Rüya mı?
Uykuda mıyım, uyanık mıyım bilmiyorum. Gözümün önünden; binitli binitsiz binlerce insan geçti. Biraz ileride durdular. Azalarından birisi etrafındakilere seslendi:
- İniniz. Çadırlarını kurunuz! Burası bizim ebedi yerimizdir dedi.
Arı gibi dağıldılar. Kocaman bir otağ kurdular. Büyüdü, büyüdü şehir oldu. Kat kat binalar, gökyüzüne uzanan gökdelenler oldu. İçlerindeki adam yine inledi:
- Hepiniz meydanda toplanınız!
Büyükten küçüğe önden arkaya sıralar haline geldiler. Ortalarında tarif edilemeyen büyüklükte kürsü vardı. Aynı emri veren adam kürsüye doğru yürüdü. Elleri hep hareket halindeydi, kürsüye çıktı, sağına, soluna selam verdikten sonra:
- Biz Sanem kabilesindeniz. Neslimiz Sanem diye anılır. Şimdi yerimize hoş geldiniz. Bizim atalarımız burada doğdu. Sürgünden döndük. Yeni yerimizde ebediyete kadar yaşayacağız.
Yaşa yaşa!..
- Sizden istediğim, atalarınıza uygun bir hayatı sürdürmenizdir. Biz Allah’ı kabul etmeyiz. Onun emrine de girmeyiz. Kendi kendimizi idare ederiz. Tanrılık iddiasında değiliz. Taptıklarımız tanrılığa adaydır. Kendi idarecilerimizin yaratıcısıyız.
Yaşa varol!..
Bir el ısrarla söz istiyor, söz isteyene canı sıkılsa da söyle ne istiyorsun? Adam:
İnananların arasında yetiştim. Onların bir kitabı, uyduğu bir peygamberi var. Kitaplarının gösterdiği kanunlarla idare ediliyorlar. Bizim kanunlarımız... dedirtmedi sözünü kesti.
- Siz bizi ne zannediyorsunuz? Bizim de ilahi kanunlardan mülhem kanunlarımız var. İlahi kanunların yasakları bizim kanunlarımızdır. Biz beşeriz. Kendi kanun ve nizamımızı buna göre ayarlarız. Onların haramları bizim hayat damarlarımızdır. Onunla neşelenir, onunla dünyamızı şenlendiririz. Dünyanın süsü kadın ve kafaları demleyen içki. Onlar ilahi kanunlarda yasaktır. Bizim ise çıkış noktamızdır, dayanağımızdır. Her çiçekten bir bal alırız. Gönlümüzce yaşarız. Bu dünya bizim dünyamız. Yer içer yaşarız.
Bütün bir toplulukta bir el hiç inmedi. Başkan da rahatsız oldu:
- Yine ne istiyorsun? Efendim:
- Yöneticiler ilahi kanunlarla insanları yönetiyor. Buna da dini idare diyorlar. Bizim idare şeklimiz nedir?
Başkan biraz gerildi. Sağa sola baktı, topluluğa yöneldi:
- Ey insanlar! Bizim idare şeklimiz, eğitim ve öğretimimize göre şekil alır. Sosyal yapıya göre ivme kazanır. Sosyalizm, kapitalizm, demokrasi ve cumhuriyet Sanem kavminin idare şekli demokrasidir. İnsanın kendi kendisini idaredir. Anayasamız vardır. Anayasamıza uygun yönetmeliklerimiz vardır. Bütün yasaların başı anayasadır. Diğerleri yönetmeliklerdir. Anayasayı doğurtan kimlerdir? Sorusu sorulursa deriz ki:
Büyük Millet Meclisi’ne seçilen üyelerdir, buna milletvekili diyoruz.
Bir el inmeyen el, başkanı rahatsız eden el.
“Sayın başkanım, ilahi kanunların bir tanrısı vardır. Bizim tanrımız siz misiniz?” Başkan:
- Görünüşte benim. Temsil yetkisi büyük millet meclisinindir. Kanunları o yapar. Biz onlara uyarız. Onlar, sadık kalacaklarına, ihanet etmeyeceklerine, beşer kanunlarını deldirmeyeceklerine, namusları üzerine yemin ederler. Onlar bizim mukaddeslerimizdir. Dokundurtmaz, üzerlerine toz kondurtmayız.
El, o el, başkanı kızdıran el.
- Sayın başkanım. İçimizde ilahi kanunlara inandığını söyleyip de, bizi idare edenler var. Bu nasıl oluyor? Başkan:
- Bizde taraf, grup ve inanç yoktur. Herkese kapımız açıktır. Kim, bizimle olur, kanunlarımıza sadakat gösterirse o bizimledir. Dönüşü olmaz, ihaneti bulunmaz. Rahat olun, endişeye kapılmayın.
Alık alık bakarken kendime geldim. Bildiğimi değil duyduğumu aktarayım dedim. Bunun adına ne denir? Düş mü? Rüya mı?