Hemen itiraf edelim
Bu yazımda Müslüman kardeşlerimle bir durum muhakemesi yapmak istiyorum. Geldiğimiz nokta neresidir? Ne durumdayız? Ahir ve akıbetimizi gidişatımız nereye götürüyor? İman ve ihlas durumumuz hangi noktada? Bu soruların cevabını bulmaya çalışacağız.
Hemen itiraf edelim: İçinde bulunduğumuz yüzyıl içinde Müslümanlar çok değişti... Bizden önceki Müslümanlar bizim gibi yaşamadılar. Onlar öncelikle ibâdeti, Allah'a kulluğu, ahireti, Cennet'i, Cehennem'i, Kitab'ı, Sünnet'i düşünürlerdi. Helâl-Haram nedir bilirler, Yaratan'ın koyduğu sınırlara riâyet ederler, inançlarını da hayatlarına uygularlardı. Onlar komşu haklarına riayet ederler, yetim malı yemezlerdi. Sıla-i rahimi terk etmezlerdi. Dünyayı dünyada kalacakları süreyi dikkate alarak düşünürlerdi. Hiçbir zaman eşya manyağı olmadılar. Hep bana felsefesine asla kendilerini kaptırmadılar.
Bir araya geldikleri zaman ne kazanıyorsun, ne kadar paran var, servetin nerelere ulaştı gibi soruları kesinlikle sormazlardı. Bu sorulara muhatap olmayı hakaret sayarlardı.
Hanımlar kocalarının cüzdanına el uzatmaz, iki el değerse kazancın bereketinin gideceğine inanırlardı. Şunu alalım bunu alalım diye beylerini sık boğaz etmezler, aksine ayağımızı yorganımıza göre uzatalım derlerdi. Komşumun bunu var benim daha fazlası olsun da demezlerdi. Tam tersi komşumun iki benim bir olsun derlerdi. Lügatlarında kin, nefret, hazmedememe (çekememezlik) ve kıskançlık kelimeleri yoktu, varsa da bu vasıfsızlığın felâketlerini anlatılmak için vardı.
Komşuda pişen komşuya da aş olurdu. "O bulamaz bulsa da alamaz" denir olanlar etrafındaki çaresizlere yediklerinden yedirirler gyidiklerinden giydirirlerdi. Nimetin şükrünün ancak bu tavırla yapılabileceğini bilirlerdi.
Zekatlarını tam verirler, fakirin hakkını ketmetmeyi Cehennem'e yuvarlanma sebebi sayarlardı.
Hasılı onlar Peygamberimiz Efendimizin örnek hayatını uygulayan mübarek insanlardı. Herbiri birer yürüyen Kur'ân olmuşlardı. Ah o insanlar ah... Ya şimdi öyle mi?
Şimdi ki Müslümanların çoğunun aklı fikri para, kazanç, lüks, konforlu hayat, mal, mülk, servet, şöhret ve şehvet. Televizyon ekranlarındaki şehvet sahnelerine kilitlenip kalan Müslümanların sayısını tasavvur edebiliyor musunuz? Bu ülkede yayınlanan genelev albümü gazeteleri hergün Ruslar mı gelip alıyor sanıyorsunuz?
Aybaşlarında bankalara gidip yatıracağı paranın faizini hesaplattıran Müslümanların meşreplerini bilmeyenimiz mi kaldı?
Birkaç Müslüman bir araya geldiği zaman, dinden imandan bahsetmeleri gerekirken günlük dedikodularla meşgul oluyorlar.. Aktüalite afyonu onları sersemletmiş. Gazeteler ne yazıyorsa televizyonlar ne gösteriyorsa Müslümanların gündemi de öyle.
Bu devir Müslümanları gerçekten şaşırmış vaziyettedir. Kimse ne yapacağını bilmiyor.
Oysa İslâm Dini'nin öğrenilmesini emrettiği şeyler din kitaplarında yazılıdır. Müslümanlar bunları öğrenmeli, bunlardan bahsetmelidir. Her Müslüman bunları hayata uygulamak için çalışmalıdır.
Müslümanlar, itikatlarımızı tashih edelim. İbâdetlerimizi edâ edelim. Faziletli olalım. Bizi Cehennem'e götürecek kötü huyları bırakalım. Birbirlerimizi sevelim.
Müslümanlar, başlarımıza gelen belâ, keder ve musibetlerden hep şikâyet ediyoruz. Zulme uğramışlık edebiyatıyla oyalanıyoruz. Başlarımıza gelenler, sakın yaptıklarımızın cezası olmasın?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.