Vizede keyfîlik
Almanya Başbakanı Merkel Mart ayı sonundaki Türkiye ziyaretinde, vize uygulamasıyla ilgili olarak, şartları oluşursa, işadamı, öğrenci ve sanatçılarla sınırlı olmak kaydıyla uzun süreli vize verilmesinin düşünülebileceğini söylemiş, yani konuyu geçiştirmişti.
Buna karşılık, Türkiye’den Almanya’ya gidişlerdeki vize problemleri artarak devam ediyor.
Ve Türkiye bu noktada birşey yapamıyor.
Çünkü meselenin bu boyutlara ulaşmasında Ankara'nın da çok büyük ihmal ve hataları var.
AB standartlarıyla uyumlu biyometrik pasaportların basımındaki gecikmeden, kaçak göçmenlerin iadesiyle ilgili anlaşmaya kadar birçok konuda Ankara üzerine düşenleri yapmayınca, Türkleri almakta zaten isteksiz davranan bazı Avrupa ülkeleri, vizeyi daha da zorlaştırıyorlar.
Ve bu vaziyette, son dönemde başka bazı ülkelerle başlatılan ve devam eden vizeleri kaldırma süreci, Avrupa söz konusu olunca işlemiyor.
Bu durum gidiş gelişlerde yol açtığı sorunların yanında, iki taraflı bir tehlikeyi de beraberinde getiriyor. AB içerisinde Türkiye’yi almamak için bahane arayanlar “Ankara bizim vize politikamızı da takmıyor” plağı çalarken, Türk vatandaşlarına çektirdikleri vize işkencesiyle halkın AB’den soğuyup uzaklaşmasına sebep oluyorlar.
Böylece vize sıkıntısı, Türkiye ile AB’nin arasını açmak isteyenlerin ekmeğine yağ sürüyor.
Vize sorunu, Yeni Asya mensuplarının da başında. Nitekim geçenlerde, aralarında Yönetim Kurulu üyelerimizin de bulunduğu epeyce arkadaşımız, vize alamadıkları için Almanya’ya gidip oradaki okuyucularımızla bir araya gelemediler.
Son bir olay da bizim başımıza geldi.
Geçen Cumartesi günü Köln’de 50. vefat yıldönümünde Üstadı anmak için tertiplenen toplantıya katılmak üzere 11 Mayıs’ta vize başvurusunda bulunduk. Ertesi gün Konsolosluk, Almanya’dan, imzalı davet mektubunun fakslanmasını istedi, gönderildi. Bir hafta daha geçti, yine arayıp, “orijinal imzalı” faks istediklerini bildirdiler, mektup tekrar düzenlenip gönderildi.
Ve biz ayrıca hem mail, hem de faks yoluyla İstanbul Başkonsolosluğuna şu mesajı ilettik:
“Türkiye’de 41 yıldır yayınlanan bir gazetenin 19 yıldır görev yapan Genel Yayın Müdürü ve Başyazarı olarak, ilk kez 1996’da dönemin Türkiye Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in resmî ziyaretinde, daha sonra da 2000 yılından itibaren Almanya’daki okurlarımızın davetiyle her yıl en az bir defa gittiğim Almanya’da bu sene de 22 Mayıs Cumartesi günü Köln’de gerçekleşecek bir toplantıya katılmak üzere 11 Mayıs günü Başkonsolosluğunuza yaptığım vize başvurusuna hâlâ olumlu bir cevap alamamış olmaktan dolayı üzüntülerimi bildiriyorum.
“Davet sahipleri, isteğiniz üzerine, davet mektubunu tekrar düzenleyip faksladıklarını bildirdiler. Umarım, bu fakstan sonra vizem verilir.
“Ancak bir gazete yöneticisi olarak, vize talebimin Almanya’dan gelecek davet yazısı şartına bağlanmasına da bir anlam veremiyorum. Görevim gereği, her zaman ülkenize gidip gelebilme imkânına sahip olmam gerektiğini ve bu sebeple, her gidişim için ayrı vize alma külfetini ortadan kaldıracak şekilde, uzun dönemli vize verilmesinin uygun olacağını düşünüyorum...”
19 Mayıs’ta hem mail, hem faks yoluyla gönderdiğimiz bu mesaja aynı gün şu cevabı aldık
“Gönderiniz için teşekkür ederiz. Basvurunuz sonuçlanmamış, işlemler devam etmektedir. Pasaportunuz 22.05.2010 tarihindeki toplantınıza yetiştirilmeye çalışılacaktır. Saygılarımızla.”
Ama pasaportumuz gelmedi ve gidemedik.
İşin başka detayları da var, onları geçiyoruz.
Ve diyoruz ki: Basın ve seyahat özgürlüğü gibi en temel hakları çiğneyen ve devlet ciddiyetiyle de bağdaşması mümkün olmayan bu keyfî ve saygısız tavır, hiçbir şekilde kabul edilemez.
Berlin ve Ankara buna âcilen çare bulamazsa, Türk-Alman dostluğundan söz etmek zorlaşır.