Kılıçdaroğlu’na Doğan desteğinin perde arkası
Tarihin en gerilimli kongresi için CHP’de saatler geri sayarken,
bütün rüzgarlar Kılıçdaroğlu’nun yelkenini dolduruyor.
Deniz Baykal, en yakın çalışma arkadaşı Önder Sav’ın –kendi tabiriyle- ihanetine uğramış durumda.
“Baykal'a en bağlı figür” olarak bilinen Önder Sav’ın bile makas değiştirmesi, CHP medyası ile genel merkezdeki polütbüronun çok ciddi ortak kararlar aldığını gösteriyor.
Bir eli sürekli CHP'de olan “Parti Medyası”nın Baykal'ın geri dönmemesi üzerine yayınlandığı onlarca yazı ve Kılıçdaroğlu’na övgü methiyeleri de bunun göstergesi.
Bu aşamada Kılıçdaroğlu’nun geçen hafta gerçekleştirdiği İstanbul ziyareti oldukça kritik.
Bakın çok önemli olduğunu düşündüğüm bir bilgi aktarmak istiyorum:
Gürsel Tekin’le durum değerlendirmesi yaptığı yazılıp çizildi ancak, Kılıçdaroğlu İstanbul’da daha ziyade gizlice “bir şey” yaptı.
Doğan Grubu yetkilileri ile bir araya geldi.
Bir “şeyler” konuşuldu orda.
Baykal'la görüşmesinde “aday olmayacağım” diyen Kılıçdaroğlu’nun İstanbul dönüşünden hemen sonra adaylığını açıklaması birlikte düşünüldüğünde bu ne anlama geliyor, düşünün bir. “Parti Medyası”ndan “kesintisiz tam destek” sözü alınca mı aday olmaya karar verdi Kılıçdaroğlu?
Yine bu medya grubu tarafından Kılıçdaroğlu'nun “sağına” yerleştirilen Gürsel Tekin'in de Doğan Grubu’nun üst düzey yöneticileri ile ileri derecede samimi ilişkisi olduğu biliniyor.
Bana öyle geliyor ki, Kılıçdaroğlu-Tekin ikilisi, Grup'tan açık çek almasaydı, Baykal'a karşı çıkma cesaretini gösteremezdi.
Daha düne kadar Baykal’ı yere göğe sığdıramayan “Parti Medyası”nın bir anda sırtını dönmesinin sebebi; Baykal'ın, “eşini aldatması” değil, zaten Grubun kalemleri bu durumu “Baykal'ın özel hayatı kimseyi ilgilendirmez” şeklinde yorumluyor.
Grubun Kılıçdaroğlu'nu desteklemesinin asıl sebebinin, arsa-ihale ruhsatlarıyla ilgili olduğu bazı yazarlarca ifade edildi. Bu tespit hiç kuşkusuz “destek karşılığının en önemli maddesi” olarak kağıt üzerinde duruyor ancak Baykal'ın yüz üstü bırakılmasının sebeplerinden biri de Almanya'da yatıyor.
Doğan Grubu, bir süredir Almanya destekli olarak çalışıyor. Grubun bir önceki en üst yöneticisi Aydın Doğan devlet nişanı almıştı Merkel'in elinden.
Almanya aynı zamanda “Alevi diasporası”nın en güçlü olduğu Avrupa ülkesi. Kılıçdaroğlu'na gönderilen belgelerin büyük bir bölümünün Almanya'dan servis edildiği biliniyor. Adrese teslim servisi ise diaspora kanalıyla gerçekleştirdiği söyleniyor. Diaspora kanalıyla gönderilen belgelerin de Alman istihbaratınca sağlandığı yansıyan bilgilerden…
Öteden beri partide yaşanan çatışmada, Doğan Grubu'nun sıvazlamasıyla estirilen Kılıçdaroğlu rüzgarıyla Alevi fraksiyonu bir adım öne geçti gibi görünüyor.
Ancak bu durum CHP içinde şimdikinden daha şiddetli bir iç savaş olacağının da habercisi. Bu savaştan kimin galip çıkacağını zaman gösterecek ama Türkiye'de etnik temelli BDP'den sonra mezhep temelli bir parti de, CHP, ortaya çıkarsa şaşırmamak gerek.
Zira etnik siyaset yapan BDP ile mezhepsel politika gütmesi beklenen CHP'nin olası bir seçim koalisyonu Türkiye'deki kırılgan fay hatlarını harekete geçirdiğinde, gerilim hat safhaya çıkmış olacak.
Kılıçdaroğlu, BDP ile seçim koalisyonuna gitme durumunu ihtimal dahilinde tutmakta ve BDP yönetimi ile bütün kanalları açık bırakıyor. Kılıçdaroğlu'nun BDP ile yakınlığı SSK dönemine kadar uzanıyor. Hatırlarsanız, DHKP-C ve PKK'dan sabıkalı elemanları işe aldığı için eleştirildiği zaman “İşsiz kalıp yeniden suça mı bulaşsalardı” demişti.
CHP’nin başına getirilecek olan yeni ekipte Ergenekon’un bağını ise İstanbul ayağı gerçekleştiriyor. Hâla ülke ülke dolaşıp “ameliyat olacağım” diye kaçak yaşayan Bedrettin Dalan’ın, Gürsel Tekin için “bana bağlı” ifadesi daha önce medyaya yansımıştı.
Yani CHP'deki yeni dönemden Silivri'deki mahkumlar da, yurt dışındaki kaçaklar da memnun. Memnuniyetleri, Baykal'ın onları iyi savunamamış olmasından kaynaklanmıyor, aksine Baykal onlara çok iyi avukatlık yaptı. Ancak iyice köşeye sıkışan Ergenekon, CHP'de avukat değişikliğiyle lehlerine bir şeylerin değişeceğini umuyor. Umuyor da, umulan her şey de gerçekleşmiyor.
Bekleyip görelim ne olacak!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.