“Hepinizden özür dilerim”
73’üne merdiven dayadı. 80’e doğru yol alıyor. Evli ve torun sahibi. Sportmen bir yapısı var. Başbakan olamadı, “yardımcılık” yaptı. 40 yıllık bir siyasetçi. Geçtiğimiz gün siyasetten emekli oldu kendi isteğiyle!
Film şeridi gibi gözümün önünden akıyor tüm bunlar.
Bir yandan da mensubu olduğum gazeteye açılan davayı düşünüyorum.
Hani şu tarihe geçecek “312 General Davası”nı.
Bu konuda içimde ne fırtınalar esiyor bir bilseniz.
Değindim mi tam değineceğim…
Ancak öfkeme yenilip, “bu kez gerçekten suç teşkil edecek ifadeler sarf edebilirim” endişesi de yok değil.
Tutuyorum kendimi ve kalemimi…
Bu esnada Nedim Aslan arıyor Londra’dan…
O’na da sormadan edemiyorum, “Dünyada eşi benzeri var mı?” diye…
Soruma soruyla cevap veriyor: “Neyin?”
Tekrar hatırlatmam üzerine, “Batı arşivlerini aradım, taradım, yok. Dünyada eşi benzeri yok bu davanın” diyor.
“Yedi kıtaya nam salan malum siyasetçimizin bir benzeri var ama” dedikten sonra başlıyor anlatmaya:
Çevresinde “çapkın” olarak biliniyor ancak yıllarca ilişkilerini gizli tuttu, açık vermedi… Sonunda bir gazete, sekreteriyle yaşadığı ilişkiyi ortaya çıkardı lakin ortada ne fotoğraf vardı ne de video kaydı. Sadece sekretere ait günlükler...
Sekreter, kendisiyle yaşadığı fantezilerini anlatmak için bir gazeteden yüklü miktarda para aldı. O ise, ilişki deşifre olunca, hiç kıvırmadan “Evet karımı iki yıl boyunca aldattım. Karım bunu duyunca yıkıldı. Ama inanıyorum ki karım ve sizler beni affedeceksiniz. Hepinizden özür diliyorum” dedi.
Özür diledi ve affedildi de. Sempatik biri olmasının da etkisi oldu bu afta.
2001'deki seçim kampanyasında seçim bölgesini dolaşırken bir çiftçi boynunda yumurta kırınca, o da ani bir refleksle çiftçiye bir yumruk sallamıştı. Neden yumruk attığı sorulduğunda da “Kendimi savunmak için yumruk attım. Herşey çok aniden gerçekleşti. Çok üzgünüm. Keşke olmasaydı” demişti. Herkes bu olay partisine oy kaybettirecek diye düşünürken, partisi ikinci kez seçimleri kazanmıştı.
2002-2004 yılında iki yıl boyunca hükümet binasındaki ikametgahında birlikte olduğu sekreteri Tracey Temple, hikayesini tam 250 bin Sterlin'e The Mail on Sunday gazetesine sattı. 2006 yılında deşifre olan skandaldan sonra Başbakan Yardımcısı John Prescott, başta eşi olmak üzere herkesten özür diledi. Prescott geçtiğimiz gün 40 yıllık siyasi yaşamına 72 yaşında nokta koydu ve kendisini emekliye ayırdı.
Tesadüf odur ki John Prescott’un bizdeki versiyonu da 40 yıllık siyasi yaşamına yine 72 yaşında nokta koydu ve emekliye “ayrıldı”. Keşke emekliye ayrılacağı gün, en azından Prescott gibi eşinden, halktan içten bir özür dileseydi, yaptığının büyük bir yanlış olduğunu söyleseydi, “Bu benim millete kurduğum iğrenç bir komplodur” deseydi, şimdi belki de affedilmişti. Ama o kendi komplosunu itiraf etmek yerine, kendisine karşı komplo kurulduğunu haykırdı. “Komplo, komplo, komplo” deyip “Yaptıysam yaptım ne var bunda. Size ne?” dercesine hakaretler yağdırdı.
Elbette “Bize ne” ama biz seni oraya bizi temsil edesin diye gönderdiğimiz için, bir gün Başbakan olup topluma örnek olacağın için, vergilerimizle maaşlandırdığımız için bizi neden “layık-ı vechiyle” temsil etmediğinin hesabını en azından sormak istiyoruz.
Sahi savcılar neden bizim adımıza Baykal'a kamu davası açmıyor?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.