Gündem yine karışıyor
Anayasa paketinin iki maddelik fireyle Meclisten geçtiği günlerde Baykal’ı istifa ettiren kaset skandalı medya gündeminin ilk sırasındaki yerini korurken, yine sıklaşan şehit cenazeleri bile “kanıksanmış” görünüyor.
Gerçi Enerji Bakanı Yıldız’a yönelik yumruklu saldırının tekrarlanmaması için, müteakip cenazelerde alınan ve yer yer halkın cami avlularına sokulmamasına kadar vardırılan çok sıkı güvenlik tedbirlerine rağmen, Kozan'daki son cenazede Kürşad Tüzmen’in muhatap olduğu öfkeli protestolar, gerilimin devam ettiğini gösteriyor.
Ve terördeki endişe verici tırmanış devam ederken, önümüzdeki günlerde siyasî suikastların da gündeme gelebileceğini iddia edenler var.
Her ne kadar klasik darbe yöntemleri gibi, vaktiyle darbe ortamı oluşturmanın en etkili aracı olarak kullanılmış olan suikast ve cinayet gibi eylemlerin de artık demode olduğu; onların yerine Baykal’la ilgili kasette görüldüğü üzere, hedefteki ismi “siyaseten bitirme” taktiklerinin öne çıktığı bir sürece girildiği düşünülse dahi...
Gerek terör olaylarındaki tırmanış, gerekse dâvâsı Ergenekon’la birleştirilmiş olarak devam eden Danıştay saldırısı, önceki klasik yöntemlerin tümüyle devre dışı olmadığına işaret ediyor.
4. Ergenekon iddianamesindeki “Örgüt hâlâ tam olarak çökertilemedi” tesbiti, bu bağlamda gözardı edilmemesi gereken önemli bir kayıt...
Dileğimiz, son karakol saldırıları, çatışmalar ve mayın tuzaklarında olduğu gibi, istihbarat bilgilerine dayandırılarak günler öncesinden medyaya da yansıyıp, daha sonra yazıldıkları şekilde gerçekleşen sarsıcı olayların tekrarlanmaması ve siyasî suikast boyutuna da taşınmaması.
Ve güvenlik birimlerinin, söz konusu raporları ciddîye alıp tedbir bahsinde açık vermemeleri.
Bunu ifade ettikten sonra, gündemdeki kaset olayına çok kısa bir şekilde değinecek olursak:
CHP ile bağlantılı çevrelerde dahi bu “komplo” parti içi derin adreslerin işi olarak gösterilirken, Baykal’a atfedilen yorumlarda ise “devlet” faktörüne atıf yapılıyor. CHP liderinin, özellikle “İnançlı kesimlere sahiplenmemiz ve Kutlu Doğum konuşmamız bazı kesimleri rahatsız etti” değerlendirmesinde bulunduğu ifade ediliyor.
Geçen sene 29 Mart seçimi öncesindeki “çarşaf açılımı”nın perde gerisi mimarlarından olduğu ortaya çıkan Mehmet Sevigen, yıpratma amaçlı değişik bir senaryo ile hedefe konulup, parti vitrininden çekilmek zorunda bırakılmıştı.
Dolayısıyla, son skandalla ilgili olarak dile getirilen farklı spekülasyonlar bir yana, olayın bu ciheti de yabana atılmaması gereken bir ihtimal.
Bu bağlamda, Erdoğan’ın İnönü’yü Hitler’e benzeterek başlattığı tartışmanın, CHP’yi “geçmişini müdafaa” psikolojisine sürükleyerek Baykal’ın Kutlu Doğum açılımından uzaklaştırma gibi bir tuzak oluşturması riski de söz konusu.
“Ebedî Şef”e sahiplik yarışını sürdürürken Millî Şefe yüklenip tek parti rejiminin bütün olumsuzluklarını İnönü’ye yıkan bir yaklaşıma dayanması ayrı bir problem oluşturan bu çıkışın zamanlaması da ayrıca dikkat çeken bir nokta.
Baykal’ın Kutlu Doğum mesajlarının desteklenip teşvik edilmesi gereken bir ortamda eski defterleri, üstelik en önemli ve kritik boyutunu eksik bırakarak karıştırmanın izahı ve mantığı ne?
Diğer ihtimaller içinde, Erdoğan’ın her fırsatta tekrarladığı “Anamuhalefetten çok memnunuz, onun sayesinde rahat ediyoruz” söyleminde ifadesini bulan yapıyı değiştirmek için düğmeye basıldığı ve CHP’den başlayan bir değişim hareketiyle siyasetin tamamını yeniden dizayn etmeyi amaçlayan bir projenin gündeme getirilmeye çalışıldığı yönünde iddialar seslendirilmekte.
Son günlerde “AKP’ye kapatma dâvâsı” iddialarının tekrar gündeme getirilmesi de manidar.
Belli ki, siyaset gündemini sıcak ve sürpriz gelişmeler bekliyor. Kendisini aşan sonuçlarıyla bu gelişmeleri tetikleyen faktör ise, eksik ve hatalarıyla Meclisten geçen anayasa paketi olacak gibi.