1 Mayıs işçi bayramı
1 Mayıs işçi bayramımız kavgasız, gürültüsüz geçti diye çığlık atacak kadar sevindik. Mübarek olsun. (Gerçi burada cereyan eden hadiseler, başka bir bayramda olsaydı, unutulmaz bir üzüntü olurdu). Yine de bu kademe çok büyük bir gelişmedir. Sendikalarımızın, katılanların, sorumluluk duygusuyla bayramı bayram yapma gayretlerini, programı ve güvenliği, valilik ve polis teşkilatımızı teşekkürle kutluyorum. Her bayram gibi, geniş güvenlik tedbir ve endişesine gerek bırakmayan bir bayram haline gelmesini diliyoruz. Bunun için devlet politikasının milli değerlerimize yönelmesi, özgürlüğün ahlak ve erdem değerlerine karşı başkaldırı şeklindeki anlayışlardan uzaklaşıp, manevi ağırlık kazanmasında zaruret olduğu açıktır.
Bütün endişe ve külfetlere rağmen kazasız belasız neticelenmesini şükranla anarken, bu neticeyi doğuran çalışma ve gelişmeleri de düşünüp değerlendirmek ve sahiplenmek sorumluluğu yüklendiğimizde de şüphe yoktur. Bu neticede, yukarıda teşekkürle zikrettiğimiz anlayış ve gayretlerin dışında önemli pay da hiç şüphesiz, “Ergenekon” yargılamasıyla denizden karadan adeta fışkıran silah ve tetikçilerinin üstündeki perdeyi kaldıran polis, savcı ve yargıçlarımıza ve arkasında duran siyasi iradeye, milletimiz ve gelecek nesillerimiz adına şükranlarımı arz ediyorum.
Kutad Kubilig, “Bayram, bazram’dan gelir. Bazram, çiçeklerle donatılmış, sevinç ve şenlik yapılan, gönüllerin ferahladığı, insanların sevgi ve saygıyla kaynaştığı, bütünleştiği, dayanıştığı yer demektir” diye anlatır bayramı.
Bayram, Kutad Kubilig’in anlattığı gibi yaşanır. Bayram, sılayı rahimlerin yapıldığı, dargınların barıştığı, dostluk ve kardeşliğin pekiştirildiği, toplumu ayrıştırmayıp bütünleştiren manevi bir iklimdir. Milli değerdir. Bayram, millette yara açmaz, zarar vermez, güç kazandırır. Kimsenin, diğerini ötekileştirmediği, “Benim bayramım senin değil” demediği, böyle bir tavra imkan bırakmayan gönül baharıdır. Kurbanlarımızla, bayram sevgi, iman ve gönül zenginliğimizi kurban bayramımızla, ülkemizden taşırarak Asya, Afrika, Latin Amerika ve bütün dünyada herkesle paylaşmıyor muyuz?
Kırarak, dökerek, kavgayla, öldürerek kutlanan bayram olmaz, olamaz. Müslüman mahallelerinde tasavvuru dahi abestir. Bizim bayramımız, dostlukla, edeple, saygıyla, sevinçle, karıncayı dahi incitmemek dikkat ve ruh hassasiyetiyle çiçeklenir. Hak arama, şikayette bulunmanın birçok yolu vardır. Uzlaşma, yargı, grev, miting vs... Ama ölü evi şenlik için, bayram yeri kavga ve kırıp dökmek için kullanılmaz.
Bir yanlışlık var. Bir kere isim yanlış. “İşçi” demekle “emek” sembolize edilmek isteniyor ama, “emek” sadece sendikal güce inhisar ettirilerek, bölünüyor ve şekil değiştiriyor. Güç ve hak emekten alınıp adeta sendika gücüne devrediliyor. Bayram, insan gönlünü sevgiyle dolduran, mutlu kılan bir iksir, bir ışıktır. Ayrılık zulmü ile yok olur. Adına ne dersen de, orada bayram yok olmuştur.
Emeği kast ederek “İşçi Bayramı” diyoruz. Doğru ama, bakkal, ev kadını, demirci, kömürcü, esnaf, memur, amir, çiftçi, çoban, iş adamının bu bayramdaki yeri nerede? Yok. Sendikasız çalışan işçilerin yeri? Hayır! Bunun hangisi emek verip iş üretmiyor? İşsizlerin hali bir başka alem. Onlar, sabahtan akşama iş arayarak emek veriyor. Farkı, iş üretemeyip sıkıntı üretmek. Adı, “Emek Bayramı” olmalı, tertipte ve kortejde bütün emek sahipleri yer almalıdır. Ödemesi gereken senet veya iflas kaygısı ile uykusuz geceler geçiren iş sahibinin emeği emek değil mi? Bayram, bütünü kavrar..
Bu yanlışın kökü, milletimizde değil, taklittedir. Kavram, kapitalist ve sosyalist ülkeler kavramıdır. Saygınlık, sınıfta değil emektedir, haktadır. Emek, alın teridir. Taklitçiliğin iki büyük tehlikesinden birincisi, kolaycılığa alışıp hep geriden gelir duruma düşmek; ikincisi ise, kopyacı kolaycılığı ile iyiyi-kötüyü ayıramaz duruma gelerek başkasında ne görürse alıp torbaya atmaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.