Sultanahmet Camii de müze olmuş...
İş, sadece resmileştirmeye kalmıştır...
Geçen Pazar günü ikindi vakti, Sultanahmet civarında denk geldi...
İç avluya girmek ne mümkün!
İbadet etmeye gelenlerden çok turist vardı...
Caminin giriş kapısındaki güvenlik görevlisi, yüksek bir yere çıkmış, bağırıyor...
Gürültüden pek duyamadım ama yaptığı işaretlerden, turist trafiğini idare etmeye çalıştığını tahmin ettim...
Fakat kimsenin umurunda değildi...
Çevre toz, toprak, pislik... Su gibi yabancı turist akıyor camiye... Her cinsten ve milletten... Bağırış çağırış...
Rezalet bir görüntü...
Mecburen aynı kapıdan turist kalabalığına karışıp ite kalka camiye girebildik...
İç mekânın işgali ile sürekli genişletilen turist bölümü, panayır yeri gibi... İçeride bir tek seyyar satıcılar eksik...
Başı açıklar, mini etekliler, ayakkabısını halıların üzerine atıp, acayip pozisyonlarda iç kubbeye aval aval bakanlar, şakalaşanlar, ortalıkta koşuşturan çocuklar, etrafındakilere yüksek perdeden bir şeyler anlatan rehberler...
Bir velvele ki mahşer yeri gibi...
İğrenç ve yapışkan bir koku sinmiş ortalığa...
Her lisandan birbirine karışıp akustik kubbeye yükselen ve aşağı bombardıman gibi inen kulak tırmalayıcı bir uğultu hâkim...
Hanımların namaz kıldıkları mahfilin önü açık...
Yabancı turistler karşılarına geçmiş, onları seyrediyorlar, kameralar çalışıyor, flaşlar patlıyor yüzlerinde...
Erkeklerin de arkasında gürültülü bir seyirci kitlesi var...
Camiden çıkarken aklıma papa Benedict’in İstanbul seferi geldi...
Hani Sultanahmet Camii kapatılmıştı onun şerefine...
İçeride rahatça gezip ibadet etsin diye...
Sonra da “ziyaretimin en yüksek mertebesi burası” demişti...
Geçenlerde İspanya’da birkaç Müslüman turist de “ziyaretlerinin en yüksek mertebesini” değerlendirmek istediler...
1523’te bin bir vahşetle katedrale dönüştürülen ve adı Le Mezquita (mescit) Kilisesi olarak değiştirilen Kurtuba’daki o meşhur camide namaz kılmak istediler...
Polis tarafından sille tokat dövüldüler...
Yetmedi, içeri atıldılar...
Piskopos çılgına döndü ve Müslümanların kasten namaz kılmaya çalıştıklarını söyledi...
Ezcümle camiler, Müslümanların huzur içinde ibadet etmesi için vardır...
İslam toplumlarında fonksiyonları da çoktur... Etrafları şimdiki gibi umumi helâ, dükkân, pasaj, kahvehane ve panayır yerinden ziyade, devrin meşhur üniversiteleri gibi yapılarla çevriliydi...
Ve bu mekâna giriş adabına dair hükümler vardı...
Mevzu, müze işletmek ise Ayasofya zaten ibadete kapatılmıştır...
Bir Müslüman’ın, Sultanahmet Camii’ne rahatça girebilmesi, sessiz ve sakin bir ortamda rahatsız edilmeden ibadetini yapması en tabii hakkıdır...
Camideki turist işgali ise bu ibadet hürriyetinin alenen gaspıdır... Namazdaki bir adamın veya kadının fotoğraflanması da son derece çirkin bir davranıştır...
Biz otobüslere doluşup, don paça, bağırış çağırış, kiliselere, havralara, tapınaklara dalmıyoruz...
“Hayır! Sultanahmet sadece bir cami değil, aynı zamanda turist panayırı ve bir müzedir, Müslümanlara değil bütün dünya milletlerine aittir” diyorsanız eğer...
Hükümet bu fiili durumu resmileştirsin o halde...
İkisinin bir arada olmadığı açık...
Merak edenler hafta sonu gidip bakabilirler...
Önünden geçerken düşündüm...
Sultan Ahmet Han, bu vaziyeti görseydi acaba o camiyi yaptırır mıydı?
Gerçi onun kabri de bir müzedir ya!
Turist kaynıyor içerisi...
Bırak camiyi, başka bir yere defn edilmeyi vasiyet ederdi herhalde...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.