koyma anlamına gelen vergileme gücü ve yetkisi de sınırlı ve kurallara bağlı olmalıdır. Vergileme adil ve makul olmalıdır. Vergi yükünün miktarı vatandaşlar tarafından önceden bilinmelidir. Bu miktar sık sık değişmemelidir. Yoksa Prof. Dr. Atilla Yayla'nın dediği gibi vergi 'Acı bir meyve' haline dönüşür ve onun tadını bilen insanlar da bu meyvelerden olabildiğince az yerler. Kayıt dışına kaçmak için ellerinden geleni yaparlar ve bunu da mubah olarak görürler. Maalesef bugün de Türkiye'de bir kesim, devlet tahakkümünün sürmesini istediği için mükelleflerden ödeme güçlerini aşan vergiler talep ederek 'Acı meyvenin' yenmesini istemektedir.

İşte ünlü İslam âlimlerinden İbn-i Haldun, ağır vergilerin ekonomiyi çökerttiğini bundan 700 yıl önce ortaya koymuştur. "Mukaddime" adlı eserinde yakından izleme fırsatı bulduğu devletlerden yozlaşmanın ve çöküntünün başlamasının "dördüncü baba"da, yani soyun dördüncü hükümdarında başlayacağını belirtir. Bu tabii ki ortalama bir rakamdır, ama durumu açıklar. Haldun, eserinde şunları yazmıştır: "Toplumun (hanedanın) oluşumunun başlangıcında vergiler, küçük matrahlar karşılığında yüksek vergi hâsılatı sağlar. Toplumun (hanedanın) genişlemesi ile birlikte, vergiler büyük matrahlara karşılık düşük vergi hâsılatı sağlar."

Burada İbn-i Haldun şuna dikkati çekmektedir; eğer yöneticiler yozlaşırsa ve kendi çıkarlarını gözetirse, haliyle masrafları artar ve halka daha fazla vergi yüklemelerine neden olur. Ve bu vergiler de halkın karşılayamayacağı düzeylere kadar yükselir."

İbn-i Haldun'un düşüncelerine benzer görüşleri ileri süren başka iktisatçı ve düşünürler de vardır. Örneğin 18. yüzyılda filozof David Hume şunları yazmıştır: "Ağır vergiler, endüstriyi tahrip eder. Ağır vergiler, işçilerin ücret artışı talep etmelerine neden olarak (sonuçta) bütün malların fiyatlarını artırır."

Adam Smith ise Milletlerin Zenginliği adlı eserinde şu görüşleri ifade etmiştir: "Yüksek vergiler, bazen vergiye tabi malların tüketimini azaltmak ve bazen vergi kaçakçılığını teşvik etmek suretiyle, düşük vergilerden sağlanacak hâsılattan daha düşük bir hâsılat sağlar. Gelirin azalması, tüketimin azalmasının bir sonucu olarak ortaya çıkmışsa, çözüm yollarından birisi vergi oranlarını indirmektir."

İbn-i Haldun, Mukaddime adlı eserinde devamında şunları yazmaktadır: "Vergi konuları üzerine düşük vergiler yüklendiğinde bu, yükümlülerin çalışma ve bir şeyler yapma arzularını geliştirir. Düşük vergiler vergi yükümlülerini tatmin edeceği için, kültürel teşebbüs büyür ve artar. Öte yandan, kültürel teşebbüsün büyümesi ile birlikte, yükümlülere tarh edilen vergi matrahı genişler. Netice olarak, kişisel matrahların toplamı ile vergi geliri artmış olur."

Büyük düşünür bu tespitleri yüzlerce yıl önce ortaya koymuş. Ders alınsın diye! Lakin kapitalist düzenin 'büyük balıklar, küçük balıkları yutar' anlayışının hüküm sürdüğü günümüz dünyasında 'küçük balık' olma ısrarını anlaşılmaz bir şekilde sürdüren ülkemizde de iktidar seçkinleri devletin bütçesini, herhangi bir şirketin muhasebesi zanneden bir anlayışla yönetiyorlar. Haliyle, böyle bir yönetim anlayışından vergi adaleti ve eşitliği beklemek hayalcilik olur. Şuna emin olabilirsiniz; Maliye teşkilatında bile hiç kimse mevcut vergi mevzuatına tam hâkim değildir. Dolayısıyla rantiye sınıfından vergi alamayan, kayıt dışılığın önüne geçemeyen bir devlet de, faturayı 'kaz' olarak görülüp bağırtılmadan yolunması gereken vatandaşa keser. Bunu yaparken ilginç yöntemler bile geliştirir, 'vergilemenin kanunla yapılması gerekir' ilkesini çiğneyerek kanun çıkarmak yerine kanun hükmünde kararnameler çıkarır vs.

Dolayısıyla 'kutsallık' atfedilen vergilendirilme Türkiye'de bir 'soygun aracına' dönüştürülmüştür. Ekmek aldığınızda, benzin aldığınızda, süt aldığınızda bunu çok da farkına varmadan hissedersiniz. Demem odur ki; herkes gelir düzeyi farkı gözetmeksiniz aynı vergiyi öder bu ülkede. Peki, bu böyledir böyle olmasına ama başka gerçekler de ortaya çıkmaz mı? Tabi ki çıkar! Bir kere alınan vergilerin yükselmesine rağmen, devletin gelirlerinde azalma baş gösterir. Yüklenen vergiler ve angarya dolayısıyla vatandaşta üretim isteği azalır, halk yabancılaşır.

Burada yine İbn-i Haldun'a müracaat edelim. Ona göre, devlet ekonomik hayata müdahale etmemelidir. Bu durumu Mukaddime'de şöyle açıklamaktadır: "Çünkü vergi yüzünden pek az yararını görüyor diye, halk artık üretime istekli değildir, ürünüyle vergi yüküyle ve emeğiyle, emeğinin meyvesini ve yararını karşılaştıran halk, tüm isteğini yitirmiştir. İşte, tüm bunlar olunca, çoğu emekçi eller, üretimden geri çekilir ve devletin toplayabileceği vergi de az olur."

Aşırı vergileri ve sömürüyü bu şekilde tanımlayan İbn-i Haldun, angarya kavramını da aynı çerçevede değerlendirir ve en büyük zulüm olarak tanımlar. Bu durum "umran"ın çöküşe geçmesidir. "Umran"ın yani toplumsal yaşamın ve üretimin çöküşü, zulmün devlet politikası haline gelişi, devletin yıkılışının kaçınılmazlığını da beraberinde getirir.

O halde bu ülkede toplam vergi gelirlerinin yüzde 70'i dolaylı vergilerden elde ediliyorsa ve 'bir vergi şampiyonu' ilan edilecekse, Süleyman Yaşar'ın tabiriyle bu şampiyonun 'dar gelirli vatandaş' olması gerekir. Ne diyelim; inşallah o günler çok yakınımızdadır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Necmettin Çakmak Arşivi